Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı ve TÜBİTAK arasında
'Yükseköğretim Kurumları Araştırma Merkezlerinin İzlenmesi ve Yeterlilik
Değerlendirmesi Hakkında İşbirliği Protokolü' imzalandı. İmza törenine
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz ve TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel
Altunbaşak'ın yanısıra, ilgili bürokratlar katıldı. Bakan Yılmaz,
burada yaptığı konuşmada, protokolün temelinde bilgiye dayalı bir kalkınma
anlayışının yattığını söyledi. Burada yenilik sisteminin çok önemli olduğunu
vurgulayan Yılmaz, Türkiye'deki yenilik sistemi içinde bulunan tüm kurumlarla
yakından ilgilendiklerini ifade etti. Özellikle
son 9-10 yılda yükseköğretim kurumlarında çok sayıda araştırma merkezinin
kurulduğuna dikkati çeken Yılmaz, bu anlayışın sonucu olarak üniversiteleri
sadece ders verilen mekanlar olarak değil, kalkınmanın en temel kurumlarından
biri olarak gördüklerini belirtti. Bakan Yılmaz, bunun sonucu olarak da son 10
yılda çok ciddi mesafeler aldıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Sadece şu rakamdan her şey anlaşılır diye
düşünüyorum. Kamu yatırımları içerisinde Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine
ayırdığımız kaynak 2002 yılında sadece 114 milyon liraymış. 2012 yılında bu
rakam 1,8 milyar liraya yükselmiş durumda. Bu, son derece önemli. Ar-Ge'ye
yapılan yatırımlar, popülist yatırımlar değildir, sonucunu hemen almazsınız.
Aslında bu, hükümetimizin, ülkemizin uzun vadeli geleceğine ne kadar önem
verdiğinin çok açık bir göstergesi. Ülke olarak 2023 yılı için hedeflerimiz var.
Bu hedeflerden biri de Ar-Ge harcamalarının, milli gelir içindeki payını yüzde
3'e yükseltmek. 2010 yılında yüzde 0,84 düzeyine gelmiş durumdayız. Bunu da hiç
küçümsememeliyiz. Bu açıdan AB ülkelerinin 9-10'undan daha iyi durumdayız.
2023'te inşallah bunu yüzde 3'lere çıkarmak istiyoruz ama bu yüzde 3'ün de...
Bence kritik nokta bu... 1 puanı kamudan, 2 puanı özel sektörden olsun
istiyoruz.'' Kamu
ağırlıklı Ar-Ge harcamalarının çok fazla katma değer üretmediğini dile getiren
Yılmaz, özel sektörün devreye girdiği ülkelerde ise bu katma değerin yüksek
olduğunu söyledi.
''Araştırma merkezlerinin
oluşturulmasına büyük destek verdik''
Bakan Yılmaz, araştırmacı personel sayısını 2010 yılında 82 bin civarına
çıkardıklarını belirterek, bu sayıyı 2023 yılında 300 bin seviyelerine kadar
taşımak istediklerini ifade etti. Bakanlık olarak üniversitelerde araştırma
merkezlerinin oluşturulmasına büyük destek verdiklerinin de altını çizen Yılmaz,
şöyle devam etti: ''Bu doğrultuda 160 adet
tematik ileri araştırma merkezi, 81 adet de merkezi araştırma laboratuvarını
desteklemiş bulunuyoruz. Ancak bugün geldiğimiz noktada artık bu merkezler
nicelik olarak belirli bir ölçüye ulaştı. Bugün artık bu merkezleri nasıl daha
etkin hale getiririz- Nasıl daha fazla katma değer üretiriz- Bunları
tartışacağımız bir noktaya geldik. Bu amaçla 2010 yılında Bilim Teknoloji Yüksek
Kurulu, bu merkezlerin daha etkin çalıştırılması konusunda bir karar aldı ve
yeni bir model oluşturulması için çalışmalar başlatıldı.''
''Merkezlerin 7 gün 24 saat çalışmasını
öngörüyoruz'' Çalışmaların belirli bir noktaya geldiğini anlatan Yılmaz,
önümüzdeki dönemde bu amaçlara dönük bazı yasal ve kurumsal düzenlemelerin de
söz konusu olabileceğini söyledi. Beklemeye vakitleri olmadığını vurgulayan
Bakan Yılmaz, yükseköğretim kurumları araştırma merkezlerinin performansını
sürekli izleyip değerlendireceklerini ifade etti. Merkezler arasında 'tatlı' bir
rekabet oluşturacaklarını belirten Yılmaz, yeni sistemde değişik sınıfların
olacağını, ancak sınıflar arasında geçişin de mümkün olacağını bildirdi. Bakan
Yılmaz, merkezlerin 7 gün 24 saat çalışmalarını ve yönetim yapılarında tüm
kesimlere yer verilmesini öngördüklerini de sözlerine ekledi.
Performansa göre destek
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ise
Türkiye'nin her alanda 'son derece' önemli ilerlemeler kaydettiğini dile
getirerek, dünyada çok daha fazla söz sahibi olunabilmesi için Türkiye'nin
üniversiteler ve üniversitelerin araştırma-geliştirme yeteneğinin geliştirilmesi
gerektiğini ifade etti. Protokolün imzalanmasıyla, üniversitelerin bünyesinde
mevcut ve ileride kurulacak olan araştırma merkezlerinin daha etkin ve verimli
kullanılması anlamında önemli bir adım atılacağını dile getiren Ergün,
''Protokoldeki eylemlerle araştırma merkezlerinin sınıflandırılması,
performanslarının ölçülmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesini sağlayacağız.
Böylece araştırma merkezlerinin eksiklerini tespit edecek nicel ve nitel
performans kriterleri oluşturacağız. Araştırma merkezlerine verilecek olan
destekleri de bu performans sonuçlarına göre belirleyeceğiz'' diye konuştu.
Protokolün imzalanmasının ardından sadece nicel kriterlerin dikkate alındığı
bir dönemin geride kalacağını anlatan Bakan Ergün, saha ziyaretleri yoluyla
merkezlerin durumlarını daha nitelikli bir açıdan takip altına alacaklarını
belirtti. Araştırma merkezlerini sadece üniversite bünyesinde kurulan bir yer
olarak görmediklerini dile getiren Ergün, firmaların da yeni ürün geliştirmek
için kendi bünyelerinde araştırma merkezleri kurmaları gerektiğini ifade etti.
''2023 hedefini bilgi yoğun ürünlerle
gerçekleştirebiliriz'' Türkiye'nin
2002 yılında 35 milyar dolar, geçen yıl
ise 135 milyar dolar civarında ihracat yaptığını hatırlatan Ergün, ''İhracatımızı
2023 yılında 500 milyar doların üstüne çıkarmak istiyorsak bunu emek
yoğun ürünlerle gerçekleştiremeyiz. Bunu ancak bilgi yoğun ürünler
üreterek gerçekleştirebiliriz'' dedi. ''Yaşam döngüsünün artık sonuna
yaklaşmış ürün ve sektörlerden ziyade, yaşam döngüsünün hemen başında
olan ürün ve sektörlere yatırım yapmalıyız'' ifadesini kullanan Ergün, Hükümet
olarak Türkiye'deki sanayiyi, üretimi ve ihracatı geliştirmek için en fazla başvurmaları
gereken kaynakların bilgi ve teknoloji kaynakları olduğunu bildiklerini sözlerine
ekledi. ''İş bu merkezlerin
kurulmasıyla bitmiyor'' TÜBİTAK
Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak da
merkezlerin bilgi üretimi, paylaşımı ve bu bilgilerin yeni teknolojilere
dönüştürülmesi açısından çok büyük önem taşıdıklarını söyledi. Merkezlerin yeni
araştırmacı yetiştirilmesi açısından da kritik bir öneme sahip olduğunu
vurgulayan Altunbaşak, ''Fakat iş bu merkezlerin kurulmasıyla bitmiyor.
Merkezlerin yönetimi, sonuç odaklı araştırmalar yapılması, yapılan
araştırmaların, ülkemizin yenilik sistemiyle uyumlu olması, ülkemizin 2023
hedefleriyle uyumlu bir şekilde gitmesi, buralarda çalışacak insan kaynaklarının
sürdürülebilirliği, finansman konuları ve ekosistemin diğer aktörleriyle uyumu
meselesi ele alınması gerekiyor. Bu protokolün kapsamı da budur'' diye
konuştu.
|