arihi dokuların "tümü"yle ve "yaşatılarak " korunmasındaki öncülerimizden Antalya'nın ünlü "Kaleiçi" bölgesi yeniden planlanıyor. İlk kez 1970'lerde gerçekleştirilen "merkezi hükümet" planlamalarında, tarihsel mimarinin turizmle buluşması amaçlanmıştı. Şimdi ise görev "yerel yönetim"de ve 30 yılın kazanımları ile sorunları "katılımcı" bir çalışmayla değerlendirilecek.
Nitekim, Büyükşehir Belediyesi ile Mimarlar Odası Antalya Şubesi'nin 5 Temmuz 2006'da imzaladıkları "İşbirliği Protokolü" de bu yönde ilk örneklerden... Protokolde "bilimsellik" için öngörülen "Danışma-Denetleme Kurulu" ile sivil kuruluşların "demokratik" beraberliğini amaçlayan "Kent Danışma Kurulu" , geçen ay ilk toplantılarını gerçekleştirdi...
2200 yıldır yaşanıyor
Kaleiçi'ndeki kentsel yaşam, "Bana bir yeryüzü cenneti bulun" diyen Bergama Kralı Attalos'un İÖ 200'lerde kurduğu ve bu nedenle "Attaleia" denilen antik yerleşimden bu yana "kesintisiz" sürüyor...
Bu nedenle kentin arkeolojisiyle geleneksel yerleşmeyi birlikte barındıran Kaleiçi'ne ait ilk sit kararı 1973'te alınmıştı. 1976'daki koruma projeleriyle eski yapıların restorasyonu ve kentsel mekânların "geçmişle uyumlu" düzenlenmeleri başlatıldı. 1979'da onaylanan, 1992'de yenilenen koruma planlarıyla da her türlü yeni yapılaşmada "mimari kimliğin sürdürülmesi" amaçlandı...
İlerleyen yıllarda da Kaleiçi'ni çevreleyen antik sur duvarlarının dışındaki tarihi kent dokusunu içeren Hanlar Bölgesi ile Balbey ve Haşimişcan mahalleleri, kentin korunacak semtleri olarak belirlendi... Böylece Antalya'nın antik çağdaki kuruluş merkezi ile tarih içindeki yerleşme alanları, birbirlerine "komşu sit"leri oluşturdular.
İşte tüm bu eski semtler ve geleneksel ticaret alanları, 27 Aralık 2004 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla "Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi" ilan edilince, bölgenin bir bütün olarak koruma planlamasını Büyükşehir Belediyesi üstlendi. Aynı çalışmanın "Mimarlar Odası denetimi, danışmanlığı ve koordinasyonu"nda geçekleştirilmesini öngören protokolle birlikte de kollar sıvanmış oldu.
'Yabancılaşma'ya önlem
Kaleiçi'nde süregelen koruma uygulamasının en önemli sorunu, geleneksel evlerin ve tarihi mekânların "sadece" turizm amaçlı kullanımı sonucunda "yerel halkı uzaklaştıran" bir sosyal ve kültürel değişimin gerçekleşmesi... Önceliklerdeki "turistik" tercihler nedeniyle kültürel miras çağdaş kent yaşamında yeterince etkin olamıyor...
Diğer bir sorun da sit kararı öncesinden kalan uygunsuz yapılaşmayla birlikte kimi yeni uygulamalarda da gözlenen "mimari özensizlik" ve "dokuya aykırı" lıklar... Yine sadece turistlere yönelik ticaretin "tabela kirliliği" ile giderek artan "dekorasyon yozlukları" da Kaleiçi'nin "tarihsel olgunluğu" yla bağdaşmıyor...
Planlamanın 'beş' şansı
İşte bu olumsuzlukları da gidermeyi amaçlayan yeni planlama çalışmalarında başlıca "beş" önemli şansı iyi değerlendirmek gerekiyor:
Birincisi; bugüne kadar "turizm merkezleri" hep Ankara'dan ve genelde "yatırımcı çıkarları" doğrultusunda planlanmışken, bu kez yetki hem yerelde hem de "toplumsal çıkar" öne çıkıyor... Yani, Akdeniz kıyılarını bitiren, çevreye duyarsız rantçı imar anlayışı devre dışında...
İkincisi; sorumluluğu paylaşan Mimarlar Odası Antalya Şubesi, çevre haklarına ve kamu yararına bağlı planlı kentleşmeyi yıllardır savunmanın; buna aykırı uygulamalara karşı yargı yoluyla ve demokratik kimliğiyle direnmenin zengin birikimlerine sahip. Odanın bu kararlığı, planlamadaki bilimsel ve evrensel koruma hedeflerinin de güvencesi...
Üçüncüsü, aynı çalışmaya "etkin" desteğini veren Antalya Koruma Kurulu da Kaleçi'ndeki olumlu uygulamaları yaratan yasal kararları alan, yanlışların ise üzerine giden, çalışkan ve özverili bir kurulumuz. Geçen 30 yıldaki tüm aşamalarda önemli katkısı olan kurul da deneyimli ve duyarlı kadrolarıyla çalışmanın içinde yer alacak...
Dördüncüsü, başarılı etkinlikleriyle tanınan "Antalya-Gündem 21" örneğinde de gözlendiği gibi, planlama sürecine katılacak sivil toplum kuruluşları, "kentsel duyarlılığın örgütlenmesi" ndeki memnunluk yaratan dayanışmalarını Kaleiçi'nde de göstereceklerdir.
Beşincisi de hem Kaleiçi'nde hem de Antalya'da, tarihsel dokunun korunmasına karşı "rant beklentili tepkiler" artık eskisi kadar yaygın ve güçlü değil. Aydınların ve uzmanların yanı sıra yerel halk da geleneksel mimarinin yaşatılmasındaki önemi ve değeri savunuyorlar...
İşte böylesi "şans" larıyla da birlikte Antalya'da başlatılan çalışmalar, ülkemizdeki tüm tarihsel kent dokularında yaygınlaşması gereken "katılımcı planlama" ya örnek oluşturacak.
Bu nedenle Kaleçi dayanışmasına "başarı" dilemekle yetinmeyip; "mutlaka başarmalısınız" demek gerekiyor...
|