A href="http://www.yem.net" target="_blank">Yapı-Endüstri Merkezi ve PLD Türkiye
dergisinin işbirliği ile düzenlenen “Mimari Aydınlatmada Yeni
Trendler” konferansı, tüm dünyanın ilgiyle takip ettiği yapıları ödüllü
projelerle aydınlatan tasarımcıları ülkemize getirdi. Konferansta aydınlatma
tasarımına yönelik üç birbirinden çok farklı tasarımsal yaklaşımın incelikleri
paylaşıldı.
Aydınlatma tasarımının yaşam kalitemizdeki önemi ve
aydınlatma tasarımcısı mesleğinin kabulü ile ilgili bilincin gelişmesi için
etkinlikler düzenleyen PLD Türkiye dergisi’nin 40 yılı aşkın süredir yapı ve
mimarlık alanına bilgi merkezi olarak hizmet veren Yapı-Endüstri Merkezi (YEM)
ile ortaklaşa gerçekleştirdiği etkinliğe, Dubai’deki Burj Al Arab ve
İngiltere’deki Lighthouse projeleri ile ödül kazanan Iain Ruxton’ın yanı
sıra Avrupa’nın başarılı aydınlatma tasarımcıları Erik Olsson, Jöran Linder
ve Kevan Shaw konuşmacı olarak katıldı.
Türk mimarlık
ve aydınlatma dünyasını söz konusu tasarımcıların üretim yaklaşımları ve
projeleri ile buluşturan etkinliğin açılışını, PLD Türkiye editörü ve PLDA
Türkiye temsilcisi Emre Güneş yaptı. Yaklaşık beş senedir yalnızca
aydınlatma tasarımı üzerine uzmanlaşan PLD Türkiye Dergisi’ni çıkardıklarını
aktaran Güneş, en başta “hayal” olarak değerlendirilen bu girişimin, son üç
senedir düzenlenen paralel etkinlikler ile olgunlaştırıldığına ve derginin de
kattığı görgü ile sektöre farklı bir bakış açısı kazandırdığına değindi. YEM’de
kendisinin yüzünü güldüren kapsamda bir tablo ile karşılaştığını belirten Güneş,
25 Ekim 2010 tarihinde Harbiye Askeri Müze’de gerekleştirilecek olan
“Architectural Lighting Day” (ALD) etkinliğinin üç senelik çalışmalarının son
ürünü olacağını ifade etti. Güneş, “daha geniş bir coğrafya ile buluşma” gayesi
içerisinde düzenlenecek olan ALD’nin İtalya, İsveç ve Tayvan gibi ülkelerden
konuşmacılar ile birlikte uluslararası düzeyde bir organizasyon olacağını ve
dünya üzerindeki 5000’i aşkın aydınlatma tasarımcısı arasında büyük bir payın
düştüğü Asya ve Ortadoğu ülkelerinde bu mesleki mecranın seyrinin tanıtılacağını
ekledi.
Güneş’in ardından söz
alan isim, etkinliğin ana sponsoru olan ve iç-dış aydınlatma ürünleri ile geniş
bir yelpazede aydınlatma çözümleri sunan SİTECO’dan
Aydınlatma Pazarlama IKAM ve Tasarım Grup Müdürü Engin Cebeci oldu. Cebeci,
12 yıldır aydınlatma sektöründe çalıştığını ve bu sürecin büyük bir kısmını
aydınlatma tasarımı ile geçirdiğini aktardığı konuşmasında, mesleki yaşamını
kapsayan süreçte aydınlatma tasarımı konusunun Türkiye’de nasıl geliştiğini ve
yetkinleştiğini gözlemleyebildiğini belirtti. Cebeci, SİTECO olarak bu
tasarımsal alanın teşvikini ve tanıtılmasını sağlayan böylesi bir konferansın
destekçisi olmaktan büyük memnuniyet olduklarını ekledi.
Bugünün
aydınlatma tasarımında aranan nitelik: Gösteriş
“Mimari
Aydınlatmada Yeni Trendler” konferansının ilk konuşmacısı
İngiltere’nin ünlü aydınlatma tasarımı ofisi Speirs and Major Associates’tan
Iain Ruxton oldu. Ruxton, İstanbul’un yoğun bir şehir olduğunu ve bu
nedenle kentsel sorunlara değen bir sunuş yapmanın uygun olacağına inandığını
dile getirdiği konuşmasına, bir alıntı ile başladı. “Mimari aydınlatma öldü”
sözüne “Hayır, sadece akşamdan kalma!” cevabını veren Ruxton, mimari
aydınlatmanın üretilme kriterlerinde gözlemlenen değişimlere değindi. Mecranın
en başta yalnızca rahatlık ve işlev odaklı ilerlediğini, sonradan güzellik
kriterinin de eklendiğini söyleyen Ruxton, artık aydınlatma tasarımından asıl
beklenenin “gösteriş” olduğunu ifade etti.
İzleyicileri aydınlatma tasarımı konusuna daha geniş bir perspektiften
bakmaya davet eden Ruxton, “işlev, yarış, maliyet ve kapital” olarak
özetlenebilecek “aydınlatma tasarımı anahtar kelimeleri”nin
güncellemesini şöyle sıraladı: Sürdürülebilirlik, toplum ve topluluk,
fizyoloji ve psikoloji, entegrasyon ve işbirliği, marka, yaşam döngü
maliyeti.
Aydınlatma tasarımcılarının inanılmaz –ve hatta mimarlardan
daha büyük- bir güce sahip olduklarını iddia eden Ruxton, şunları dile getirdi:
“Gündüzleri etrafınıza bakarsınız ve her şeyi görürsünüz; her şey yolundadır.
Ancak geceleri hiçbir şey göremezsiniz! Biz, işte tam olarak bu noktada
beklenmeyeni yaratabiliriz.”
Ruxton konuşmasını, aydınlatma tasarımının
etki alanlarını ve hedef kitlesini sıralayarak kapattı. Tasarımcı kamusal sanat,
yapılar ve parklarda yapılan tüm aydınlatma tasarımı faaliyetlerinin günün
sonundaki “ilgili”sinin –o kamusal alanı kullananlardan ziyade- polis, resmi
otoriteler, çevreciler ve enerji sağlayıcılar gibi kentsel politikalarda söz
sahibi aktörler olduğunu aktardı.
Aydınlatma tasarımı kimin içindir?
Konferansın ikinci
sunumu için sahne alan İsveçli Olsson&Linder tasarım ekibinin kurucuları
Erik Olsson ve Jöran Linder ise, Ruxton’ın “ilgili” tanımına tamamen
tezat oluşturan bir “motto”yu öne sürdüler. “Aydınlatma tasarımı insanlar
içindir” sloganını, hem konuşmaları hem de sosyal sorumluluk kapsamında
değerlendirilebilecek projeleri ile vurgulayan ekip, esprili ve hareketli
sunuşları ile de ilgi çekti.
Jöran Linder’in gerçekleştirdiği ve Erik
Olsson’un yalnızca eşlik ettiği sunum, ikilinin “Brokeback Lighting” adlı ilginç
kısa filmi ve eski bir “arcade” oyunundan esinlenilerek kotarılmış gibi gözüken
renkli bir klip ile başladı. Aydınlatma tasarımının kamusal alana “güvenlik ve
estetik” getirmesi gerektiğini savunan Linder’in sözlerine, ikilinin park ve
konut yerleşimi ortak alanlarında gerçekleştirdiği projelerden görseller eşlik
etti.
Linder İsveç’te kent
içi ortak kullanım alanlarında ve sosyal konutlarda ortaya çıkan sorunlardan da
söz etti. 1967-70 aralığında, toplamda 7 milyon nüfuslu İsveç için 10 milyon
sosyal konut tasarlanıp inşa edildiğini anlatan Linder, bu politik kararın
herkesi söz konusu konutlarda yaşamaya mahkum ettiğini ileri sürdü. Linder
şunları ekledi: “Tüm sorunları aydınlatma tasarımı ile çözmek isterdim. Ancak bu
mümkün değil… Yine de aydınlatma tasarımı ile farklılık yaratılabilir. Biz de
bunun için çalışıyoruz.”
Aydınlatmayı bir “enerji kaynağı” olarak
nasıl kullanabiliriz?
Konferansın son konuşmacısı olan İskoçya’dan
KSLD kurucu ortağı Kevin Shaw, Iain Ruxton’ın da ipuçlarını verdiği şekilde
aydınlatma tasarımı ile sürdürülebilirlik kavramının kesişim alanından örnekler
sundu. “Aydınlatmayı bir enerji ‘kaynağı’ olarak nasıl kullanabiliriz?” sorusuna
muhtelif cevaplar arayan Shaw, ekolojik tasarım prensipleri üzerinden
gerçekleştirilen aydınlatma tasarımının prensiplerini ve inceliklerini
paylaştı.
Kötü aydınlatmanın
yalnızca bir maddi sarfiyat olmadığını, aynı zamanda insan sağlığına karşı da
tehdit oluşturan bir unsur olduğunu dile getiren Shaw, coğrafya ile aydınlatma
arasındaki ilişkiye değindi. Shaw, Ortadoğu ve Asya ülkelerinde görülen yüksek
sıcaklıklar nedeniyle insanların, bu ülkelerde daha ziyade hava karardıktan
sonra yaşadıklarını ve bu bilginin aydınlatma tasarımı için son derece önemli
bir girdi teşkil ettiğini belirtti.
|