CHP’de iki dönem il başkanlığı yapan Alaattin Yüksel, uzun süredir siyaset
sahnesinden uzakta. En son İzmir Ticaret Odası seçimlerinde yönetim kurulu
başkan adayı olarak gündeme gelmiş ancak seçimi kaybetmişti. İşadamı kimliğinin
yanı sıra, siyasetçi yönünüyle ilgili kısa bir hatırlatma yapmak gerekirse...
2004 yerel seçimlerinde belediye başkanı seçilen Ahmet Piriştina
kısa bir süre sonra, aniden hayatını kaybedince "Yeni başkan kim olacak?" sorusu
gündeme gelmişti. Büyükşehir Meclisi’ndeki CHP grubundan bir isim oylamaya
sunulacaktı. O günlerde Alaattin Yüksel’in yakın arkadaşı, Bornova Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu ismi öne çıktı ve oylama sonucunda İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı oldu. Kimi zaman Yüksel’in Kocaoğlu’nu, belediyeyi arka plandan
yönetmek için aday gösterttiği konuşulsa da, Yüksel bir süre sonra il
başkanlığından alındı.
Geçen beş yılın ardından Kocaoğlu, bu kez seçimle oturdu
belediye başkanlığı koltuğuna... Parti kulislerinde; Kocaoğlu’nun, onu
başkanlığa taşıyan Alaattin Yüksel’le arasının açık olduğu konuşuluyor. Yüksel,
hem bir dönemin perde arkasını hem de Aziz Kocaoğlu ile arasında geçenleri
anlattı.
Ticaret odası seçimlerinden bu yana neler
yaptınız?
Seçim sonrası
için; "Ruhumu, bedenimi dinlendireceğim, beynimi besleyeceğim" demiştim. Biraz
böyle bir süreç yaşadık. Sade meclis üyesi olarak çalışmalara katkıda bulunmaya
çalıştım. Zaten uzun süredir aktif olarak siyasetle ilgilenmiyorum. Ancak bir
aydın olarak ülkenin ve kentin sorunlarına kafa yoruyorum. İZSİAD’ın Danışma
Kurulu Başkanıyım. Türkiye’de uzun yıllardır hep tartışılan; seçim yasası,
siyasi partiler yasası, meslek örgütleri yasası gibi konularla ilgili
çalışacağız. Kamuoyu yaratmak zorundayız. Bunu yapmazsanız demokrasiden söz
etmek mümkün değil. Türkiye’de demokrasi olmazsa gelişme olmaz. Birinci önemli
sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Bir de etkilendiğim kitaplar oldu. Amin
Maalouf’un "Çivisi Çıkmış Dünyası"nı okumuştum. Dünyanın geleceğiyle ilgili çok
önemli bir kitap. Dünyanın kurtuluşunun; eğitim, bilgi ve kültürde yattığına
inanıyorum. Önce kimliklerin birbirini anlamaları gerekir ki, birarada yaşamak
mümkün olsun. Birbirini anlamak da onların edebiyatlarını, tutkularını,
yoksunluklarını, düşlerini anlamaktan geçiyor. Şimdi ben de Farsça’yı, Kürtçe’yi
öğrenmek gibi bir istek oluştu.
Sizi işadamı kimliğinizin yanında siyasetçi olarak biliyoruz... Şimdi
daha çok sivil toplum örgütlerindeki çalışmalara ağırlık vermiş görünüyorsunuz.
Siyaset sayfası tamamen kapandı mı?
İl başkanlığı yaptığım dönemde bile, "Asla milletvekili, belediye başkanı
olmayacağım" diyordum. Hep kesin kararlıydım. O sözümde de hep durdum. Örgütsel
bazda da; il başkanlığı ve benzeri konularda da görev almayacağımı söyledim. Hep
aktif olarak bir şeylerin içinde olmamı isteyenler var. Ama bu konuda
anlaşamıyoruz. İlla öyle olmak zorunda değil. Bunları konuşurken de siyaset
yapıyoruz. Hayatı yöneten siyasettir. Siz de o hayatın içinde oldukça ondan
kurtulmanız, dışında kalmanız pek mümkün değil.
Partinin kilit noktasında görev yaptınız. Rahat bir dönem değildi.
Yol arkadaşlığı yaptığınız insanlar vardı. Onlar?
Biz beraber yola çıktık, yol arkadaşlığı yaptık. Siyaset yapan insanların
büyük bir çoğunluğunda, bir şekilde bir yerlere gelme isteği var. Bende o yok.
Bende sadece yurtseverlikle, neredeysem orada katkıda bulunmak istiyorum.
Birdenbire bir hareketin lideriyken çekiliverdiğiniz zaman, arkadaşlar
kendilerini boşlukta hissedebiliyorlar. "Bizi bıraktın gittin. Kendi başımıza
sahipsiz kaldık" sitemi hep var. Sade üye olarak devam ediyorum. Vicdanım
rahat.
Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın ani vefatından sonra
o günlerde perde arkasında neler gelişti?
Çok kısa sürede, yarasız, beresiz çok başarılı bir sonuç aldık. Siyasi
başarımla ilgili önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilir. Çünkü hiç
kimse inanmıyordu. "CHP’den 2 -3 tane aday çıkacak, bölünecekler" diye
değrelendiriyordu herkes.
Vefattan ne kadar süre sonra olacakları konuşmaya
başladınız?
Önce cenazenin kaldırılması vardı. Birkaç gün hiç bunu konuşmadık bile. Arada
Abdül Batur, Cevat Durak isimleri ortaya çıktı, konuşuldu. Onların bir -iki
açıklamaları oldu. Bunların doğru olmadığını düşünüyorduk. Yani önce önemli olan
cenazenin kaldırılmasıydı. Onu bekledik, ama yapmamız gereken de bir görev
vardı. Cenazenin hemen ardından "Dönelim artık işimize. Görevimizi yapalım" diye
düşünmeye başladık.
Kocaoğlu’nun adaylık isteği var mıydı?
Aziz Kocaoğlu’nu bir gün ofisime çağırdım ve teklif ettim. Düşündüklerimi
söyledim. "Yok, yok biz haddimizi biliriz" dedi. Kendisinin böyle bir talebinin
olmadığını söyledi. İstemedi. Kabul etmedi.
Peki nasıl ikna oldu?
Süreç yaşanırken; kendiyle ilgli böyle bir talep oluşmaya başladığını diğer
meclis üyelerine de sorunca görmeye başladı. Aslında parti içinde çok da iyi
tanınmıyordu. Kendi aramızda bunun çalışmalarına, diğer meclis üyelerini de
yoklamaya başladık. "Kim olur? Kim uygun" diye meclis üyelerinin fikrini
öğrenmeye başladım. Bu arada da onları yavaş yavaş etkilemeye başladık. Süreç de
çok kısa. Bir şeyler oluştu. Geceyarılarına kadar; evimde,ofisimde bazılarını da
aday olmamaları konusunda ikna etmeye çalıştım. İsimler giderek netleşmeye
başladı. Üç -beş adaya indi. Genel sekreteri arayıp, İzmir kamuoyuna ne kedar bu
işe önem verdiğimizi göstermek için oylamayı kendisinin yönetmesini talep ettim.
Geldi, o yönetti. Orada da çok yoğun kulisler yaşandı ama biz hiç vaatlerde
bulunmadık. "Aziz Kocaoğlu’nu istiyorum. Seçilirse sana şunu yaparız, bunu
yaparız" gibi vaatlerde bulunmadım. Sadece dürüstlük vaat ettik. Çalışma vaat
ettik.
Adı geçen adaylar içinde büyükşehir belediye başkanlığı yapabilecek
tek isim miydi?
Adayı meclis üyelerinin içinden, kendi grubunuzdan seçiyorsunuz. Meclis
üyelerini yatırdık masaya. Ama baktık ki bunu yönetmek çok zor. Büyükşehirde 85
meclis üyemiz vardı. 62- 63 tanesi adaydı. Neredeyse meclisin tamamı adaydı.
Neredeyse herkes, "Ben bu işi yaparım" diye düşünüyordu. Yapabilecek birçok
arkadaş daha vardı aslında. Onların içinden Aziz Kocaoğlu daha çok bizim içimize
sindi.
Seçilmesinde onun hangi özellikleri ya da hangi faktörler etkili
oldu? İsimler arasında eleme yaparken kriter neydi?
Kendisini önceden tanıyor olmam önemli bir faktör oldu. Dürüstlüğü biliniyor.
Sorumluluk duygusu güçlüdür. Bornova belediye başkanlığına adaylığını koyma
sürecinde, başka isimler vardı. "Kocaoğlu seçilmezse il başkanlığından istifa
ederim" demiştim. Bornova belediye başkanı olunca kendi işinde yapmadığı
çalışmayı orada yaptığını görmüştüm. Çalışkan, dürüsttü. Bornova’yla ilgili
ciddi projeleri vardı.
Aziz Kocaoğlu’yla sizin arkadaşlığınızın geçmişi nereye
dayanıyor?
Arkadaşlığımız üniversite yıllarından başlıyor. Başka bir okuldaydım ama o
dönem çok güzel arkadaşlıklar vardı. Aynı dünya görüşünü paylaşan insanlar
arasında dayanışma duygusu çok güçlüydü. Biz de o dönemlerde tanışmıştık. Sonra
herkes kendi işini kurdu. Ara ara görüştüğümüz oluyordu ama çok yoğun görüşmeler
değildi. Siyasete başlayınca, ben il başkanı olunca, o da ilçede görev yapmaya
başladı. Görüşmelerimiz de başladı. İkinci il başkanlığı dönemimde "İl yönetim
kuruluna alayım seni" dedim. O, "İlçede kalayım" dedi. İl düzeyinde politika
yapma isteği yoktu. Israr etmeme rağmen, kabul etmedi.
|