erel yönetimlerin etkinliği, merkezi yönetim-yerel ilişkisi ile İstanbul'daki büyük kentsel projeler, yerel yönetimlerin, sivil toplumun büyük kentsel projelerdeki yeri, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı gibi başlıkları tartıştığımız bu günlerde beledi hizmetlerin kentte ortaya çıkışına dönük bir geriye bakma çabası ve İstanbul aşkı ile başlayan yazı, aslında yerel demokratik süreç ve belediyeciliğin diğer anlamlarını göz ardı ederek yazıldı.
Batılı tarih yazma alışkanlığı ve söylemi içerisinde modern belediyeciliğe geç başlamış bu topraklarda yerel demokrasi nasıl yeşerirdi bu belki başka bir yazının konusu. Bu yazının derdi bir tarafından bakınca beledi hizmetlerin gerçekleşmesinde etkin kurum olan yapılara yakından bakabilmek üzerine.
Belediye denilince zihnimizde nasıl bir fotoğraf karesi canlanır? Ne şekilde içselleştirmişizdir belediyeleri? İlk akla gelen belediye başkanlarının her yerden bize gülerek bakan yüzleri midir, yoksa kentsel rantı yaratan ve paylaşan kurumlardan biri olması mı düşündürür bizi? Sokaklardaki parke taşlarını her seçim dönemi değiştiren, laleler eken, çöp ve emlak vergisini alırken gösterdiği hevesi çöplerimizi alma konusunda göstermeyen, başına belde ekleyen serpilip Büyüksehir olabilen bir organizma mıdır belediyeler? Neden belediyelere gerek duymuşuzdur ya da ilk belediye kurumu nasıl oluşmuştur bu topraklarda hiç aklımıza gelmez. Eleştirel ve bugünden yana bakışımızı takvimin önceki yapraklarına çevirdiğimizde kim bilir belki de daha insancıl, daha anlamlı bir tablo çıkar karşımıza.
Farklı yerellerde farklı haller
Kentlerin varoluşu ve güçlenmeleriyle birlikte kurumsal yapılanmaları, güçlü devletin ötesinde yerelde olan ve yerel olması beklenen kurumların ortaya çıkışı farklı süreçlerde farklı yerellerde farklı haller almıştır aslında. Belediyenin kurumsallaşmasını nedensellik içinde beledi hizmetlerin gerekliliğinde aramak anlamlıdır bir bakış açısına göre. Beledi hizmetlerin İslam kentleri ve Osmanlı kentinde ortaya çıkışı ise Batı'nın tarih yazma biçimi içinde Tanzimat Dönemi'ne kadar mümkün olmamıştır. Osmanlı ve Selçuklu kentlerindeki mahalle dokusu güçlü ve kendi içinde bir yerel üretmiş olmasına hatta beledi hizmet ve ilişkileri de kurmasına karşın Batılı-modern söylem karşısında yok sayılmıştır. Osmanlı'nın gerileme ve dağılma döneminde ise mevcut sosyoekonomik ve politik ortamın da değişmesine paralel olarak kentlerde başıbozukluğun, yağma ve hırsızlık olaylarının, salgın hastalıkların yaygın olduğu, mahalleye dayalı yerel örgütlenmede yapı bozumu yaşandığı yer alır kaynaklarda.
İlk modern belediye
Kentlerimizde ilk modern belediye yapılanmasının kurulması ve mevcut mahalle dokusunun ötesinde beledi hizmetlerin verilmeye başlanması İstanbul' da gerçekleştirilmiştir. İstanbul'un seçilmesi ya da gelişmelerin İstanbul'da yaşanması güç kaybetmesine karşın büyük bir imparatorluğun başkenti olan bir kent için yadırganamaz aslında. Diğer taraftan belediyelerin ortaya çıkışında altı çizilmesi gereken nokta ilk belediye olarak adlandırılan İstanbul 6. Daire'nin kurulmasında Galata bölgesindeki gayrimüslim varlıklı kesimin sermaye birikimi ve beledi hizmetleri talep etmesi kadar bu talebin bedelini ödemeye de hevesli olmasıdır. Yani beledi hizmetlerin şekillenmesinde yerelin sermayesi, gücü ve etkinliği o dönemlerde de yadsınamaz. Daha açık bir ifadeyle sermayeyi elinde tutan, Bankalar Caddesi'nde dönemin ticaretine yön veren ve devlete bile borç veren aileler daha iyi hizmetler almak için mevcut kurumlara baskı yapmış; Tanzimat Fermanı'nın da etkisiyle Batılı beledi hizmetlerin ve belediyenin kuruluşunu tetiklemiştir. Islahat Fermanı ve yenileşme (!) hareketinin devam etmesi daha sonra Ankara'nın başkent oluşu ve Ankara'da da 6. Daire'nin benzeri bir belediye yapılanmasının kurulması 1930 Belediye Kanunu'nun hazırlanmasına giden yolu oluşturan taşlar olarak tanımlanabilir.
Belediyelerin hukuki altyapısını oluşturan Belediye Yasası 1930'da yeni cumhuriyetin yereldeki yapısını oluşturmak için hazırlanır. Esnek ve sorun çözücü, gerekli hukuki zemini sağlayıcı olması bakımından kanunların devamlığına alışık olmayan bizler için farklı bir deneyim olarak bile adlandırılabilir Belediye Yasası'nın varlığı (1930-2004).
Medeniyeti temsil etmek...
1930 yılında Belediye Yasası'nın çıkarılması sırasında tutulan Meclis kayıtlarına baktığımızda şimdiki meclis gündemlerinin aksine kentteki hayatın nasıl daha medeni hale getirilebileceği, kent hayatının ve beledi hizmetlerin nasıl olması gerektiğinin gündemi oluşturduğunu görürüz. Başka bir ifadeyle o dönemin en önemli gündemi kentlerin medeniyeti(!) temsil eder hale gelmesi ve beledi hizmetlerin de temel ihtiyaçları çözebilir olması üzerinedir. Gerek 1984 yılı Büyüksehir Belediyesi Kanunu meclis tutanakları, gerekse yeni çıkarılan belediye kanunu görüşmeleri yoğun göçle kentlerin değişen yüzüne karşın bile bir daha böyle bir gündemi oluşturamamıştır. Değişimi, durduğumuz yeri ve gündemi farklı yerden okuyabilmek için 1930'lu yıllarda Belediye Kanu-nu'nun çıkarılmasında Ahmet Ağaoğlu'nun yaptığı eleştiri öyle manidardır ki...
"Şehir dediğiniz öyle kurumlardan oluşan bir yapı mıdır Beyler? Şehir dediğiniz nedir ki insan hatıratından başka?"
Gökçe AKSOYLAR / Y. Kent Plancısı
|