MMOB Peyzaj Mimarları Odası, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yayımladığı yazılı basın açıklaması ile memleketin ve insanlığın geleceği için endişe duyan tüm vatandaşları duyarlı olmaya ve kapitalizmin ekonomi politikalarını bertaraf etmeye çağırdı.
Atmosferde yaşanan olumsuzlukların ve buna bağlı iklim değişikliğinin, kuraklığın, çölleşmenin, sel felaketlerinin, ormansızlaşmanın, suların kirlenmesinin, enerji sorunlarının, termik ve nükleer santrallerin, bir türlü kontrol altına alınamayan hızlı nüfus artışının, açlığın ve savaşın hakim olduğu dünyada 5 Haziran Çevre Günü’nün buruk bir şekilde kutlandığının belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Giderek büyüyen çevre sorunlarının hem bölgesel hem de uluslararası alanlara yayılması nedeniyle, ülkeler arasında bir işbirliğinin yapılması ve uluslararası kuruluşların ortak hareket etme zorunluluğunun doğduğunun altına imza atarak, hükümetleri çevrenin korunması için ortak çaba göstermeye çağrılmışlardı. Sözde gelişmiş ülkelerin, çifte standartlı politikaları yüzünden beklenen olumlu gelişme bir türlü gerçekleşmemiş, küreselleşme adıyla tüm insanlığa dayatılan vahşi kapitalist program, ne yazık ki aradan geçen 35 yıla karşın çevre sorunlarını hızla artmıştır.
Tüm dünyada yaşanan bu olumsuzluklara paralel olarak ülkemizde de iktidarda bulunan hükümetler ve son olarak da AKP Hükümeti, çıkardığı yasalarla, pek çok konuda gerekli önlemleri almayarak çevrede yaşanan olumsuzlukları göz ardı etti.
Küreselleşme kapsamında gerçekleştirilen kirli teknoloji transferinin önünü açmak, kirletenlere daha fazla olanak tanımak için Yeni Çevre Yasası TBMM den çıkartılmıştır.
AKP Hükümeti, çıkardığı yasalarla, yaptığı düzenlemelerle, çevremizde, ormanlarımızda, kırsal ve kentsel yerleşmelerimizde onarılamayacak, yıkımlara yol açabilecek düzenlemeler yapan bir hükümet olarak tarihteki yerini alacaktır.”
Açıklama şöyle devam etti:
“- AB müzakere sürecinde ve iklim değişikliği sözleşmesine karşın, temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları yok sayılmakta, Sugözü Termik Santralı örneğinde görüldüğü gibi sözde gelişmiş ülkelerin kirli teknoloji transferi bütün hızıyla sürmektedir.
- Sulak alanlar ve göller canlı yaşamın en değerli ekosistemleridir. Kirletilmesi veya yok edilmesi geri dönüşü olmayan sorunlara yol açacağı görmezlikten gelinip rant hırsıyla imara açıldı.
- Milli Park alanlarımızın, SİT alanlarımızın rant uğruna talan edilmesi yerine özenle korunması gerekirken, Atatürk'ün mirası olan Atatürk Orman Çiftliği'nin Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kiralanması girişiminde olduğu gibi sermayeye devredilerek, kabul edilemez bir yok oluşa imza atıldı.
- Yeni bir turizm şekli olarak golf turizmi “4 senede 100 golf sahası” sloganıyla ve yılda 2.5 milyar dolar turizm geliri aldatmacasıyla, akarsularımızı, yer altı sularımızı, ormanlarımızı, endemik bitki türlerini yok edecek ve ülkemiz doğal değerlerine geri dönüşümsüz olarak büyük zarar verecek ulusal değerlerimizin kaybına neden oldu.
Biz peyzaj mimarları olarak, bunu yeni bir turizm şekli olarak görmek yanında yeni bir tehlike olarak da görüyor ve olası yıkımın, sanılanın aksine büyük boyutta olacağının altını çizerek, devletin ve yöre insanlarının daha dikkatli ve daha duyarlı davranması gerektiğine inanıyoruz.
- Yanlış enerji politikaları yüzünden gelinen noktada yüksek fiyatlarla yapılmış doğal gaz anlaşmaları yüzünden hidrolik santrallerimiz neredeyse 1/3 kapasiteyle çalıştırılmaktadır. Hâl böyle iken yeni ve kirli enerji yatırımlarından, nükleer santral yapılmasından söz edilmesi ise anlaşılabilir değildir. Geçmişte kalmış çöp teknolojileri olan nükleer santraller, çözümlenmemiş atık sorunlarıyla ve dışa bağımlı teknolojileriyle ülkemiz enerji gereksiniminin karşılanmasında hiç bir koşulda seçenek olamazlar.
- Uluslararası tehlikeli atık ticareti akıl almaz boyutlarda sürmektedir. Tehlikeli atık yüklü M/V ULLA gemisi 4,5 yıl İskenderun Körfezinde bekletildikten sonra batırılmış ve atığın çıkartılması konusundaki çalışmalar da süresiz durdurulmuştur.
Ülkemizde faaliyetini sürdüren sanayi kuruluşları da benzer şekilde tehlikeli atıklarını illegal yollarla uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.
- Kıyı yağması, koyların turizme tahsis edilmesi, yapılaşma ve tersane inşaatı gibi nedenlerle sürmektedir. Tersane inşaatlarının aslında kirli teknoloji olan gemi sökümü amacıyla gündeme getirilmek istendiği kamuoyunun bilgisindedir.
- Küreselleşmenin yeni bir emperyalist programı olan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) tüm dünyada ve ülkemizde sorun olmayı sürdürmektedir. Açlık sorunu bahane edilerek tohum emperyalizmi ile köylümüz emperyalizmin kölesi haline getirilmek istenmektedir. Ülkemiz yanlış politikalar sonucu tarımda kendi kendine yeterli bir ülke olmaktan çıkartılmış ve besin maddeleri ithal eder hale getirilmiştir.
- Alternatifsiz bir kaynak olarak yer altı ve yer üstü su rezervlerimiz giderek azalmaktadır. Bilinçsiz tarımsal faaliyetler ve yanlış su politikaları sorunun başlıca kaynağını oluşturmaktadır.
- Ülkemizde, yaşam alanlarını yok eden, yer altı kaynaklarını talan eden altın madeni işletmeciliği milli bir sorunumuzdur. Altıncı şirketler bu yolla ülkemiz topraklarının 1/7 sinde söz sahibi olmak istemektedirler. Mahkeme kararları bile işletilmeyen Bergama Ovacık Altın Madeni, Uşak’ın Eşme ilçesinde, Kışladağ’da Siyanürle Altın Üretimine karşı İnay Köylülerinin toprağını, suyunu, havasını ve geleceğini korumak için verdiği yaşam ve hukuk mücadelesi, ülkemizin ekonomi politikaları altında ki çevre değerlerimize saldırının önemli bir göstergesidir.
- Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir’in içme suyu havzası içinde yer alan ve yörenin yeraltı ve yerüstü sularını kirletecek, doğal dengesini bozacak olan Efem Çukuru Altın Madeni için verilen izinler derhal geri alınmalıdır.
- Çevrenin korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevre sorunlarının çözümüne yönelik gerekli düzenlemeleri içermesi gereken Çevre Yasası yapılan son değişikliklerle pek çok konuda devre dışı bırakılmış, maden arama faaliyetleri, nükleer santraller ÇED kapsamı dışına çıkartılarak yasa işlevsiz bir hale getirilmiştir.
- Türkiye’nin enerji ihtiyacının rüzgar, güneş ve jeotermal enerji kaynaklarından karşılanmasının mümkün olmadığını söyleyerek nükleer enerji santrali kurulması halinde, dışa bağımlılığın ortadan kalkacağını söyleyebilen ve çevrenin korunmasıyla görevli Çevre ve Orman Bakanlığının, yanlış uygulamaları, yetersizliği ve kamuoyunu yanıltması nedeniyle buruktur Dünya Çevre Günü kutlaması…”
|