alkalı'daki pembe binaya ilk bakıldığında okul olduğu pek de anlaşılmıyor. Geniş saçaklı çıkmalı İMKB Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu'nun iki yanında kule gibi yükseltiler var. Okula üç kemerli kapıdan geçilerek giriliyor. Koridor duvarları Osman Gazi, 2. Beyazıt resimleriyle süslü. Engelli öğrenciler için asansör de unutulmamış.
MEB 2005'de yılında 'Gelenekten Geleceğe Eğitim Yapıları Mimari Projesi'yle okulların mimarilerini değiştirmeye karar verdi. Bakanlık üniversitelerin mimarlık bölümleri ve mimarlık bürolarıyla işbirliği yaparak, anaokulundan meslek liselerine, pansiyonlara 41 ayrı model tasarlattı. Hitit, Selçuklu, Osmanlı esintileri taşıyan prototiplerin kafetaryaları, engelliler için rampa ve asansörler tasarlandı. Bakanlık yetkililerinin verdiği bilgiye göre okul yaptırmak isteyenlere şimdi bu prototipler gönderiliyor. Arsa, ekipman ve diğer koşulların uygun olduğu yerlerde Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu'nu andıran binalar yükselmeye başladı. Mimarların eleştirileri de öyle!
Ama önce söz MEB Yatırımlar ve Tesisler Daire Başkanı Salih Altınay'da. "Bizim okuduğumuz binalar kutu şeklinde kara binalardı. Kullanılan projeler 1950'nin projeleriydi" diyen Altınay'a göre yeni okullarda binalara bir ruh katılmış oldu: "Osmanlı, Selçuklu mimarisi, öz kültürümüzden alınmış projelerdir. Dünyada nereye giderseniz gidin mimarisiyle ülke ya da şehri tanıyabiliyorsunuz. Fakat biz binalarımızda bunu yapamamışız. Bu mantığın yenilenmesini istedik. Bu binalar, nerede yapılıyorsa oranın özelliklerine göre yapılıyor. Urfa'da yapılan binayla İstanbul'dakinin projesi aynı dahi olsa kaplamaları, iç malzemeleri yöreye göre değişiyor."
'Soğuk ve sevimsiz'
Bakanlık yetkililerinin 'estetik ve milli kültürümüze ait' dediği yeni okul binalarını sert dille eleştiren mimarlar da var. Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Başkan Yardımcısı ve Mimarlık Tarihi hocası Günhan Danışman gibi: "Hükümetin her alandaki politikasına benziyor. Biraz Osmanlı'ya özenme. Türk mimarisinin kimlik sorunu olabilir ama bunu yaratıcı tasarım yapan mimarlarımız çözecektir. İlla Osmanlı'ya, Selçuklu'ya dönmek, eski Türk motiflerini taklit etmek gerekmiyor. İnsanı mimarlıktan soğutan sevimsiz projeler bunlar. Önünde ayyıldız olan okul binası, bugün böyle bir şey yapmak çok ayıp. Pembe bina da komik. Ankara Palas andırılmaya çalışılmış. Üç kemerli giriş yapılmış, dünyada böyle bir kemer yok. İki kule yapmış. O kuleleri dört tane kolon üzerine oturtmuş. Onların fonksiyonu yok. Oraya öğrenci mi çıkıyor, etrafı mı seyrediyorlar, yangın için mi yapılmış? Olacak iş değil. Mimarlık tarihçisi olarak söylüyorum, hiçbirimizin gurur duyacağı çalışmalar değil. Bu okul projeleri öğrencileri motive etmez."
Mimar Behruz Çinici de yeni okul örneklerini niteliği olmayan beton kutular olarak tanımladı: "Bu taş zeminlerde öğrencileri düşündükçe de üzülüyorum. Ünlü bir söz vardır. 'Biz projelere, yapılara şekil veririz, sonra yapılar bizi şekillendirir'. Bu tip projelerden istenmeyen tipler yetişebilir. İlham, yaratıcılık duyguları olmayan, düşünce ve idrak değerlerinden uzak kişiler yetişir. Şeriatın hüküm sürdüğü yerlerde bile çağdaş mimari yapılırken bizde neler yapılıyor."
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı'dan Ela Güngören, projeleri monotonluktan kaçış anlamında başarılı ancak mimari açıdan başarısız ve zevksiz buluyor. Mimar Dr. Haydar Karabey ise yeni okul yapılarına eleştiri getirirken bir de özeleştiri yapıyor. "Marmara Depremi sonrası borsa, Koç Grubu ve başka guruplar eğitim tesisleri yapmak istedi. Akıllarına elbette öncelikle mimarlık fakülteleri geldi. Onlarca tip proje üretildi oralarda" diyen Karabey, kimsenin o sergileri gidip görme zahmetine katlanma-dığını vurguladı.
|