ürkiye’nin en büyük mağaralarından biri olarak nitelendirilen beş
kilometre uzunluğundaki Tuluntaş Mağarası’nın, 18 yıldır kapalı
ve hafriyat ile çöp yığınlarının çevrelediği ortaya çıktı. Ankara
Valiliği, mağaranın üzerine 215 villa yapıldığını
aktararak, “Bu nedenle 1. derece sit alanı özelliği 3.
derece sit alanı seviyesine indirilmiştir” açıklamasını
yaptı.
Ankara’nın turizm sorunlarını tartışmak amacıyla “1. Ankara Turizm
ve Tanıtma Konseyi Toplantısı”nı düzenleyen Ankara Valiliği, unutulan ve
kaderine terk edilen doğa harikası Tuluntaş Mağarası’nı da gündemine aldı.
1992’de yol ve inşaat çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan fosil mağara, beş
kilometre uzunluğunda 1.5 kilometre genişliğinde ve 30-40 metre yüksekliğinde
bir kireç taşı bloğunun içinde yer alıyor.
Altın
değerinde
Valiliğin sunduğu toplantı raporunda, “Oluşum yönünden
bir hayli zengin olan mağarada görülmeye değer dikit, sarkıt ve sütunlar yer
almakta” denilerek şu değerlendirmede bulunuldu: “1. derece sit alanı ilan
edilen ve koruma altına alınan mağara günümüzde kapalıdır. Başkent’in Damlataş’ı
olarak bilinecek olan Tuluntaş Mağarası’nın Ankara turizmine kazandırılmasını
Ankara Ticaret Odası kendi olanaklarıyla yapılabileceğini bildirdi. Alternatif
turizm için altın değerinde olan mağara, üzerinde bulunan 215 villa
münasebetiyle 1. derece sit alanı özelliği, 3. derece sit alanı seviyesine
indirilmiştir. Halen kapalı olan mağaranın gezilecek, ziyaret edilecek duruma
getirilmesi için çalışmalar başlatılmalıdır.”
Dört yıl sonra
ruhsat
Mağaranın keşfinden dört yıl sonra 1996’da
milletvekillerinin de üye olduğu SS Çevregöl Parlament Yapı Kooperatifi inşaat
ruhsatı aldı. Mağara böylece 1. derece sit alanı iken, 2. dereceye sonrasında
ise 3. derece sit alanı durumuna getirildi.
Maden Tetkik Arama Genel
Müdürlüğü de 1992’de hazırladığı raporda mağara ile ilgili olarak Tulumtaş
Mağarası’nın jeolojide ‘üstmiyosen’ olarak adlandırılan dönemde oluşmaya
başladığını, yani bir milyon yıl öncesine dayandığını ifade etti. Mağarada
oluşan sarkıt ve dikitlerin ise 100 bin yıldan başlayarak günümüze kadar
ulaştığı, sarkıt ve dikitlerin oluşumunun devam ettiği de yer
aldı.
|