BD'deki konut piyasasında yaşanan krizin dünya ekonomisini derinden etkileyip etkilemeyeceği konusu tartışma yaratmaya devam ediyor. Faiz oranlarının artması ve konut fiyatlarının düşmesiyle birlikte özkaynakları çok düşük olduğundan veya özkaynak olmadan konut edinenler temerrüde düşerek ödemelerini gerçekleştirememeye başlamıştır. Bu kredilerin hızla büyümesi, finans kurumları arasında satılarak el değiştirmesi ve bunlar üzerinden menkul kıymetleştirme ve türev ürünlerin yaygınlaşması problemin daha da büyümesini beraberinde getirmiştir. ABD'de bu krizin yarattığı likidite sıkıntısı belirli bir süre daha geçmeyecek görünüyor. Merkez bankalarının bu kriz ve doğurduğu likidite sıkıntısına destek amacıyla yaptığı faiz indirimi sorunu temelden çözmemekte sadece geçici çözüm gibi algılanmaktadır.
Piyasanın ve krizin büyüklüğü
ABD konut piyasasının yaklaşık yüzde 14'ünün yüksek riskli olduğu ve yaşanan krizle birlikte yükümlülüklerini yerine getiremeyen kredi müşterilerinin evlerine el konma oranı önemli ölçüde yükselmiştir. Bu piyasada oluşması beklenen zararların 400 milyar dolar civarında olduğu sıklıkla dile getirilmektedir. Ancak, en son Dünya Ekonomik Forumu'nda bu rakam 600-900 milyar dolar diye de telafuz edilmiştir. Bu anlamda bu krizin gerçek boyutunun ne olduğu bir muamma olmaya devam etmektedir.
ABD konut piyasası krizinin bu denli önemli hale gelmesi ve dünya ekonomisini etkilemesinin nedeni, taşıdığı risk nedeniyle yüksek getirili cazip araçları ve işlemleri içermesine bağlı olarak uluslararası bankaların ve hedge fonların bu piyasaya yaptığı yatırımlardır. Bu açıdan bu piyasadaki derinleşme beraberinde bu riskli kredilerin kimin portföyünde olduğu, gerçek rayiç değerlerinin ne olduğu, bunları portföyünde taşıyan banka ve fonların bunları kriz sonucu değerleyince ne kadar zarar yazacağı sorularını belirli ölçüde cevapsız bırakmıştır. Dolayısıyla buzdağının altındaki kısımla ilgili oldukça çeşitli varsayım ve öngörülerde bulunulmakta ve zararların gerçek boyutu ile global piyasalara etkisi layıkıyla hesaplanamamaktadır.
Krizin ortaya çıkması ve derinleşmesiyle kredi muslukları sıkılmış, bu piyasada birçok profesyonel işini kaybetmiş, birleşme ve devralmalarda gerileme başlamış, büyümenin azalacağı tartışılmaya başlamış, karlılık azalmış ve tüketiciler harcamalarını kısmıştır. Bütün bunlar ekonomide daralmaya neden olmakla birlikte bu krizden birinci derecede etkilenen ülke ekonomileri ve global ekonominin bütünü üzerindeki etkisi belirsizdir.
Krize neden olan stratejiler
Adı üstünde piyasanın yüksek riskli ve risk sonucu yüksek getirili olması iyi dönemlerde yürütülen politika ve stratejiler krizin bugünlere gelmesine yol açmıştır. Her şey yolunda giderken göreceli olarak daha kısa vadeli likit fonlar likit olmayan uzun vadeli plasmanlara aktarılmış, yüksek getirileri sağlayan kredilerin kurumlar arası alım satımı ile bilanço dışı araçlar bu sektörü önemli büyüklüklere taşımıştır.
Bu krizin global ekonomiye etkisi akademik çevrelerde 3 senaryo ile tartışılmaktadır. Birinci senaryoda konut krizinin global ekonomiye etkisi sınırlı olarak değerlendirilmekte ve 2007'deki daralma ve gerileme yerini kredi piyasasında güvenin tazelenmesiyle 2008 sonunda rahatlama ile sonuçlanacak ve kriz Avrupa ve Asya'yı sarmadan büyüme eski eğilimine dönecektir. İkinci senaryoda etkinin orta şiddette olması beklenerek kredi piyasası faizlerinin yüksek kalması, şüpheli alacakların krizi daha da derinleştirmesiyle ABD bankalarının yanı sıra Avrupa bankalarının da ciddi zararlar yazmasıyla 2008'de de büyümenin yavaşlaması ve ancak 2009'dan sonra piyasalarda güvenin geri geleceği öngörülmektedir. Üçüncü kötümser senaryoda ise kredi piyasasındaki daralmanın iyice derinleşeceği ve ekonominin hasar görmeden işlemesine olanak bulunmadığı ve dolayısıyla uzun sürecek durgunluğun başlayacağı ve ABD'nin yanı sıra Avrupa, Asya ve Latin Amerika piyasalarında da büyümenin önemli ölçüde düşeceği öngörülmektedir. Ancak, bu üçüncü senaryonun olasılığı düşük olarak nitelendirilmektedir.
Gelecekte neler bekleniyor
Bu krizin etkileri konuşulurken piyasaların aldığı aksiyonlara baktığımızda merkez bankalarının faiz indirimiyle krizin derinleşmesini önlemeye çalıştığını görüyoruz. Ancak diğer taraftan bankalar kredi vermeyi azaltmaktadır. Piyasalarda alınan önlemlerin karlılığın düşmesini, ekonomik gerilemeyi ve piyasaların daralmasını önleyemeyeceği anlaşılmaktadır.
Bu krizin genel ekonomi dışında işletmeleri nasıl etkileyeceğine baktığımızda fonlama sıkıntısı çeken kurumların likidite ihtiyacı karşısında borçlanma maliyetlerinin artacağını söyleyebiliriz. Aktiflerinde riskli varlıkları bulunduranların bunları elden çıkarması daha da güçleşecek ve likidite problemleri artacaktır. Ticari ve bireysel bankacılık talep azalması, harcamaların kısılması ve ekonomideki gerileme sonucu bu krizden en çok etkilenen kesim olacaktır.
Bütün bunların sonucu olarak gelecekte piyasaları yeni düzenlemelerin bekleyeceğini söylemek gerekir. Bütün ekonomik ve finansal krizlerin sonucunda düzenleyiciler daha sıkı önlemleri uygulamıştır. Bu açıdan bu krizin etkileri ele alındığında kredi verilmesi, kredi piyasasında menkul kıymetleştirme, türev araçlar, kredi değerleme ve rayiç değer belirleme, şeffaflık, risklere duyarlılık analizi ve düzenleyicilere yapılacak bildirimlerle ilgili yeni düzenlemelerin uygulanacağını söyleyebiliriz.
Hasan KILIÇ / Deloitte Türkiye Denetim Ortağı
|