Yargı, Kadıköy Salıpazarı’nda...
Salı Pazarı Kurtuldu
Tarihi Salı Pazarı İki Yıl...
Salı Pazarı'nda Esnafla Zabıta...
Salı Pazarı Fikirtepe'ye Taşınıyor
Kadıköy’de Son Salı Pazarı
Kadıköy'de Rant Savaşı Salı...
Arif Atılgan: Esas Konu Tarihi Kuşdili Çayırı ve Koruluğu’nun Korunabilmesi
Kadıköy Salı Pazarı, 16 Aralık 2008'de son kez kurulurak, Fikirtepe'ye taşındı. Böylece yıllardır tefrika halini almış 'Salı Pazarı' polemikleri de kesildi. Ancak Mimarlar Odası'nın 'Kuşdili Çayırı Sabit Pazar, Kültür ve Rekreasyon Merkezi Kentsel Tasarım Projesi" hakkında açtığı iki dava hala sürüyor. Arif Atılgan ile 'Salı Pazarı'nı konuştuk.
Kadıköy Salı Pazarı, 16 Aralık 2008'de son kez kurulurak, Fikirtepe'ye taşındı. Böylece yıllardır tefrika halini almış 'Salı Pazarı' polemikleri de kesildi. Pazarcılar, kavga dövüş olsa da yeni yerlerine gittiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) web sitesinde 19 Ocak tarihinde yayınlanan habere göre, 'tarihi' günlerini aratmayacak bir ilgiyle de karşılandılar. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Anadolu 1. Bölge Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Arif Atılgan, meselenin kamuoyunda sadece pazarın kaldırılması ya da kaldırılmaması gibi gösterilmesinden ve taşınma ile de çözülmüş izlenimi yaratılmasından rahatsız. Çünkü Mimarlar Odası'nın 'Kuşdili Çayırı Sabit Pazar, Kültür ve Rekreasyon Merkezi Kentsel Tasarım Projesi" hakkında açtığı iki dava hala sürüyor. Arif Atılgan ile 'Salı Pazarı'nı konuştuk. MesutT: Salı Pazarı, lanse edildiği gibi sadece bir ‘pazar’ mıdır? Nedir hikayesi? Mimarlar Odası neye itiraz ediyor? ArifA: Benim en çok alındığım konulardan biri, oradaki pazarın ‘tarihi’ olarak nitelendirilmesi. Oysa Salı Pazarı 1980’li yıllardan beri orada. Pazar, 1970’li yıllara kadar Yeldeğirmeni’ndeydi. Cumartesi günleri önümüzdeki sokakta (Mimarlar Odası’nın bölge temsilciliği binasının olduğu sokak), Salı günleri de Uzun Hafız Sokak’ta kuruluyordu. O zamanlar resmi daireler ve okullar Cumartesi öğleye kadar açık olurlardı. Sokaktaki okullara girip çıkmayı zorlaştırdığı için, buradaki pazarı da Uzun Hafız’a aldılar. Haftada iki gün Pazar olması, orada oturanlar için gerçekten çok oluyordu. Pazar kaldırıldı ve önce Taşköprü Caddesi’ne, daha sonra da Kuşdili Çayırı’na getirildi. Cumartesi günü kurulan Pazar, Fenerbahçe Stadı’ndaki maçlar ve otopark ihtiyacı nedeniyle Cuma gününe alındı. Salı Pazarı’nın hikayesi budur aslında. 1980’li yıllara kadar da ağaçlık bir yerdi. ‘Pazar’, her ne kadar şimdiki gibi olmasa da bizim geleneklerimiz arasında yer bulmuş bir olaydır. Eskiden kent çevresinde yetiştirilen sebze ve meyveler merkezlerdeki pazarlarda tüketiciye ulaştırılırdı. Örneğin:O zamanlar Veli Dayı, bugün Tepe Natilius’un bulunduğu yerdeki bostanında yetiştirdiklerini, gelip burada pazarda satardı. Bizim, pazarın kaldırılması gibi bir talebimiz yok. Ama burada, konu Salı Pazarı’nın kalkması gibi görünmeye başladı ve pazara yeni bir yer bulunduğu için sorun çözülmüş gibi lanse edildi. Oysa buradaki esas konu, tarihi Kuşdili Çayırı ve Koruluğu’nun korunabilmesi. Kuşdili Çayırı ve Koruluğu, Kadıköy’ün geçmişinde önemli yer tutan tarihi bir alandır. Pazar, Kuşdili’nde kurulmaya başlandığından bu yana ne çayır, ne de koru kaldı; yere beton döküldü. Bu, belediyenin de işine geldi, orayı otopark olarak kiraladılar. Bizim derdimiz, burada hala duran alanın eski haline getirilmesi. Orası zaten bataklık zemindir; Kurbağalıdere’nin taşma havzasıdır. Oraya inşaat yapılırsa, alandan bahsetmek, geriye dönmek mümkün olmayacak. Bu nedenle alan kaybolmadan bu mücadeleyi yapıp; insanları dava ile ya da ikna ederek vazgeçirmek gerekiyor. MesutT: Basında çıkan ‘Salı Pazarı’ haberlerinden pek de hoşnut değilsiniz o zaman... ArifA: Bütün kanallarda ‘Salı Pazarı taşınıyor’ haberleri vardı; bir yandan da yapılacak proje gösteriliyordu. Hakikaten şaşırıyorum ve üzülüyorum; bunun nasıl olduğunu anlamıyorum. Google’ye girip ‘Salı Pazarı’ diye arasanız, ya benim birkaç yazıma rastlarsınız ya da Mimarlar Odası’nın açıklamalarına. Açtığımız davalar var, ama kimse bize bir şey sormadı. Beni, taşınmanın ertesinde sadece ATVden aradılar. Medyaya da bir şey söylemek istemiyorum, ama habercilik gereği tarafların hepsini konuşturmaları gerekir. Tekrar hatırlatmak isterim; bizim Salı Pazarı için verdiğimiz mücadele sürüyor. Salı Pazarı’nın bulunduğu alan, Kadıköy için çok önemlidir. Zaten şimdi Kadıköy’de sadece E5’in altı kaldı. Bostancı’ya kadar insanların bir sahile inme, nefes alma şansları var. Biraz daha içerilerde de Göztepe’de, Kozyatağı’nda ufak tefek de olsa parklarda nefes alınabiliyor. Ama Fikirtepe, Hasanpaşa, Acıbadem’de yaşayan insanların, içerde olduklarından sahile inme şansları yok. Gidin sorun oralarda yaşayan insanlara, “Bize bir park” derler. Kuşdili Çayırı, eğer bu dediğimiz anlamda çayır ve koruluk haline getirilirse, oradaki insanlara büyük bir hizmet sunulmuş olur. MesutT: Kuşdili’nin Anadolu yakasındaki çayırlar içindeki yeri nedir? ArifA: Anadolu Yakası’nın en büyük çayırı Haydarpaşa Çayırı’dir. Diğerleri de Kuşdili Çayırı, Uzun Çayır, Moda Çayırı, Yeldeğirmeni / Paşa Çayırı’dır. Kuşdili Çayırı, diğerlerine göre daha merkezi olduğu için insanların piknik yaptığı, sosyalleştiği bir alan işlevini görüyormuş. Hamdi’nin Gazinosu’nda eğlenilirmiş, sandallarla derenin içlerine kadar girilirmiş. Fenerbahçe Kulübü’nün bir lokali varmış. Elimizdeki belgelere göre burası, 1967 yılında kamuya terkedilmiş bir yeşil alan. Kamuya terkedilmiş demek, hepimizin olduğu anlamına geliyor. Bildiğim kadarıyla Belediyeler Kanunu’na göre eğer planlama yapılırsa Belediyenin mülkiyetine geçiyor. Belediye de buna dayanarak, henüz mülkiyetinde olmayan bir yeri ihaleye çıkarmış durumda. Bugüne kadar korunabilmiş bu alanı şimdi inşaatla kaplarsak, Kadıköy önemli bir alanını kaybetmiş olur. MesutT: Süreç nasıl gelişti, Mimarlar Odası nasıl dahil oldu? ArifA: Burası, 1982 yılında doğal SİT alanı ilan edilmiş. Alan, sonrasında Kurul’a birçok kez gelmiş gitmiş. En son, 12.04.2007’de tekrar geldi ve SİT durumunun devamı, oradaki ağaçların belediyesince aynı yerlerine dikilmesi, alana ilişkin koruma planının yapılması, koruma planından sonra projelerin değerlendirilmesi kararı çıktı. Ancak Kurul’da, bu karar sonrasında bazı değişiklikler oldu ve Temmuz ayında tamamen zıttı yeni bir karar çıktı. Böylece, projeyi ve onunla ilgili planı kabul etmiş oldu. Biz, Kurul kararı için Kültür Bakanlığı’na, askıya çıkan plan için de Büyükşehir Belediyesi’ne dava açtık. Her iki dava da sürüyor. Kurul kararı hakkında açtığımız dava için geçtiğimiz yaz aylarında bilirkişi incelemesi yapıldı, ancak rapor henüz gelmedi; onu bekliyoruz. Planla ilgili dava içinse 29 Ocak’ta bilirkişi incelemesi yapılacak. Bu arada geçtiğimiz aylarda alanla ilgili hazırlanmakta olan bir plan revizyonu için Büyükşehir Belediyesi’nde bir toplantı yapıldı ve beni de çağırdılar. Bu plan ile kubbenin ve kulenin yüksekliği arttırılıyor. Kubbe 30’dan 33 metreye, kule de 96’dan 106 metreye çıkarılıyor. Dolayısıyla plan yeniden askıya çıkacak, yeniden kurula gidecek ve biz de yeniden dava açacağız. Yani yeni bir süreç başlayacak. MesutT: Kadıköy, son yıllarda bunun gibi tartışmalı projelerle gündeme geliyor. Siz bunu neye bağlıyorsunuz? ArifA: Kadıköy, başka semtlere göre kendini biraz da olsa koruyabilmiş durumda. Evet, yapılaşma var, ama çok fazla ‘sivri’ değil. Eskiden bir sayfiye bölgesiydi ve bu havayı hala koklayabiliyorsunuz. Ayrıca Kadıköy İlçesi kentin en değerli toprak parçası.Bu anlamda rant yaratılacak yer bol ve herkesin gözü Kadıköy’de. Meteoroloji alanı, Mühürdar sahilindeki otel (Corner Otel) gibi örnekler, müthiş rantlı tadilatlar. Buna benzer başka oteller de var. Kalamış’ta, Suadiye Oteli yıkılıp yeniden yapılmak isteniyor. Bizim itirazlarımızda hep öne çıkardığımız bir cümle var: Emsal teşkil edici olacaktır. Nitekim Corner Otel’i emsal göstererek hemen yakınına bir otel daha yapılmak istendiğinin fısıltılarını duyuyoruz. Buna benzer girişimler olacak, Kadıköy bir hücum yaşayacak. Bunun için Kadıköylülerin kendilerinin uyanık olması ve bu tür projelere karşı çıkabilmesi gerek. Samimi söylüyorum, bir Mimarlar Odası ile mücadele olmaz. Böyle bir mücadele Kadıköy’de yapılmazsa, başka hiçbir yerde de olmaz. Çünkü Kadıköy insanı, bu mücadeleyi yapabilecek kültür seviyesinde. Başka bir yerde, “O projeyle benim evim de değer kazanacak” şeklinde düşünülebilir. Ama Kadıköylüler, o yapılacak projelerle kendisinin rahat yaşamayacağı bir çevrenin oluşacağı bilincine varabilecek insanlar. MesutT: Davalardan çıkacak karar, Kadıköy’deki benzer projeleri nasıl etkiler? ArifA: Eğer olumlu sonuçlandırabilirsek, öncelikle Kadıköylülere büyük bir moral olur. Bunun, diğer mücadelelerin de daha enerjik sahiplenilmesine katkısı olacağına inanıyorum. Kadıköylüler de yavaş yavaş sorunlarına sahip çıkarlar. Suadiye Oteli için, sanırım oradaki bir apartmanın sakinleri dava açtılar. Bizim istediğimiz de bu. Bu tür davalar daha etkili oluyor, çünkü direkt o konudan etkilenen insanlar dava açmış oluyorlar. Biz de onlara her türlü bilgi, belge desteğinde bulunuyoruz. Sahip çıkmazsak, olacakları söyleyeyim: Sıra semt olarak buraya, Yeldeğirmeni’ne de gelecek. MesutT: Bütün bunlar olurken Kadıköy Belediyesi’nden hiç ses çıkmıyor. İlçe belediyeleri Büyükşehir Belediyesi karşısında çaresizler mi? ArifA: İlçe belediyeleri, Büyükşehir Belediyesi’nden gelen 1/5000’lik planlara uygun 1/1000 ölçekli uygulama planı yapmakla yükümlü. Burada ilçe belediyelerinin üç seçeneği var. 1/1000’lik planı hazırlar, meclisinden geçirir ve gönderir. Ya da hiçbir şey yapmaz, bir sene sonra Büyükşehir Belediyesi resen uygulama planı hazırlar. Üçüncü olasılık ise, kendi bildiği uygulama planını hazırlaması, görüşlerini de bir rapor haline getirerek Büyükşehir Belediyesi’ne göndermesi. Eğer ilçe belediyesi ikinci ya da üçüncü seçeneği benimserse, o konudaki tavrını göstermiş olur. Kadıköy Belediyesi, tercihini birinciden yana kullanıyor; yanlışlık burada. İlçe belediyeleri pekala kendi tavrını ortaya koyabilir; o zaman yanlış Büyükşehir Belediyesi’nin olur. Kendi tavrınızı göstermezseniz, o yanlışa ortak olmuş olursunuz. Haydarpaşa Projesi olsun, Meteoroloji’nin arazisi olsun ya da Kuşdili Çayırı, Kadıköy Belediyesi de çıksın bir laf etsin; “Ben bu projelere karşıyım, vatandaşın lehine değil bunlar” desin. Kadıköy Belediyesi, Kadıköylünün belediyesi. Biraz önce de Kadıköylüyü tarif ettim. Kadıköylüler kültür seviyesi yüksek, bu tür projeleri onaylamayan insanlar. Rahatça taraf olurlar. Ama belediyenin onların yanında olduğunu hissettirmesi gerek. MesutT: Hukuki mücadele oldukça uzun bir zamana yayılıyor. Gökkafes örneğinde olduğu gibi, davalar sonuçlanana kadar herşey olup bitmiş olabiliyor. Başka bir şey yapılabilir mi? ArifA: Evet, o sıkıntılı bir durum. Örneğin Corner Otel için 2007’nin Ocak ayında dava açmışız. Davayı, 2008’in Kasım ayında bilirkişi götürebilecek duruma getirebildik. Bilirkişi götüreceğimiz zaman da, inşaatı yapan Taş Yapı Kadıköy Belediyesi’nin yanında müdahil olmuş. Davalara müdahil olmak söz konusu olduğu zaman, hakim davayı durduruyor; müdahil olanın dosyasını incelemeye başlıyor. Bu da en azından sürecin 6 ay askıya alınması anlamına geliyor ki o zaman içinde de inşaat bitecek demektir. Kişisel görüşüm, bu tür durumlarda müdahil olunan tarafın reddetme hakkı olmalı. Örneğin Kadıköy Belediyesi’nin bunu reddetmesini beklerdim. Hukuk geç işliyor, ama ne yazık ki yapacak bir şey yok. Ben şahsen hukuka da laf etmek, zedelemek istemiyorum. Salı Pazarı’nda da, Corner Otel’de de yürütmeyi durdurma kararı alamadık. Yürütmeyi durdurma kararı alamayınca da bir yandan dava, diğer yandan da iş sürüyor. Elbette yasadışı bir şey yapacak durumda değiliz; yasaların izin verdiği çerçevede de ancak bunu yapabiliyoruz. Bir yandan da kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. İnşaat bittikten sonra dava yı kazanırsak ne olur? Bu sefer de yıkmak için mücadele ederiz. Bunları yapanların bıraktıkları utanç bile yeter. 1990’lı yıllarda Fenerbahçe’de Piramit diye bir yer açılmıştı ve kaçaktı, belediye yapmıştı. O zamanki Mimarlar Odası Anadolu 1. Bölge Temsilciliği Başkanımız rahmetli Nurdoğan Özkaya abimizdi. Bir basın açıklaması yaptık ve sempolik olarak mühürledik; “Burası kaçaktır, yapmayın” dedik. Yaptılar. Dava açtık ve 10 sene sonra kazandık. Ondan sonra da ‘burayı yıkın’ diye mücadeleye başladık. Belediyeye yazdık, Belediye Başkanı için suç duyurusunda bulunduk. En sonunda yıktırabildik. Yani kent mücadelesi bitmez, devam eder. Devam etmesi ise mücadele edenlerin moralini bozmaz; aksine, kenti bozanların cesaretlerini kırar. Kimsenin endişesi olmasın. |