Assos Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarıyla, agora, meclis binası,
antik tiyatro ve mezarlık alanı büyük oranda ortaya çıkartıldı. Hatta antik
tiyatroda etkinlikler de başladı
Bilgelik, Apollon ve su... Tanrı Apollon’a adanmış tapınakları anlatırken bu
üç kelimeyi kullanmamak imkânsızdır. Çünkü Apollon bilgeliği ve kehanetleriyle
bilinir ve bu kehanetler için suya ihtiyaç duyar. İşte Gürpınar’daki Apollon
Smintheion Tapınağı’nın bir su pınarının üzerinde kurulu olması da bu
sebeptendir. Peki neden Smintheion? Egeli ozan Homeros’un İlyada Destan’ında,
tanrı Apollon’na verilmiş bir sıfat olan Smintheus, ‘fareleri kovan’ anlamına
gelir. Tapınağın hikâyesi de şöyle anlatılır destanda; Khryse (Gülpınar)
kentinin rahibi Khryses, tapınağı yağmalayan Akhaların lideri Kral Agamemnon’un
tutsağı olan kızı’nın ardından tanrı Apollon’a yalvarır. Apollon’da rahibin
dileğini yerine getirip, Akha ordusu üzerine, fareleri aracılığıyla korkunç bir
veba salgını gönderir.
Kazı alanında geçici müze
Akhilleus ile Hektor denildiğinde çoğumuzun aklına ‘Troya’ filminden sahneler
gelir. Bu topraklarda yaşanmış bir hikâyenin belleklerdeki kahramanlarının Brad
(Pitt) ve Eric (Bana) olması hazin bir durumdur aslında. Oysa ki Apollon
Smintheion Tapınağı’nı inşa eden taş ustaları Homeros’un anlattıklarını ince
ince işlemişler mermer bloklara. 10 metre yüksekliğindeki sütunların üzerine
yerleştirilen İon başlıklarının arasında tüm heybetiyle yerleştirildi Troya
Savaşı’nın unutulmaz sahneleri. İşte o destanın gerçek kahramanlarının işlendiği
parçaları bir bir gün yüzüne çıkarmak için çalışıyor bilim adamları Gülpınar
Beldesi’nde. Kazı başkanı Prof. Dr. Çoşkun Özgünel dünyada bir tek olan bu
mimari plastikleri kazı alanının içerisinde küçük bir müze oluşturarak
sergilenmesini sağlamış. Fakat bu parçaları görebilmek için yılda sadece iki
ayınız var. Müzede görevli bir memur bulunmadığından eserlerin hepsi Coşkun
Hoca’nın üzerine kayıtlı ve kazı sezonu bitip kazı ekibi oradan ayrıldıktan
sonra eserler de kilitli kapıların ardında kalıyorlar ne yazık ki...
Son dönemde yapılan kazılar sırasında bir hamam yapısı ortaya çıkarılmış.
Şuanda da kazı ekibi tarafından temizleniyor ve restore ediliyor.
Gürpınar’ın hemen yakınındaki Assos’ta bulunan, tanrıça Athena’ya adanmış
tapınağı herkes bilir. Bu tapınağın frizleri II. Mahmut tarafından Fransızlara
hediye edilir. 1838 yılında bu frizlerden bir bölümü Fransa’ya Louvre Müzesi’ne
götürülür. Ardından 1881-1883 arasında burada kazı yapan iki Amerikalı arkeolog
da o dönem Osmanlı yasalarından yararlanarak ele geçirdikleri eserlerin 3/1’lik
kısmını Boston’a götürür. Kalıntıların kalan kısmı bugün İstanbul ve Çanakkale
Arkeoloji Müzelerinde sergileniyor. “Her şey gitmiş, biz şimdi orada ne
göreceğiz” diyenler için küçük bir not; Prof. Nurettin Arslan ve ekibi her yıl
burada yaptıkları arkeolojik kazılarda insanın hayal gücünü zorlayan taş
yapıları gün yüzüne çıkarıyorlar.
Filozofların buluşma noktası
Assos Antik Kent’inde Antik Çağ’da insanların toplandıkları siyasi ve ticari
faaliyetleri yürüttükleri kamusal bir alan olan Agora, meclis binası olan
Bouleuterion, tüccar, zengin kişilerin ve filozofların buluşma noktası olan
stoa, antik bir tiyatro, Roma ve Antik döneme ait lahitlerin ve yakılarak
gömülenlerin içerisine konduğu urne ve pithos mezarların bulunduğu mezarlık
alanı nekropolis ve gençlerin spor, müzik, edebiyat ve fen bilimleri alanlarında
eğitim gördükleri gymnasion bulunuyor. Şehirde Antik dönemin ardından Romalılar,
Bizanslılar ve Osmanlılar da yaşamış ve kendi kimliklerini ortaya koyan cami,
kilise ve köprü kalıntıları bırakmışlar.
Assos ve Gürpınar kazılarının bir şansı da Efes Pilsen tarafınan
destekleniyor olmaları. Efes Pilsen, kazıları desteklemekle kalmayıp geçtiğimiz
hafta Assos Antik Tiyatro’yu yalnızlığından kurtaran küçük bir festival bile
yaptı. Festivalde MFÖ, Yeni Türkü ve İdil Biret konserler verdi.
|