azının başlığını atarken tereddüt ettik, yoksa başlığı, ‘Tükenen Su Kaynakları ve Yeşil Alanlara Yerel Yönetim Çözümü: Üzerlerine 16 Katlı Apartmanlar Yapalım’ olarak mı atmalıydık. Aslında iki başlık ancak beraber yazılınca olayı tam olarak anlatıyor.
Seçim beyannamelerinde ve kürsüye çıktıları zaman 'yeşili koruyup, geliştirdiklerini; İstanbul'un su kaynakları artan nüfusa yetmediği için yeni çözümler ürettiklerini' söyleyip duran siyasiler şu an 'Mart 2008'de üzerinde uzun yıllar çalışıp, yaklaşık 30 yıl süreyle Park ve Su Kaynağı olarak kullanılmış alanı son bir yıl içinde 'Konut Alanı' olarak değiştirmiş ve bu değişikliği uygulmaya koymaya çalışmaktadır.
İstanbul'un kaynağı artık az bulunan ve yok edildiği zaman asla tekrar yerine konulamayacak iki kaynağını; “Yeşil Alan” ve “Kaynak Suyu” ortadan kaldırmaya kimsenin hakkı yoktur.
Yandaki fotoğraflar olayı açıklamaktadır. 17.000 dönümlük bu alan 30 yıl boyunca semt halkınca gözbebeği gibi korunmuş, sadece bir kısmı “İlköğretim Alanı” olarak yapılanmıştır. Ama ne yazık ki, bu alanın çok güzel bir deniz manzarası bulunmaktadır.
Buraya yapılacak konutlar zemin kattan başlayarak Yeşilyurt'a kadar karşı sahili görecektir. Bu kazanılacak para demektir ve 2007'de geçen plan 16 kat binalar öngörmektedir. Zeminin dolgu toprağı ve kaygan olmasına, yeraltı suyu sorunu bulunmasına rağmen bu alan üzerine yaklaşık 34.000 m2 inşaat yapılması planlanmaktadır. Projede oluşacak 35 milyon YTL (35 trilyon TL) kârı, 'Yüklenici- TOKİ- Yerel Yönetim'den oluşan üçlü paylaşmak istemektedir.
Park ve kuyuların toplumsal tarihçesi
Kartal-Maltepe'ye bağlı Başıbüyük köyü, gelişen İstanbul'la birlikte Kayışdağı'nın eteğindeki alana sığamayarak, 1980’li yıllarda çorak dağ yamaçlarına doğru yayılmaya başlamıştır.
1980'li yılların ortalarına gelindiği zaman Başıbüyük nüfusu 10.000'lere gelmiştir. O zamanın Dernek Başkanı Hacı Halit Aydın, yapılaşmaya izin vermediği park alanını düzenleme çalışmalarına başladığı zaman araziden su çıkmıştır. (Başıbüyük, suyu ile tanınmış olan Kayışdağı’nın dibinde kurulmuştur.)
Suyun çıktığı yamaç, Kayışdağı’na bitişik ve ormanlarla kaplı Başıbüyük tepesindedir. O zamanki Park ve Bahçeler Müdürü 'suyu toplama' düşüncesini getirmiş ve 5 metre derinliğe varan bir toplama kanalı kazılmıştır. Daha sonra bu toplama kanalından beslenen 11 adet kuyu (depo) özel kişilerce, toplum kullanımına açık olarak inşa edilmiştir
İlk yıllarda su analizi alınmış ve temiz olduğu belgelenmiştir. Mahalle halkı, bu alanın üst kısımlarında yapılaşma olmasına rağmen suyun içilebilir nitelikte olduğunu savlamaktadır.
Tam ölçüm yapılmamakla birlikte, günde yaklaşık 500-800 metreküp su 100 metre kotunda kendiliğinden akıp gelmektedir.
Parkın güneybatısındaki çeşmeye giden borular da 27 Şubat'tan sonra dışardan gelenlerce kesildiği için, çeşme de artık susuz kaldığı gibi, halkın kendi kuyularını kullanmasına da izin verilmiyor.
Parkın imar planı
Başıbüyük Parkı 30 yıl önce halk tarafından oluşturulmuş ve korunmuş olup, 20 yıldır yerel yönetim planlarında ‘park’ olarak yer almaktadır.
- 1989'da park alanı düzenlenmiş ve kullanıma açılmıştır.
- 1994 yılında hazırlanan 1/1000 planlarda yine park olarak gösterilmiştir.
- 2004 yılındaki Islah İmar Planı’nda da park alanı olarak ayrılmıştır.
- 2006 yılında Maltepe Belediyesi 1.8 milyon YTL ödenek ayırmış ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bir proje çizdirmiş, fakat bu proje uygulanmamıştır. (Mahallenin başka bir alana -Keçiyatağı mevkiine- kaldırılması projesi de gündemde olduğu için halk bu projeye karşı çıkmıştır.)
- Mart 2007'de Maltepe Belediyesi’nin TOKİ’ye yaptırdığı planlarda bu alan (park alanı) yeniden düzenlemiş ve arsa “Konut Alanı” olarak askıya çıkmıştır. Yasal askı süresi içinde plana karşı 3.500 dilekçe verilmiştir. Dilekçelere yaklaşık 10 ay hiçbir yanıt vermeyen belediye son bir aydır peyderpey “isteğiniz uygun görülmemiştir” diyerek yanıt yollamaktadır.
27 Şubat 2008 Perşembe günü saat 10.00’da ise yüklenici firma yaklaşık 3,000 polis eskortunda mahalleye girmiş ve Park Alanı'nı işgal etmiştir. Bugün park alanı demir korkulularla çevrili olup, halk alana sokulmamakta, su kuyularını kullanmalarına izin verilmemektedir.
Başıbüyük halkı, yerel yönetimin ve devletin bu akıldışı davranışını yerinde görmek için bütün çevre halkını mahallelerine çağırmaktadırlar.
Başıbüyük Mahallesi Çevreyi Düzenleme ve Güzelleştirme ve Tabiatı Koruma Derneği ve İstanbul Mahalle Dernekleri Platformu
Tarihçe
Başıbüyük Mahallesi Maltepe ilçesinin 767 senelik bir tarihi olup, Osmanlı İmparatorluğu’nun da ötesine uzanan bir tarih ve kültür birikimine sahiptir. 1329 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde Pelekanon (Maltepe Savaşı) bu bölgede yapılmış ve Orhan bey ordusunu şu anki Başıbüyük Mahallesi’nin bulunduğu yere konuşlanıp burasını gözetleme tepesi ve üs olarak kullanmıştır. Mahalle o dönemlerde Başbuğ Köyü olarak adlandırılmıştır.
Başıbüyük Mahallesi’nde Bizans İmparatorluğu döneminde kilise olup şimdi camii olarak kullanılan Başıbüyük Merkez Camisi ile 1950 yılında yapılan, Türkiye’de tek ve tam teşekkülü olan Süreyya Paşa Kalp Göğüs ve Meslek Hastalıkları Hastanesi bulunmaktadır.
Bu hastaneyi yaptıran II. Abdülhamit Dönemi’nin ünlü seraskeri Rıza Paşa ile Adviye Hanım’ın oğlu olan Süreyya Paşa'dır. Süreyya Paşa, Yugoslavya'daki Patgoriçe'de 1874 yılında doğmuştur. Maltepe'deki Narlıdere Çiftliği’ni İşçi Sigortaları’na (SSK Süreyya Paşa Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Hastanesi), Süreyya Sineması'nı Darüşşafaka Cemiyeti'ne, plajı Maltepe Belediyesi’ne bağışlamıştır.
Sosyo-ekonomik gelişim süreci
Başıbüyük Mahallesi, Osmanlı döneminin kuruluş sürecinde Orhan Bey zamanında yapılan seferlerde ele geçirilmiştir. İstanbul‘un en yüksek tepelerinden olan Kayışdağı’nın eteklerinde kurulmuştur. Mahallenin merkezinde yer alan içme sularıyla ünlü Kayışdağı Suyu ve onun dibinde Fatih Sultan Mehmet döneminde dikildiği rivayet edilen asırlık çınarlar bulunmaktadır.
Mahalle Cumhuriyetin ilk yıllarında köy statüsündeyken, 1963 yılında mahallede 24 hane bulunmaktaydı. Ortalama 17-18 kişilik nüfusa sahip olan bu hanelerde tarım ve hayvancılık en önemli geçim kaynağıydı. 1966 yılında mahalleye minibüs getirilene kadar, Maltepe merkezine toprak bir yol üzerinden 1 saatlik bir yürümeyle ulaşılmaktaydı.
1966 yılında yerleşim 50 haneye çıkmıştı. Mahallede su sorunu çok öncelerden mahallelinin gayretleri ile çözülmüştür. İstanbul'un ünlü Kayışdağı Suyu o zamanlarda mahalleye getirilmiştir. 1968'de elektrik ve televizyon, 1992 yılında telefon, 2005 yılında da doğalgaz yatırım olarak getirilmiştir.
Eğitim tesisi olarak öncelikle 120. Yıl Ziraat Bankası İlköğretim Okulu kurulmuştur. 1989’da Yılmaz Mızrak Ortaokulu yapılmıştır. Şu anda İlköğretim Okulu olarak hizmet vermektedir. 1994 yılında ise Atatürk İlköğretim Okulu yapılmıştır. Bu okul mahallede yer alan bölge parkının aşağısındadır.
Halkın büyük kısmı serbest meslek sahibi olup inşaat sektörü önceliklidir. Başıbüyük Mahallesi’nde 1950’li yıllarda Süreyyapaşa Hastanesi’nin açılmasıyla birlikte yapılaşma süreci hız kazanmış, o tarihlerde işgücü açığının had safhada olması nedeniyle Anadolu’dan vatandaşlar teşvikle büyük kentlere göç ettirilmiş, fakat bu vatandaşlar, barınma maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle kaderleri ile baş başa bırakılmışlardır. İlgisiz yetkililer burada göçle gelenlerin barınacakları birer ev yapmalarına göz yummuşlardır. O tarihlerde Başıbüyük köy statüsünde olduğundan, 1992 yılına kadar bu yapılaşma sürecinde bölgenin yolu, suyu, elektriği de bu çile dolu insanların omuzlarına yüklenmiştir. Bu yapılaşma sürecinde ise fedakârlık, özveri ve yoksulluk en üst seviyede yaşanmıştır. Bu yıllarda Anadolu’dan teşvikle göç ettirilen bu insanların o günkü çocukları yani bizler de çocuk yaşımıza rağmen ödenen bu bedellerden fazlası ile nasibimizi aldık. Kahvaltı ürünlerini şarküteri, sebze meyveyi manav, et ürünlerini ise kasap vitrinlerinde görüyorduk. Eğitim ise bizler için hayalden öteye gitmedi. Yaşıtlarımız defter kalemle uğraşırken bizlerin kaderine ise tamir atölyelerinde çıraklık etmek kalıyordu. Kısacası Anadolu’dan göç eden bu insanların her kesimi bedellerini çok ağır ödüyordu.
Aynı kaderle bugün bizlerin çocukları karşı karşıya bırakılmak isteniyor. Fakat bizler dün bize biçilen kaderi bugün çocuklarımıza yaşatmaya, bedeli ne olursa olsun razı olmayacağız. Buradan tek yürek tek ses olarak haykırıyoruz. Çocuklarımızın rızklarından keserek bir tuğla bir çimento bir çubuk demir ile yaptırdığımız bu evlerimizi yıktırmayacağız yıktırmayacağız yıktırmayacağız! O kaderi tekrar kendimize ya da çocuklarımıza yaşatmayacağız!
1997 yılına kadar Milli Emlak'a ait bu yerlerin dönemin belediye başkanı Sayın Bahtiyar Uyanık tarafından dava açılarak bu yer üzerindeki hak sahiplerinin tapu tahsis belgelerini tapuya çevrilmesi için dava açılmıştır. Açılan bu dava 2004 yılında sonuçlanarak hakim kararı ile üzerine şerh konularak hak sahiplerine verilmek kaydı ile Maltepe Belediyesi’ne devri yapılmıştır. Oysa bugün Maltepe belediyesine emanet olarak verilen bu yerleri, belediye başkanı kendi malı imiş gibi gösteriyor. Bizleri borçlandırarak açık bir şekilde mağdur ederek kendine çıkar ve rant sağlamanın hesaplarını yapıyor. “Kimseyi mağdur etmeyeceğiz” derken samimi olmadığını da biliyoruz.
Coğrafi konum
• Maltepe ilçesi; Kadıköy, Kartal ve Samandıra ilçeleriyle komşudur.
• Konum olarak Ankara asfaltının (E-5 in) kuzeyinde yer almaktadır.
• Denizden yüksekliği ortalama 275 m civarındadır.
• Aydos dan sonra İstanbul un en yüksek ikinci tepesi
(432 m) olan Kayışdağı’nın eteklerinde kurulmuştur.
• Mahallemizde Kadıköy ilçesi sınırlarında Kayışdağı eteklerinde bulunan Yeditepe üniversitesi, ve yine mahallemize komşu Büyükbakkalköy mahallesinde Maltepe üniversitesi (Marmara Eğitim Köyü) bulunmaktadır.
• Mahallemizde çok önemli su havzaları bulunmaktadır.
• Yazları serin ve ılıman,kışları sert geçmektedir.
• Orman ve bitki örtüsü yönünden çok zengindir.
|