rkeolojik Alanlarda Yapılaşma ve Yeraltı Aramacılığı. Cumhuriyet'te 13 milyon olan Türkiye, 75 yılda 50 milyon artışla 63 milyona erişmiştir. Yurttaki ekonomik ve güvenlik dengesizliği nedeniyle kente göç hızlanmakta, imarsız alanlar yapılaşmakta, arsa yatırım gelirleri çığ gibi büyümektedir. Deniz kıyı kuşaklarındaki, İstanbul'daki yapı yasaklı (SİT) alanları sanki yağmalanmakta, antik kalıntılar üzerine konut, iş yeri ve oteller ya da metro, otoyol gibi yeraltı ve yerüstü yapıları yapılmaktadır. Bugün için çevre dostu olan jeofizik teknolojisi ile yeraltı hiç kazmadan görüntülenebilmekte ve o bölgede kalıntı olup olmadığı kazı yapmadan belirlenebilmektedir. Bundan sonra arkeologlarca yapılacak yoklama kazıları ile kalıntı varlığı kanıtlanmaktadır. Yeniden imar planı yapılan Berlin'de bu anlamda kent içinde yoğun bir jeofizik araştırma, özel bir Alman firmasınca sürdürülmektedir. Bu anlamda Türkiye'de arkeolojik kalıntılara en çabuk, en ucuz ve zarar vermeden ulaşmak için, araştırmaları izleyen sırada sürdürülmelidir; 1. Jeofizik Aramalar, 2. Yoklama Kazıları, 3. Kurtarma ve Arkeolojik Kazılar.
Jeofizik araştırma yapmadan, arkeolojik kazılara geçmek, tanı koyulmayan hastanın ameliyat edilmesine benzer.
Arkeojeofizik araştırmalar için en donanımlı kuruluşun Beşiktaş'da YERALTI ARAMACILIK Ltd. laboratuvarı olduğundan söz etmiştik.
YERALTI ARAMACILIK adındaki bu arama kuruluşu müzelerin sınırlı parasal destekleri ve kendi olanakları ile arkeolojik araştırmalar yapagelmektedir. Ancak, araştırma yatırımlarının yetersizliği nedeniyle yeterince arama yapılamamaktadır. Bitirilen çalışmalardan önemlileri şunlardır:
1. Bizans Sarayı Mozaik Bölümü (Cankurtaran) (Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü), 2. Boğaziçi Kanlıca Köşkü Temel Araştırması (Koruma Kurulu), 3. Külhöyük Hitit Kalıntıları Araştırması (Anadolu Medeniyetleri Müzesi), 4. Eğmir Toptaş Tümülüsü (Denizli Müzesi), 5. Topkapı Sarayı Eski Su Yolları Araştırması (Topkapı Müzesi), 6. Aşartepe Lidya Tümülüsü Araştırması (Uşak Müzesi), 7. Mastaura (Nazilli) Arkeojeofizik Araştırması (Yeraltı Aramacılık), 8. Milet Antik Yerleşim Alanları ve Sıcak Su Kaynak Araştırması (Milet Müzesi), 9. Bizans İmparatorluk Sarayı Araştırması (İstanbul Müzesi), 10. Vezneciler-Metro Arkeojeofizik Araştırması (Koruma Kurulu-Belediye), 11. Metro Güzergahı Arkeojeofizik Araştırmalar (Yüksel İnşaat-Belediye), 12. Ezine Roma Dönemi Yapı Araştırması (İst. Üniv. Arkeoloji Böl.)
Yurdumuzda arkeolojik kazıların verimli olarak araştırılması ve müzelere kazandırılması için şunların yapılması önerilir:
Kültür Bakanlığı ve Müzelere Yeni Gelir Kaynakları, Tutum ve Yönergeler
a- Yabancı İhalelerden. i. Türkiye'de arkeolojik çalışma alanları önceliklerine göre sıralanmalı, her yer, alan büyüklüğü ve 5 yıllık dönemler biçiminde yabancı araştırmacıların, araştırma ve kazıları için ihale edilmelidir. Yabancı kuruluşlara, yerli jeofizik araştırmacı ve arkeolog kullanılması zorunluluğu getirilmelidir. ii. İhale edilen her yerden gelecek gelir müzelerin ve yerli aramacıların projelerini desteklemek için kullanılmalıdır.
b- Türk Yatırımcıları Yönlendirme. Türk özel girişimcilerin arkeolojik araştırmalara desteğini sağlamak üzere, vergilendirmede, yapacakları parasal desteğin %100'ünü giderlerinde göstermeye izin verilmelidir. Bu indirim şu anda salt %5'dir. Buluntularda destek yapan kuruluşlara atıf yapılmalıdır.
c- Arkeolojik Araştırmada Özelleştirme. i. Özel Arkeoloji ve Sanat işyerleri kurulmasına izin verilmelidir. Bu işyerleri danışmanlık, arama ve kazı değerlendirme işlemini arkeoloji müzelerinden alacakları izinle yapabilmelidir. (Benzer iş, maden, su, petrol ve jeotermal arama ve işletmeciliğinde yapılabilmektedir.) Bu işletmeler, dış ve iç kaynaklı destek bularak, ruhsat aldıkları yerlerde arama ve kazı çalışmalarını, müze gözetiminde yapabilmelidir. Bu işletmeler bilinen arkeolojik alanlarda da izin alabilmeliler. ii. Buluntular, ya müzelerce satın alınarak sergilenmeli, iii. Ya da yap-işlet-devret ile özel müze kurulmasına izin verilmeli. Böylece yatırımcı ve işletmeler arama ve kazı giderlerini buradan çıkarabilir ve bunları yeni kazılara yönlendirebilirler. Böylece, müzelerin akçal olanaksızlıklarla kazamadığı birçok yer, gün yüzüne çıkacak ve gelecek nesile değil bu nesile de sergilenebilecektir.
d- Müze Gelirleri. i. Müzelerin gelirlerinden, doğrudan ilgili müzeler pay almalı. Alınan bu pay salt arkeolojik araştırmalarda kullanılmalı. Böyle bir durum, müzelerin gelirlerini arttırmada teşvik olacağından, her iki yöne de yararı olacaktır. ii. Müzelerde jeofizik mühendisi kadrosu açılmalı, bu kişiler yapılacak araştırma çalışmalarını müze adına denetlemeli ve yeni alanların araştırılmasını projelendirmelidir. iii. Arkeologlara, kazılarda yardımcı olacak çok gerekli bazı jeofizik aygıtlar için ödenek ayrılmalıdır.
e- Arama İzlencesi. i. Jeofizik araması ve yoklama kazısı yapılmadan arkeolojik kazı ve kentsel planlama ya da yapı izni verilmemelidir. ii. Koruma kurullarında arkeolog, sanat tarihçisi, mimar yanısıra jeofizik mühendisine yer verilmelidir.
Bunlar benim önerilerim. Gerek arkeolog, gerek sanat tarihçisi, gerek arkeojeofizikçi olarak süregiden durumlarda şikayetçi olageldik. Demek ki küreselleşen ve serbest Pazar ekonomisine dönen dünya ekonomik düzeni içinde Türkiyemiz komünizmde bile kalmayan tutucu devlet politikalarını artık izlememeli. Çünkü bu yıllar boyu denendi ve çalışmadı ve çalışmıyor. Eski eserler yurtdışına hâlâ hızla kaçıyor ve her yerde kaçak arama ve kazı yapılıyor.
Duralım ve düşünelim! nerede yanlış yapıyoruz diye. Sorunu tanımlayarak çözüme gidebiliriz ve bu ülke talan edilmeden gitmek zorundayız da.
|