Başkent Ankara’nın antik dönemden kalma tümülüslerin (yığma
mezar) üzerinde oturduğu ortaya çıktı. Ankara ile ilgili araştırmalarıyla
bilinen ve yazdığı kitaplarıyla tanınan Haluk Sargın, Konya
Yolu’ndan AŞTİ’ye giderken sağda kalan yükseltinin tümülüs olduğunu, bunlardan
Anıtkabir ve ODTÜ gibi bölgelerde 20 civarında bulunduğunu dile getirdi.
Sargın, başkentin tarihine ilişkin araştırmalarını Ankara Kulübü’nün Abidin
Paşa Köşkü’nde, kulüp üyelerine anlattı. “Antik Ankara”
başlıklı sunumunda Sargın, başkentin 5 bin yıllık bir tarihe sahip olduğuna
dikkat çekti. Ankara’nın 8 ayrı güzergâha giden yolların kesiştiği noktada
bulunduğunu belirten Sargın, bu özelliğinin ismine de etki ettiğini dile
getirdi. Sargın, “Ankara’nın tarihi Paris’ten Londra’dan daha eski” diye
konuştu. Ankara’nın isim kökeninin tarih boyunca değişmediğini anlatan Sargın,
kalenin Avrupa kökenli savaşçı bir kavim olan Galatlar tarafından yapıldığının
tahmin edildiğini söyledi. Sargın, “İlk yerleşim bölgesi kale bölgesi. Ankara
ile ilgili kaynaklara bakınca şunu görüyoruz. O dönem için sarp kayalık
bölgeleri bulunması nedeniyle savunmaya elverişli bir kale yapımına olanak
veriyor. Çubuk ovası tarıma dolayısıyla nüfusun beslenmesini sağlıyor. Hatip
Çayı ise su sağlıyor” değerlendirmelerini yaptı.
‘Amblem çapa olabilir’
Sargın, Ankara’nın amblemi belli olmayan ender kentlerden olduğuna da dikkat
çekti. Kentin adı olarak sıkça ön palana çıkan “Ankira”nın “gemi çapası”
anlamında olduğunu kaydeden Sargın, “Yapılan kazılarda ortaya çıkan bulgular
var. Bunlardan biri gemi çapasının yer aldığı madeni paralar. Bu Ankara’nın
amblemi de olabilir. Şu anda Ankara’nın amblemi yok. Hitit Güneşi var ona
Çorumlular sahip çıkıyor, son dönemde kedi oldu dendi, Vanlılarla tartışma
yaşandı. Çapa amblem önerisi olabilir” diye konuştu.
Başkentin tümülüsleri
Sargın’ın açıklamaları, başkentin bilinmeyen bazı özelliklerini de ortaya
çıkardı. Sargın, Ankara’da çok sayıda tümülüs ve höyük bulunduğunu dile getirdi.
Konya Yolu’ndan AŞTİ’ye giderken sağda kalan tepeciğin tümülüs olduğunu kaydeden
Sargın, “Ama bu tümülüse girildi, çalışma yapıldı, bulunan eserler müzelerde
sergileniyor. Anıtkabir, ODTÜ ve diğer bölgelerde 20 civarında tümülüs,
Beytepe’de höyük bulunduğu biliniyor” dedi.
‘Roma sütunları üzerinde cami’
Selçuklu yönetiminin Ankara’ya önem verdiğini, bunun yapılan eserlerden
anlaşıldığını aktaran Sargın, Osmanlı döneminde kentin ihmal edildiğini dile
getirdi. Sargın, “Bu dönemde yalnızca tiftik merkezi olması nedeniyle öne
çıkıyor. Osmanlı döneminde Mimar Sinan’ın planını yaptığı tek yapı Cenabi Ahmet
Paşa Camisi var” dedi.
Ankara’ya yapılan ilk caminin Alaaddin Cami olduğunu anlatan
Sargın, Selçuklu döneminden kalma camilerin bilinmeyen bir özelliğini de
açıkladı. Sargın, “Alaaddin Camisi, Roma sütunları üzerine inşa edilmiş. Diğer
iki camide de Roma kalıntılarını görmek olanaklı” diye konuştu.
Ankara’nın Roma döneminde görkemli bir kent, bölgesinin askeri merkezi
konumunda olduğunu anlatan Sargın, Selçuklular dönemine gelinceye kadar da
kentin bir Hıristiyan kenti olduğunu anlattı. Sargın, “Ancak tarih anlatılırken
bundan bize hiç bahsedilmez. Bu kentte konsüllerin toplantı yaptığı biliniyor.
Galatya Başpiskoposluğunun kenti. Hıristiyan özellikler Selçuklularla birlikte
değişmeye ve bir Müslüman kent olmaya başlıyor Ankara. Ankara’nın ilk
toplulukarı Galatlar ise Pagan oldukları biliniyor” değerlendirmesini
yaptı.
|