Türkiye’nin geçen yıl yüzde 1.1 oranında büyüdüğü,
inşaat sektörünün de aynı dönemde yüzde 7.6 oranında küçüldüğünü açıklayan
TÜİK verilerine Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı
Erdal Eren’in kuşkuyla yaklaştığını yazmıştım. Eren “Genelde
bire iki oranında gerçekleşen, GSYH ile inşaat sektörü arasındaki makasın 7 kata
çıkmasını anlamakta güçlük çekiyorum” diyordu.
TMB hafta sonunda, ev sahipliğini Zafer İnşaat’ın (ZAF Grubu) sahibi olduğu
Antalya Concorde Oteli’nin yaptığı, kamu ve özel sektörden “paydaşlarla” geniş
katılımlı bir arama konferansı düzenledi. Bu çapta bir arama konferansı, yarım
yüzyıllık TMB tarihinde ilk kez gerçekleşiyor.
Küçülme salona yansımadı
Sayfalarca yazabileceğim bilgiyle döndüğüm bu arama konferansından başta şu
gözlemimi aktarmalıyım:
İnşaat sektöründe yüzde 8’lere varan küçülme, Antalya’ya yansımadı. Salondan
krizden çok büyümeye odaklanan bir yol haritası otaya çıktı. İlk üç yılda,
yurtdışı müteahhitlik işlerinde korumacılığın artması ve finans kaynaklarındaki
daralma nedeniyle bir gerileme yaşanacağını öngören müteahhitler, kamu altyapı
yatırımlarına ağırlık verileceği senaryosuna göre öngörüde bulundular.
Bu saptamamın dayanağını kamu ve özel sektör ortaklıklarında (PPP) artış
beklentisi oluşturdu. 2020 yılında Türk müteahhitlerinin, üstlendikleri yurtdışı
iş hacminin 100 milyar dolar, yurtiçi hacminin ise 50 milyar dolar seviyesine
çıkacağı öngörüldü. Bugün ise yurtdışı iş hacmi 23 milyar dolar, yurtiçi iş
hacmi ise 20 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Önümüzdeki 10 yılda Türkiye’nin
yılda ortalama yüzde 5 oranında büyümeyi yakalayacağı kayda geçti.
Siyasette etkin olacak
İnşaat sektöründe kayıtlı istihdamın toplam istihdama oranının yüzde 12
düzeyinde tutulacağı beklentisine yer verildi. Küresel ekonomik krizin en
olumsuz yansıması olarak ele alınan işsizlik sorunu karşısında, taahhüt
sektörünün “çözüm ” merkezi olarak kendini konumlandırması, sosyopolitik alanda
yeni etken “sınıfı da” belirliyor.
Eren, konferansta açıkça bu konumun altını çiziyor: “Sektör istihdamdan gelen
gücünü siyasette hissettirecek. Siyasi gelecekte daha etkin rol alacak.” Eren’in
vurguladığı bu beklentinin kamuoyu tarafından saygıyla karşılanmasını
bekleyebilir miyiz?
Bu noktada en zorlanacağımız durum hiç şüphesiz, müteahhitlik sektörünün
kurumsal yapılarında şeffaf, kaliteli ve hesap verebilirlik konumdan uzak olması
olacak. Hemen bir ayrıntı vereyim: TMB üyeleri içinde yalnızca 10 müteahhitlik
şirketinin bilançoları uluslararası denetim firmaları tarafından
onaylanıyor.
Belediye şirketlerine tırpan
Müteahhitlerin yeni çıpası, yasalar önünde AB normlarını temel alan bir kamu
ihale kanunu, uygulama düzeyinde ise Dünya Bankası normlarının (FIDIC ve tahkim)
sözleşmelere girmesi olacak. 2010 yılında uygulanmak üzere hazırlanan Kamu İhale
Kanunu’nda yapılacak düzenlemeler gündeme geldi. Kamu İhale Kurumu yetkilileri,
“elektronik ihale” sistemine geçileceği ve KİT’lerin, BİT’lerin kamu ihale
yasası içinde tanımlanacağını söylediler. Bu durumda belediye şirketleri bugün
olduğu gibi denetim dışında kalamayacak. Toplantı içinde yaptığımız
konuşmalardan anlıyorum ki, yalnızca bu düzenleme bile kamu kaynaklarında 5
milyar dolarlık bir tasarruf sağlayacak. Belediyelerin işlerini kendi
şirketlerine ihale etmesi dönemi bitecek!
TOKİ de oradaydı!
Düzenlemeler de bir başka önemli nokta ise, kamunun müşavirlik alanından
çıkarak, denetimi özel sektöre devretmesi dikkati çekiyor. Sabancı Üniversitesi
öğretim üyelerinden Doç. Dr. Oğuz Babüroğlu’nun yönetiminde düzenlenen arama
konferansına Nurol, Limak, Yüksel, Güriş, Yapı Merkezi, Doğuş gibi sektörün önde
gelen firmalarının temsilcilerinin yanı sıra “kamu” adına en büyük işverenlerden
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın da katıldığını vurgulayarak bu bölümü
kapatacağım.
Tahmin edebileceğiniz gibi, bu kompozisyon toplantıyı epey renkli kıldı.
Yarınki yazımda sektör içi dinamikleri anlatmaya devam
edeceğim.
|