Kimselerin derdi değil, ancak, Ankara’da kamusal kaynaklar
yeşillendirme çalışmalarıyla da deyiş yerindeyse
“toprağa gömülüyor” ve yeşil çirkinlikler yaratılıyor.
Çünkü:
* Aynı yer birkaç kez ağaçlandırılıyor: Ya uygun ağaç ve
ağaççık türleri kullanılmıyor, çokça yapıldığı gibi, çoğunluğu yurtdışından
getirtilmiş, Ankara’nın ekolojik koşullarına uymayan ağaç ve ağaççıklar
dikiliyor ya doğru ağaçlandırma tekniklerinden yararlanılmıyor yahut da
dikilenlere gerektiği gibi bakılamıyor; dolayısıyla, dikilenlerin çoğu tutmayıp
bir süre sonra kuruyunca bir kez daha ağaçlandırılıyor.
* Ağaçlandırma çalışmaları belirli bir amacın gerekleri doğrultusunda
yapılmıyor: Her ağaçlandırma çalışması her amacı gerektiğince
karşılayamaz. Kent içi ağaçlandırma çalışmalarının, sözgelimi; gürültüyü
önlemek, hava kirliliğini en aza indirmek yahut her mevsimde görsel çekiciliği
artırmak, yurttaşların ağaç ve ağaççık türü çeşitliliğiyle tanışabilmelerine
katkıda bulunmak, kimi çirkinlikleri ve görüntüleri gizlemek vb. amaçları
olabilir. Tüm bu amaçların herhangi birini ya da birkaçını eşanlı olarak
gerçekleştirebilecek ağaçlandırma yapılabilir. Ancak, Ankara’da, yapılan her
ağaçlandırma çalışmasının söz konusu olabilecek amaçların hepsini birden
gerçekleştirebileceği varsayılıyor olsa gerek, hiçbir yerde böylesi bir kaygı
duyulmuyor. Duyulmadığı için de teknik olarak en başarılı ağaçlandırma çalışması
bile “ürküttüğü kurbağaya değecek” sonuçlar vermiyor, veremiyor.
Fiziksel koşullar değişkendir
* Yersel koşullara uygun ağaçlandırma yapılmıyor: Kentsel
yerleşmelerde ağaçlandırma yapılabilecek yerlerin fiziksel koşuları ve işlevsel
konumu son derece değişkendir. Sözgelimi; hastane çevrelerinde, okul
bahçelerinde, spor alanlarında, cadde ve sokak kenarlarında, parklarda,
meydanlarda yapılacak ağaçlandırma çalışmalarının, ağaç ve ağaççık türü
seçiminden kullanılacak ağaçlandırma tekniğine, her yanıyla farklı olması
gerekir. Ne var ki, Ankara’da, her yerde akla gelen her tür ağaç ve ağaççıkla
ağaçlandırma yapılabiliyor. Dolayısıyla da, deyiş yerindeyse, çoğunlukla “kaş
yaparken göz çıkarılıyor”; yeşil çirkinlikler, dahası, sağlığa zararlı ortamlar
yaratılıyor.
Dışsal etkilerle karşı karşıya
* Kent içinde yapılan ağaçlandırmaların gerektirdiği koruma ve bakım
teknikleri uygulanmıyor: Kent içine dikilen ağaç ve ağaççıklar
insanların yanı sıra başta hava koşulları olmak üzere doğal ortamlarınkinden çok
farklı olumsuz dışsal etkilerle karşı karşıyadır. Dolayısıyla, doğal
ortamlardakinden farklı koruma ve bakım tekniklerinin uygulanması gerekir.
Gerekir, ancak bu gerek, Ankara’da da hemen hemen hiç yerine getirilmiyor.
* Anıtsal özellikteki ağaç ve ağaççıklar belirlenip özel önlemlerle
korunmuyor: Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’nin
yaptığı belirlemelere göre Ankara’da ekolojik, kültürel, tarihsel vb. yönlerden
anıtsal özelliklere sahip çok sayıda ağaç ve ağaççık vardır. Oysa, bu ağaç ve
ağaççıkların ayrıntılı bir dökümü yapılamamıştır. Yapılıp özel olarak koruma
altına alınmadığı için de giderek ölmekte ya da öldürülmektedir.
* Ankara’yı simgeleyecek ağaç ve ağaççık türlerinden
yararlanılmıyor: Oysa, Ankara’da, “Cumhuriyet Ağacı” olarak
adlandırılan yalancı akasyalarla yapılan ağaçlandırma çalışmaları çok iyi
sonuçlar veriyor.
Bu temel olumsuzluklara karşın, Büyükşehir Belediyesi’nin yaz başında
dağıttığı bir kitapçıkta Ankara’da kişi başına düşen yeşil alan genişliğinin
1994 yılında 2,1 metrekare iken şimdilerde 17,6 metrekareye çıktığı, başka bir
söyleyişle, yaklaşık sekiz kat arttığı öne sürülüyordu. Olabilir mi? Belki.
Ancak, artık Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne üç sorunun sorulması gerekiyor:
- Ankara’da kişi başına düşen yeşil alan genişliği nerede ve nasıl
artmıştır?
- Ağaçlandırılan yerlerdeki yaygın kurumaların nedenleri nedir?
- Kişi başına düşen yeşil alan genişliğinin artması, tek başına ne denli
sevinilecek bir başarıdır?
Bu sorulara olumlu yanıt verilebilmek olası değildir. Bu nedenle, yaratılan
yeşil çirkinlikler karşısında Ankaralıların Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne
söyleyecekleri tek söz vardır: Ağaçlandır-MA!
|