Habertürk Gazetesi'nden Kübra Par, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile imar barışı hakkında bir röportaj gerçekleştirdi:
Erken seçime 2 ay kala, Başbakan Binali Yıldırım büyük bir seçim/ekonomi paketi açıkladı. Paketin en dikkat çekici başlığı, imar barışı düzenlemesi... Türkiye genelinde yaklaşık 13 milyon konutu ilgilendiren düzenleme. mülkiyet ve imar sorunu olan, ruhsatsız ya da imar mevzuatına aykırı olarak eklentiler yapılmış yapıları kapsıyor. Yapılan düzenleme. ciddi soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Bu düzenleme ile kaçak ev yapanlar, kaçak kat çıkanlar ödüllendirilmiş olmuyor mu? “Nasıl olsa yeni düzenleme de gelir” anlayışını yerleştireceği için yeni kaçak yapıların oluşmasına neden olmaz mı? İstanbul’un lüks semtlerinde imar mevzuatına aykırı katlar yasal hale gelirse haksız rantın önü açılmış olmayacak mı? Daha da önemlisi, dayanıksız binalar legalleşirse depremde büyük bir facia ile karşılaşabilir miyiz?
1. Türkiye’de çok ciddi bir kaçak yapılaşma var. Hal böyleyken seçime 2 ay kala neden böyle bir düzenleme getirdiniz? Kayseri’de 21 yıllık belediye başkanlığım döneminde hiç kaçak yapı olmadığını iddia ediyorum. Karşı olduğumu da her fırsatta söylüyorum. Türkiye’de TÜİK verilerine göre 26 milyon 358 bin bağımsız birim var. Bu da 9.5 milyon civarında bina ediyor. Bunların ne kadarının imara aykırı, ne kadarının iskanlı olduğuna baktığımız zaman Antalya, İzmir, İstanbul, Ankara, Muğla gibi birçok büyükşehirde rakamların korkunç boyutlarda olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki yapı stokunun en az yüzde 60’ı imara aykırıysa ve bir sorun olarak önümüzde duruyorsa buna bir çözüm bulmak gerekmiyor mu? Bu konuda kanunda, “Yıkacaksınız ve para cezası yazacaksınız” şeklinde bir hüküm var. Böyle belli bir hüküm varken, yaklaşık 15 milyonluk imara aykırılık karşısında hangi belediye başkanı işlem yapabiliyor?
Oy kaygısıyla, siyasi kaygılarla işlem yapmıyorlar... Hem o hem de ekonomik kaygılar var. İmara aykırılıklar birkaç noktada toplanıyor; hepsi tu kaka denilerek kötülenecek şeyler değil. Öncelikle mülkiyet sorunu var. Herhalde vatandaşların bazıları gelip sormadan, satın almadan Hazine üzerine evlerini yapıp çıkmış. Özal zamanında imar afları çıktığında da tapu tahsis belgeleri verilmiş. Ama o zaman parasızlıktan ya da başka nedenlerden dolayı hakkı olduğu halde bu belgeleri alamayanlar olmuş. Bir de yapımla ilgili sorunlar var. Arsası olan vatandaşlar, bu arsaların üzerine binalar yapıp belediyeye hiç müracaat etmedikleri için o yerler sistemde sadece arsa olarak gözüküyor. Ruhsata müracaat ettikten sonra belediyeye bildirdiği kat sayısından fazla kat çıkanlar da ayrıca bir sorun teşkil ediyor. Bu durumda da iskân alınamıyor. Bir diğer bölümde de fabrikalar var. Eskiden organize sanayiler kurulmadığı için şehirlerin çeperlerine kurulmuş koca koca fabrikalar var. Zaman içerisinde bunların neredeyse hepsi kaçak durumuna düşmüş; imar planları değişmiş veya ufak tefek ilavelerle kaçak durumuna gelmiş. Şu an içlerinde de binlerce işçi çalışıyor. Organize sanayilerde bile imarlı, ruhsatlı ama daha sonra üretim bandını genişletip bildirmediği için iskân alamayan fabrikalar var. Böyle olunca da bazı kayıplar oluşuyor. Vatandaş, evinin kat mülkiyetini alamadığı için burası bir ekonomik değer olarak gözükmüyor. Eğer bankadan kredi alacaksa, evini ipotek ettiremiyor. Fabrika sahipleri de aynı durumu yaşıyor. Aynı zamanda, içlerinde yüz binlerce işçi çalıştığı için bu fabrikalar yıkılamıyor. Bunun gibi sorunlar üst üste gelmiş. Türkiye’nin yüzde 60’ına denk geldiği için bu yapıları yıkmak da katrilyonlarca değere denk geliyor. Kaçak durması halinde de birçok kayıp oluştuğu için bunların kayıtlı olarak durmaları gerektiğini düşündük. O yüzden bunun adına “İmar affı” değil, “Yapı kayıt belgesi” dedik.
2. Siz “Barış” diyorsunuz, eleştirenler de “Hayır, bu barış değil af” diyor. Yapı kayıt belgesi ne işe yarayacak? İmar barışı ile imar affı arasında ciddi fark var. İmar barışında, yaptığımız kayıt belgesi ile vatandaşa bir müktesep vermiyoruz. Yani Avcılar’da 6 kat yerine 7 kat yapıp oturan bir vatandaşa, binasını yıktığında 7 kat iznini vermiyoruz. İmar planında ne varsa o hakkı veriyoruz.
3. “Özellikle İstanbul’un lüks semtlerinde imar barışı ile kaçak katlar kaçak olmaktan çıkacak ve satışı kolaylaşacak dairelerin fiyatları yüzde 50 artacak. Binanın imar barışına dahil olması için ödenmesi gereken bedelin yüzde 3 olduğu dikkate alınırsa burada çok ciddi bir rant oluşacak” deniliyor. Bu haklı bir eleştiri değil mi? İnsanlar şu anda içlerinde oturuyorlar, yıkamıyorsunuz. Ev satılırken bir değeri var, o da değişmiyor. Kayıt belgesi alınınca da kimseye artı bir şey verildiği yok.
4. Bu kayıt belgesi ile o evler krediyle alınabilecek hale gelecek mi? Eğer kat mülkiyeti kurulmak isteniyorsa o zaman iki misli bedel verilmek zorunda. Vatandaş zaten binasında oturuyor, yıkamıyorsunuz.
5. Başvuru süreci nasıl işleyecek? Vatandaş evinin veya işyerinin durumunu, istediğimiz detayları içeren bir formla kendisi beyan ediyor. O formun yanına resmini ekliyor ve kaçak değilse onu da söylüyor. Değerini de arsa emlak değeri ile üstündeki yapı değerinin toplamının yüzde 3’ü şeklinde hesaplayıp bize yatırıyor.
6. Yüzde 3’lük payı az ödemek için değerini daha düşük gösterenler olursa suiistimaller doğmaz mı? Vatandaşın vereceği bilgi tapu kadastro bürolarına, il müdürlüklerine, denetim firmalarına; yani bu işten anlayan binlerce insanın yer aldığı kurumlara yapılacak. 100 metrelik bir yapıysa veya TOKİ ayarında bir ev tarif ediyorsa, 100 metre çarpı 695 liradan hesaplayıp “Evin bedeli 69 bin 500 lira” diye oraya yazmak zorunda. Bulunduğu mahallenin emlak beyan rakamları da zaten belli. Altına da onu ekleyecek ve evin değeri 80-90 bin lira civarında çıkacak. Binlerce yeminli büro veya il müdürlükleri de bu bilgilere bakar bakmaz, “Şurada bir eksik var” deyip kendilerine gösterecekler. Elbette bu denetimi yapacağız ama vatandaş piyasada 100 birim eden değerini resmi rakamlarla bize bildirdiğinde daha düşük çıkabilecek. Resmi rakamlar ve belediyedeki emlak değerleri ortaya çıktığı için de buna bir şey diyemeyeceğiz. Belki piyasaya çıkarsa, orada emlakçılar vasıtasıyla evini çok daha fazlaya satabilir. Ama bizim resmi rakamlarımız var. Eğer Hazine üzerindeyse, vatandaş, hangi semtte kaç metrekare üzerinde oturduğunu, emlak değeriyle birlikte bildiriyor. Oturduğu yerin mülkiyetini satın alıp evini legal duruma getirmiş oluyor. Belediyeler de vergilerini düzgün almaya başlıyor. Kamu da buradan 40-50 milyar civarında bir gelir bekliyor. Türkiye çok ciddi bir deprem bölgesi. Özellikle Kuzey Anadolu Fay Hattı bizi korkutuyor. “Çok hızlı kentsel dönüşüm yapıp bir an önce depreme hazır olalım” diye düşünüyoruz. Aldığımız bu bedeli de belediyelere sıfır faizli para olarak vermek istiyoruz.
7. “İmar barışı getirmek, olası depremde faciaya yol açar. Dayanıksız binaları legalleştiriyorsunuz” eleştirisine ne diyorsunuz? Yapı kayıt belgesi, “Burası sağlam. İlanihaye içinde oturun, keyfinize bakın” anlamına gelmiyor. Yalnızca kayıt altına alıp elimizdeki stoku görüyoruz. Sonra da kentsel dönüşüm için işe başlarken yapı kayıt belgesini zaten şart koşuyoruz. Bu, depremi etkileyecek bir şey değil. Sadece elimizdeki yapı stokunu tespit edip sonrasında işe başlamakla ilgili. Depreme hazırlık yapmanın Türkiye’deki birinci iş olduğuna inanan birisiyim, durmadan da dile getiriyorum. Eğer onun önünü kesecek bir iş olsa, bu konuda hiçbir adım atmam.
“1950’li yıllardan itibaren, iş bulma ümidiyle köylerden kentlere birçok vatandaş geldi. Kamunun görevi bu vatandaşlara yer göstermekti ama kimse bunu yapmadı. Kimisi yıkmayı tercih etmiş, kimi sol tandanslı partiler de ‘Burayı verelim. Bunlar bizim arka bahçemiz olur, eylemlere götürürüz’ diye yaklaşmış. Kamunun böyle bir çıkarcı anlayışla insanları perişan ettiği bir dönemde, iş bulma ümidiyle köyden kente gelen insanları, ‘Siz kaçaksınız’ diye zora sokmanın bir manası var mı?”
8. Mimar Sinan Genim, “Yeni bir imar yasası çıkarıp bu yönetmelikleri ve altındaki genelgeleri bir bütün haline getirmek lazım” diyor. Yeni bir imar yasası çalışmasını başlatacak mısınız? Sinan Hocam haklı. Bundan 1 sene kadar önce Şehircilik Şûrası’nı topladık. Şûrada 4 ana başlığımız vardı. Bunlardan bir tanesi, kentsel dönüşümün bundan sonra nasıl olması gerektiği üzerineydi. İkinci olarak, göç ve uyum meselesi tartışıldı. Üçüncüsü, binalarımızın kimliği ve mimari tarzıyla ilgiliydi. Özellikle 21. asırda Türkiye Cumhuriyeti’nin ileriye doğru göstereceği mimari tarzın ne olması gerektiğiyle ilgili çalışmalar yapıldı. Selçuklu, Osmanlı deyince aklımıza bir mimari tarz geliyor. Türkiye Cumhuriyeti de 100 yıldır var, ileride aklımıza ne gelecek?
Çarpık kentleşme... Evet, ben de ona başka bir ad taktım. Şu andaki tarzımıza olsa olsa “Arabesk medeniyeti” denir, başka bir şey denmez. Bunda herkesin sorumluluğu var, o yüzden ortaya söylüyorum. Kimseyi kastetmiyorum, suçlamıyorum. Yeni kuralların yazıldığı bir yasa taslağımız var. İnşallah önümüzdeki günlerde fırsat bulursak Meclis ortamına getireceğiz. Hocamın dediği doğru; bir bütün halinde yapılması lazım.
‘Boğaz ve Tarihi Yarımada'yı kapsamıyor" “İmar barışı Boğaz ön görünümünü ve Sultanahmet’in de içinde bulunduğu Tarihi Yarımada’nın önemli kısmını kapsamıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin altından geçip Yenikapı’ya inen caddenin doğusunda kalan bölgede de çok sayıda tarihi eser var. Orada da bu istisna olsun ve bu iki konu imar barışının dışında kalsın istedik.”
9. Hadi dar gelirli vatandaşın mağdur edilmemesini anlıyoruz ama lüks semtlerde ruhsatlı ancak imar mevzuatına aykırı yapılan binalar neden barışa dahil edildi? “Zenginlerin oturduğu yerler dışında kalsın veya tam tersi olsun” gibi bir söz kanun metnine girmez ve bu vicdani de değil. İmar barışından istifade edecek insanların en az yüzde 90-95’i dar gelirli ve orta gelirli insanlar.
10. Bunu neye göre tespit ettiniz? İstanbul’da bundan istifa edecek semtleri biliyorum. O gördüğümüz yüksek katlıların istifade edeceği kimsenin aklından geçmesin.
11. “16/9 gibi yapılar bu sayede durumunu kurtaracak” deniliyor. Bu doğru mu? Benim bildiğim 16/9 ruhsatlı ve iskânlı; herhangi bir sorunu yok. Sadece silueti bozduğu için biz yıkılmasını istiyoruz. 16/9 veya İstanbul’da gördüğümüz o diğer yüksek katlıların sahipleri bu kanundan istifade edip müracaat etmeyecek. Sarıyer’in, Beykoz’un arka taraflarındakiler, Üsküdar’ın yüzde 80’i, Bağcılar-Esenler-Güngören gibi semtlerde oturanların yüzde 70’i bu kanundan istifade edecek. Burada en büyük yanılgı, “Bu kanunu zenginlere mi çıkarıyorsunuz?” sorusu oldu. Bu kanundan istifade edeceklerin yüzde 90-95’i orta ve dar gelirlilerdir. Bir kat ilave eden yapılar da ister Üsküdar’da, ister Bakırköy’de olsun, onlar da mutlaka istifade edeceklerdir. Nihayetinde onlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları.
12. Bugüne kadar da 14 kez imar affı çıkmış. Bu aflar geldikçe yapıların yüzde 60-70’i kaçak hale geldi. “Nasıl olsa af geliyor” bakış açısıyla yeni kaçak binaların yapılmasını teşvik etmiş ve sorunu kronikleştirmiş olmuyor musunuz? İmar aflarını tek tek çıkardım. Zannedersem CHP 3 kez üst üste imar affı yapmış. Demokrat Parti, Adalet Partisi yapmış. Daha sonra Özal döneminde de yapılmış. Bizim zamanımızda da su, elektrik, doğalgaz bağlanması sorun olduğunda bunların bağlanabileceğiyle ilgili bir yan hüküm çıkarmışız. Yani herkes bunu denemiş ama sorunun tam olarak çözülmesi noktasında adımlar atılmadığı için sadece legalleştirip hak sağlayıp bırakmışız. “Bu iş imar barışıdır” diye ısrar etmemizin sebebi bir taraftan müktesep oluşturmaması konusu, bir taraftan da bir tarihten sonrasıyla ilgili caydırıcı cezaların getirilmesidir.
13. İmar barışından sonra kaçak yapılaşma konusunda ağır cezalar mı gelecek? Dün komisyonda bütün partilere teklif ettim. Bugüne kadar olanı tespit edip legalleştirdik. Ama bundan sonra yapanlarla ilgili cezalarımız olsun. Arsa sahibi, fenni mesulü, bu işi yapan müteahhit ve dördüncü olarak da buna göz yuman belediye başkanı için hapis cezası olsun. Bu konuda da tecilin olmaması gerekir. Eğer bunu koyabilirsek, emin olun bıçak gibi keseriz. Böyle 2 tane örnek olsun, bir Allah’ın kulu buna teşebbüs edemez.
14. “İmar barışından sonra kaçak yapılara hapis cezası gelecek” diyebilir miyiz? Kesinlikle. Şu anda metin çalışılıyor. Bu cümle metnin içerisinde yer almıyor, bunu bir teklif olarak sundum.
|