Türkiye'de ısıtma sektörü heyecanlı günler yaşıyor. 2 bin metrekarenin
üzerindeki yeni binalarda artık merkezi sistem ısıtma mecburi hale getirildi.
Böylece sektörün iş hacmi de üçe katlanacak.
Türkiye'de ısıtma sektörünün
en büyük firmalarından birisi Erensan. Buhar kazanı ve
kalorifer kazanı üreten firma, yurtdışında da çok etkili. Hatta Arsenal
Stadı, Cambridge Üniversitesi gibi yerleri tamamen Türk malı bu
kazanlar ısıtıyor. Ancak firmanın Genel Müdürü Efkan Çeviker,
yurtiçindeki yabancı marka hayranlığından çok şikayetçi. Bunu, 'Bütün dünyaya
mal satıyorum ama Türkiye'de hala yabancı markaları tercih ediyorlar' diye
anlatıyor.
Çeviker ile merkezi ısıtma ile başlayacak yeni dönemi,
sektörü ve Türkiye'nin enerji politikalarını konuştuk...
-
Sektörün büyüklüğü ne kadar?
Türkiye'de ısınma sektörü 1.1
milyar dolarlık bir sektör. Ama bunun içine kombiler de giriyor. Sadece sanayi
ve kalorifer kazanı tarafından bakarsanız 100 milyon dolar civarında. Pazarın
yüzde 30'u da bize ait.
- Pazarın hakimi
kim?
Pazarın hakimi Alman firmalar. Türkiye'de kazan sektörünün
öncüsü olarak şu anda onlarla bir tek biz mücadele edebiliyoruz. Ama bizden
cesaret alarak gelecek yatırımcıları da bekliyoruz. Burada amaç Türkiye'de
makina sanayini öne çıkarmak.
- Siz ne kadar ihracat
yapıyorsunuz?
Biz 44 ülkeye ihracat yapıyoruz. Satışlarımızın
yarısı yurtdışına.
- Alıcılar gözünde yerli/yabancı ayırımı var
mı?
Maalesef Türkiye'deki en büyük sıkıntı yabancı
hayranlığı. Türkiye'deki tüketiciler ve onu yönlendirenler yabancı ürünleri
tercih ediyor. Özellikle de işi iyi bilmeyenler. Ama sanayide işimiz çok kolay
çünkü oradaki teknik gruplar çok güçlü. Sizin lafınıza bakmıyorlar, gelip
kontrol ediyorlar, görüyorlar ve öyle alıyorlar.
Zaten kazanlarda CE
işareti var. Yani tüm ülkelerdeki kazanlar bu direktife göre üretiliyor. Bunu da
bağımsız kuruluşlar veriyor. Siz CE işaretli bir kazan almışsanız ha Türk malı
ha Alman malı. İkisi de birbirinin aynı. O yüzden daha yüksek para vermeye gerek
yok.
Bakın İTÜ'de bile Makina Fakültesi gidip Alman kazanı alıyor. Ben
de İTÜ mezunuyum ama hicap duyuyorum. Bugün Cambridge Üniversitesini, Manchester
Üniversitesi'ni bizim ürettiğimiz kazanlar ısıtıyor, hatta Arsenal Emirates
Stadı'nda da Erensan kullanılıyor. Ama Türkiye'de İTÜ bizim kazanımızı
kullanmıyor. Türkiye'de maalesef sözlere fazla inanıyorlar. Adam diyor ki,
"benim kazanım yüzde 40 tasarruf sağlıyor". Ölçen var mı, yok... Dilin kemiği de
yok. Ben de diyorum ki benim kazanım yüzde 50 tasarruf sağlıyor. Benim ricam
kullanıcılar ölçüm yaptırsınlar. Eğer beyan harici bir durum oluşursa haklarını
arasınlar. Türkiye'deki hukuk sistemi buna çok müsait artık.
-
Siz yerli malını tercih edin diyorsunuz...
'Yerli malı yurdun
malı herkes onu kullanmalı' diye birşey yok. Ben de iyisini yaparım ve eğer
eşitsek Türk malı tercih edilmeli diyorum. Ama biz eşitsek bile tercih hakkı
yabancı firmalardan yana kullanılıyor. Bu kadar da kendi malımızı kötülemeyelim.
Biz en iyi arabayı yapıyoruz da en iyi kazanı mı yapamayacağız? Malzeme dünya
standartlarında, işçilik üst düzeyde, 44 ülkeye mal satıyoruz ama işi
bilmeyenler yüzünden milyarlarca dolar yurtdışına uçuyor.
Sadece tek bir
firma 1994'ten bu yana Türkiye'ye 3 milyar dolarlık ithalat yaptı. Ve Türkiye'de
hiçbir üretimleri yok.
Benim ürünüm 10 yakarken o 9 yakıyorsa o zaman
hep beraber onu kullanalım, dikkat edin buna. Biz sadece eşit şartlarda tercih
edilmek istiyoruz.
- Binalarda Enerji Performansı (BEP)
yönetmeliği ile merkezi ısıtma dönemi başlayacak. Burada son durum nedir?
İlk başta bin metrekare ve üzeri binalarda merkezi ısıtma
zorunlu olacaktı. Ama işin içine biraz siyaset girdi ve bu alan 2 bin
metrekareye yükseldi. Artık 2 bin metrekarenin üzerindeki inşaatlarda merkezi
ısınma mecburi olacak. Bu da aşağı yukarı 15 daireli bir apartmana denk geliyor.
- BEP yönetmeliği pazarı nasıl etkileyecek?
Çok
olumlu etkileyeceği kesin. 100 milyon dolarlık pazar 2011 yılında 300 milyon
dolara ulaşır. Biz de 30 milyon dolardan 130 milyon dolara çıkarız. Buna paralel
olarak da yeni yatırımlar yapacağız. Yozgat'taki fabrikamıza yeni üretim
bantları eklenecek ve şu anda 240 olan toplam çalışan sayımızı 400'ün üzerine
çıkaracağız.
- Bin metrekareden 2 bin metrekareye yükselmesi çok
büyük kayıp değil gibi...
Yok hayır, kayıp var, hem de ülke için
var.
- Niye?
Bu sistemin 10-15 yıl sonrasını
düşünün. Şimdi kullandığımız fosil yakıtlar giderek pahalı hale gelecek. O zaman
Türkiye çok farklı bir elektrik üretimi ve ondan elde edilecek sıcak su ile
evleri ısıtma şansına sahip olabilir.
Normalde termik santrallerde
soğutma suyu denizden çekiliyor sonra denize geri gidiyor, hiçbir işe yaramıyor.
Ama bu suyu kullanmak için gerekli altyapı olan yerlerde, mesela İstanbul
Esenkent, 154 metrekarelik bir daire geçen sene ısınma ve sıcak su masrafı
olarak en fazla 100 lira ödedi.
İşte biz bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Bugün sistem merkezi sistem olarak kurulsa idi, devletin elektrik üretme
politikası değişir değişmez siz o binaları aynen dönüştürecektiniz. Ama kombili
binaya bunu yapamazsınız. Devlet onu kaybetti. Bizim bağırmamızın sebebi pazar
kaybı filan değil, devlet önümüzdeki yıllardaki yakıt stratejisini kaybediyor.
Derdimiz bu.
- Dünyadaki uygulama nasıl?
Mesela
dünyanın en büyük kombi üreticilerinden İtalya'da 4 dairenin üzeri merkezi
sistem olmak zorunda. Almanya'da üst sınır 1000 metrekare. Bizde bir projede 3
bin konut var, 3 bin de kombi. Yok böyle bir uygulama.
-
Türkiye'nin ne yapması lazım?
Türkiye'nin kendisine 200-250 yıl
yetecek kömürü var. İşte bunu ıslah ederek termik santrallerde kullanmak
zorunda. 'Kömür yakarask çevre kirlenir' lafı bir aldatmacadır. Siz petrolü
rafine etmeden kullanıyor musunuz? Türkiye'nin kömürleri de ıslah edilip çevre
kirletmeden yakılabilecek bir kömürdür.
Eğer Türkiye bu santraller ile
çevreyi kirletmeden kömür yakarsa, bu santrallerden çıkacak ısıtma suyu ile
köyleri, kasabaları ve şehirleri de ısıtabilecek. İşte o yüzden altyapısını
şimdiden kurmak zorunda. Petrol iki sene önce 140 dolara çıktı, 2015'de 250
dolara çıksa ne yakacaksınız?
Avrupalılar bize diyor ki, "sen sermayeni
gidip işyerine yatırma, enerji üretimine harca, 15-20 sene sonranın teknolojisi
olan güneşe şimdiden yatır, Türkiye'nin her tarafını rüzgar gülleri ile donat".
İyi de Türkiye rüzgar ülkesi değil ki. Ondan sonra hep birlikte rüzgar duasına
çıkarız artık. - Özetlersek siz Türkiye'nin enerjisini
kendi kömür kaynaklarını kullanarak üretmesini istiyorsunuz...
Bir de bor madenleri var. Artık borun kullanılmadığı yer yok.
Burada önemli olan, bor madeni çok önemli olduğu an Türkiye de çok güçlü omazlı.
Bugün nasıl Irak petrolden dayak yiyiyor, bizim o durumda olmamamız gerekiyor.
Türkiye artık dünyayı yöneten ülkeler masasının köşesine oturdu. Sadece
nüfusu ile değil, strateji ve üretim kapasitesi ile oturdu. Bütün ülkeler
birbirine milli gelirini soruyor. Türkiye de yakın gelecekte 2.5-3 trilyon
dolara çıkacak.
- Çok iddialı bir hedef değil
mi?
Evet ama bunu koyanlar işadamları. Sizin ihracatınız 500
milyar dolar olursa milli geliriniz de 3 trilyon dolara dayanır. Bu konjonktür
bir daha ele geçmez. Düşünün, bir kriz çıkıyor ve Türkiye'de faizler iniyor.
Tarihte olmamış böyle birşey. Bakın Yunanistan bitti, AB'nin çoğu ülkeleri
üretim kabiliyetini yitirdi ve dinamik değiller. Sadece belirli bir sermaye gücü
var ve birlikte hareket ediyorlar. Bugün AB'nin çatısını bir kaldırın, bir tek
Almanya ayakta kalır, Fransa bile şüpheli.
Ben 25 senedir iş
hayatındayım ve beklentim muazzam müspet. Ama bir tek kavga dövüş yapmayalım.
Dünyanın üzerinde 1 trilyon dolarlık kuş sürüsü var ve yatırım arıyor. Nerede
kavga yok, oraya iniyor. Ama ufacık bir çatapat patlat, gidiyor.
Türkiye'de büyük bir üretim ve yatırım potansiyeli var. Biz 2001'de
yaşadığımız krizi zaten bu sayede atlattık. Ama Yunanistan atlatamayacak, çünkü
üretim kapasitelerini kaybettiler. Türkiye'nin muazzam bir potansiyeli var ve
biz coğrafi olarak da tam merkezdeyiz.
- Hep merkezdeydik zaten.
Şimdi ne değişiyor?
Dünya bize 'yürü ya kulum' deme durumuna
geldi. Resmen bizi seçtiler. Ama bu tesadüf değil. Bu coğrafyada demokrasi ile
yönetilen tek ülke kim? Türkiye. Yetişmiş insan gücü olan tek ülke kim? O da
Türkiye... Bir tarafımızda doğal üretim kaynakları diğer tarafımızda tüketiciler
var. Türkiye mecburen koridor olacak ve bölgesel güç olacak.
Bunu
yabancılar gördü zaten. Neden bu kadar yatırım geldi sanıyorsunuz? Para sahibi
adam parasını en iyi şekilde değerlendirmek ister. Bakıyor ki Türkiye'nin
konjonktürü çok farklı yere gidecek ve parasını getiriyor. Biz bunu içeriden
göremeyebiliyoruz, dışarıdan tablo çok net.
- Peki neden
gelip gelip şirket satın alıyorlar da sıfırdan yatırım
yapmıyorlar?
Her yerde böyle yapmışlar zaten. Aslında hiçbir
yabancı yatırımcı aldığı fabrikanın binasına parayı vermiyor, organizasyona
veriyor. Türkiye'deki fabrikaların ana problemi uzun vadeli kredi. Ama insan
gücü çok iyi.
Bu bir geçiş dönemi. Adam mülkü sırtına vurup götürecek
mi? Götürse nereye götürecek. Hepsi buraya kalacak. Bir de Türkiye'de mülk
satılmıyor, ortaklık yapılıyor dikkat edin. Burada güçleri birleştirmenin hiç
mahsuru yok.
|