1,5 Trilyon Dolarlık Akıllı...
İstanbul’un Yeni Ofis Merkezleri...
Nisan'da 911 Milyon Dolar...
İngiliz ve Türk Katılımcılar...
İstanbul'u Resmen Satışa Çıkardılar
“İstanbul Global Bir Şehir Değil Ama Potansiyeli Yüksek”
‘GREAT Festivali’ dünyada ilk kez 20-22 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Festivalin “Geleceğin Yaratıcı Şehirleri” delegasyonuna katılan firma yöneticilerinden bazılarıyla bir araya geldik…
Birleşik Krallık hükümeti tarafından bugüne kadar gerçekleştirilen en büyük tanıtım hamlesi niteliğindeki GREAT kampanyası çerçevesinde tasarlanan ‘GREAT Festivali’ dünyada ilk kez 20-22 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. İngiltere’nin yapı ve sağlık sektöründeki lider firmalarıyla buluşmak için United Kingdom Trade&Investment (UKTI) tarafından organize edilen Türkiye Ticari Delegasyonu’nda “Geleceğin Yaratıcı Şehirleri” ve “Sağlık” sektörlerinin İngiltere ve dünya pazarındaki lider sektör uzmanları, Türkiye’de uzun vadeli ilişkiler kurmak ve potansiyel ortaklıklar inşa etmek için 20-22 Mayıs’ta İstanbul’da bir araya geldi. Sürdürülebilirlik, kentsel yenileme, dönüşüm, planlama, koruma, mimarlık, tasarım, enerji verimliliği, yenilikçi mimarlık, sağlık ve malzeme alanları, İngiltere’den gelen ticari delegasyonun dikkat çekmek istediği konu başlıkları arasındaydı. Festivalin “Geleceğin Yaratıcı Şehirleri” delegasyonuna katılan Burrell Architects’ten James Burrell, Business of Culture’dan Graeme Jennings, What Architecture’dan Anthony Hoete, Dan&Adam Ltd.’den Mohammed Yousuf ve WYG Türkiye’den Cenk Topuzyan ile GREAT Festival’e katılım amaçlarını ve Türkiye ile ilgili planlarını konuştuk. “Türkiye’de bütün projeler çok hızlı bir şekilde yapılıyor” Burrell Architects’ten James Burrell, Londra’da son iki yıldır ekonomik düzeyin giderek arttığına dikkat çekti: “Burrell Architects olarak; ticari mekânlar, oteller, kuleler, evler yapıyoruz. Ticari yapılardan konuta kadar tüm alanlarda çalıyoruz. Son iki yıldan bu yana Londra’da alıcıların, satıcıların ve proje geliştiricilerin ekonomik düzeyleri giderek artıyor. Bu üç alanda da insanlar çok ilgililer ve bu ilgi her geçen gün artıyor”. Türkiye’ye dördüncü kez geldiğini belirten Burrell şunları aktardı: “İlk olarak otel ve restoranlar yapmak için bir grup tarafından davet edildik. Türkiye’de insanlarda bir şeyler yapmak için büyük bir tutku var. Bunu gördüm. Bir arz var ve buna karşılık bir talep de vardır elbette ki. Ama bütün projeler çok hızlı bir şekilde yapılıyor, bitirilmeye çalışılıyor ve hiçbir plan yapılmıyor. Ayrıca gerçek olmayan şeyler öngörüyorsunuz ve o çabuklukta bunları gerçekleştiremiyorsunuz. Günün sonunda elde ettiğiniz şey istediğiniz, hayal ettiğiniz dizayn olmuyor. Plan ve programınız yok, çok çabuksunuz ve hiçbir detaya dikkat etmiyorsunuz. İşin kötü tarafı; ortaya koyduğunuz ürün çok uzun süre varolacak; yani dizayn denilen şey çok uzun bir yaşayacak. Ama siz günün sonuna iyi bir ürün ortaya çıkaramıyorsanız, gerçekçi olmuyorsa plan ve projeleriniz kötü bir sonuç elde ediyorsunuz. Bu kötü ürün belli bir süreye kadar varolmak zorunda; yani hadi yıkalım diyemiyorsunuz”. Gayet verimli ve güzel görüşmeler yaptıklarını ifade eden Burrel, sözlerine şöyle devam etti: “Konunun uzmanı olan profesyonellerle karşılaştık. Bundan sonra Türkiye’ye daha sık gelip daha fazla bağlantı kurmak istiyorum. Burada neler olup bittiğini, kimlerin söz sahibi olduğunu, kimlerin daha dinamik olduğunu ya da genel olarak Türkiye’nin ve İstanbul’un gündemini çok daha iyi öğrenmek için daha sık geleceğim Türkiye’ye. Yaptığımız görüşmelere kendi alanımızda ürünler üreten firmalarla karşılaştık. Kısa dönemde faydalı olmaz belki ama uzun vadede faydasını göreceğimiz ürünleri de gördük”.
“Türkiye gerçekten çok niş bir ülke”
Business of Culture’dan Graeme Jennings, bağımsız danışmanlık yapan bir firma olduklarını belirtti ve şunları aktardı: “Business of Culture, kültürel planlama anlamında daha çok şunu yapıyor; tarihi ve kültürel miras değeri taşıyan müze, tiyatro, kütüphane gibi yapılar özellikle yoğunlaştığımız alanlar. Elimizde bir proje varsa öncelikle o lokasyonun dokusunun analizini yapıyoruz. Daha sonra bu projeyi yapacak olan firmalara yaptığımız bu analizleri sunuyoruz ve projenin bu doğrultuda yol almasını sağlıyoruz. Birtakım teknolojiler geliştiriyoruz ve tasarım ekiplerine yardım ediyoruz. Mekânın ya da yapının diğer mekânlardan ya da yapılardan ne kadar farklı, ne kadar özgün olduğunu araştırıyoruz”. Türkiye’ye ilk kez turist olarak ziyaret ettiğini belirten Jennings, “Ama turist olarak gelmek iş odaklı gelmekten çok farklı. Türkiye’nin tarih ve sanat anlamında ne kadar zengin olduğunu ilk gelişlerimde zaten görmüştüm. İş anlamında ise kendi projelerimizi, bağımsız danışman olarak verdiğimiz hizmetleri Türkiye’ye getirmek istiyorum. Çünkü Türkiye gerçekten çok niş bir ülke. Ancak profesyonel anlamda Türkiye’nin dinamiklerini çok da fazla bilmiyorum. Ama burada çok güzel görüşmeler yaptık. Önceki ziyaretlerime göre çok daha etkileyici ve ilginç buldum Türkiye’yi. Muhakkak burada bir şeyler yapacağımıza inanıyorum. Birlikte proje yürütebileceğimiz firmalarla da tanıştık” dedi. Birçok farklı ülkede hizmet verdiklerini ifade eden Jennings, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa’da çok farklı ülkelerde çalışıyoruz. Türkiye’deki kültürel farklılıkları da problem olarak görmüyorum. Sadece dil problem olabilir. Ama karşı taraftan yerel dili bilen biriyle ortak proje yaptığınız zaman o da senin yaptığın işe empati duyuyorsa, karşılıklı anlaşabiliyorsanız bunların da aşılabileceğini düşünüyorum. Çünkü Avrupa’nın hemen her ülkesinde, Güney Amerika, Ortadoğu, Kuzey Afrika gibi pek farklı ülkede deneyimimiz var”. Jennings, ayrıca İstanbul’ın global bir şehir olmadığına vurgu yaptı: “İstanbul çok büyük bir şehir ve çok kalabalık bir nüfusu var. Fakat global bir şehir değil. Büyük bir potansiyele sahip, gelişiyor ancak ekonomik açıdan rant olarak görülüyor her şey. Londra ya da Paris’e gittiğinizde hem ekonomik olarak kalkınmış, çok gelişmiş bir şehir görüyorsunuz hem de sanatına, tarihine, kültürüne sahip çıkılmış bir kent görüyorsunuz. Fakat İstanbul’da bunu göremiyorsunuz; ekonomi, rant yükseliyor, diğer her şey geriye gidiyorken global olunamaz. Ama bunu başarabilecek gayet büyük bir potansiyele sahip İstanbul”.
“Londra’da bir Türk Merkezi kurmaya çalışıyoruz” What Architecture Anthony Hoete, Londra’da bir Türk bölgesinde yaşıyor. Hoete, bu bölgeyle ilgili şu bilgileri aktardı: “Londra’da tamamen Türklerin olduğu bir bölgede yaşıyorum. Geçmişte imzalanan Ankara Antlaşması’ndan sonra Londra’ya çok Türk gitmişti. Şu an Kuzeydoğu Londra’daki bölgede Türkler yaşıyor ve marketinden manavına kadar bütün mağaza sahipleri Türk. Ben de orada yaşıyorum ve bu sebeple Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurmaya çalışıyorum. Londra’da bir Türk Merkezi (Turkish Center) kurmaya çalışıyoruz ve burada Türkçe eğitim verecek olan bir okul yapıyoruz. Londra’da yaşayan Türkler kötü Türkçe konuşuyorlar. Ankara Antlaşması’ndan sonra Londra’ya gelen Türklerin çocukları sadece evlerinde Türkçe konuşuyorlar çünkü. Burada yaşayan Türk çocuklarının daha düzgün Türkçe öğrenmelerini sağlayacak bu okul. Tabii sadece Londra’da proje yapmıyoruz; Hollanda, Çin, Sırbistan, Avustralya, Çek Cumhuriyeti, İstanbul-Çeliktepe’de yürüttüğümüz projelerimiz var. Türkiye’de de iş yapmak istiyoruz; ileride burada da ofis açmayı hedefliyoruz. Buna ön ayak olmak için de internet sitemize Türkçeyi de ekledik”. Hoete ayrıca şunları söyledi: “İstanbul benim en sevdiğim şehirlerden biri. Çok olumlu görüşmeler yaptık; festival güzel geçti. Türkiye’ye dair bilgimi artırmak amacıyla olabildiğince Türk ile tanışmak beni oldukça mutlu etti”. İslam ülkelerine de yatırım yapmayı ve geliştirmeyi planlıyoruz Dan&Adam Ltd.’den Mohammed Yousuf, İngiltere’de yenilenebilir enerjiler, telekomünikasyon, Akıllı Şebekeler ve Akıllı Şehirler alanında faaliyet gösterdikleri belirtti ve şunları aktardı: “Akıllı şebekeler, Amerika ve Ortadoğu’da da geliştirmekte olduğumuz bir sistem. İslam ülkelerine de yatırım yapmayı ve geliştirmeyi planlıyoruz. Türkiye’ye birçok kez geldim ve bu konularla ilgili birçok kişiyle görüştüm. Türkiye pazarında bunu satabileceğimiz yerler arıyoruz. Çok şanslıyım ki dünyada birçok şehir gördüm ama İstanbul’a geldiğime çok mutlu oldum”. Yousuf, ayrıca Isle of White Eco projesinden bahsetti: “Şehrin yönetiminde etkili olan ve bütün sistemleri etkileyen bir proje. Bu işte elektrik firmalarıyla birlikte çalışıyoruz. Sistemin otomatik olarak işleyebilmesi için farklı öneriler sunuyoruz. Bir sorun olduğunda bu sistem kendi kendini iyileştirebiliyor, tamir edebiliyor. Normal elektrik sistemi için böyle bir şey söz konusu olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle değildir”. “İngiltere’deki tecrübemizi Türkiye’ye taşımaya hazırız” WYG Türkiye’den Cenk Topuzyan, WYG International’in dünyanın birçok noktasında ofisleri bulunduğunu ve büyük ölçekli projeler için hizmet verdiklerini söyledi: “WYG International, İngiltere merkezli bir firma ve Türkiye’nin yanı sıra dünyanın birçok noktasında ofisleri var. Türkiye’de İstanbul ve Ankara’da ofisleri bulunuyor. Birçok alanda proje yönetimi ve danışmanlık hizmetleri veriyor. Kısaca saymak gerekirse; sosyal kalkınma projeleri, teknik projeler diye tabir edebileceğimiz altyapı projeleri -su ve atık su projeleri, çevre ve ulaşım projeleri-ve üstyapı projeleri de -kentsel tasarım projeleri, ticari gayrimenkuller, hastaneler, okullar- bunun içine giriyor. İngiltere’de başlamış olan bu kamu özel ortaklığı projelerinde (hastane ve okul) ciddi bir deneyim edindi WYG. Bunu da Türkiye’ye taşımak arzusunda. Ankara ofisimizin geçtiğimiz 10 sene içinde ağırlıklı olarak ilgilendiği ve yönettiği projeler sosyal kalkınma projeleri ve teknik altyapı projeleri. Yeni açılmış olan İstanbul ofisimizin hedeflediği projeler ağırlıklı olarak üstyapı projeleri. Ağırlıklı olarak özel sektörü hedefledik. Bunun yanında şu an kamuda çokça rastladığımız büyük ölçekli (mega projeler) projeler için hizmet vermeyi hedefledik”. Topuzyan, GREAT Festival’e katılım amaçlarıyla ilgili ise şu bilgileri aktardı:“Festivalin üç ana teması var. Bu temalardan, geleceğin şehirleri ve sağlık konuları doğrudan doğruya bizim amacımızla örtüşen temalar. Geleceğin şehirlerinde, doğrudan doğruya kentsel gelişimi hedefliyor. Biz de hem İngiltere’deki mevcut kentsel tasarım-master plan tasarım ekibimiz hem de proje yönetimi ve geliştirme ekibimizle bu alanda hizmet vermeyi hedefliyoruz. Aynı şekilde özellikle kamu özel ortaklığı sağlık projelerinde doğrudan bir tecrübemiz olduğu için bunu Türkiye’ye taşımayı hedefliyoruz. Bu iki tema bizim amaçlarımızla örtüştüğü için katılmayı tercih ettik. Festival oldukça güzel geçti. Özellikle bu kentsel gelişim konusunda bir farkındalık yaratmaya ihtiyaç var aslında. Bunun ipuçlarını görebiliyoruz. İngiltere’de ve Avrupa’nın birçok yerinde kentsel gelişim ve dönüşüm konusunda geçtiğimiz yıllarda yapılmış çokça örnek var. Bunların bazıları gerçekten başarısız olmuşlar. Başarılı olma amacıyla yola çıkıp başarısız olan projeler var. Şunu gözden kaçırmamak lazım; bunlar karmaşık projeler; çünkü işin içinde insan faktörü var. Teknik bir gözle baktığınızda doğru bakış açısını yakalayamayabiliyorsunuz. İnsan faktörünü hem tasarımcının hem de iş geliştiricinin her zaman aklının bir köşesinde tutmasında fayda var. Bunların başarısız olma sebeplerinin doğru irdelenip, Türkiye’deki önceliklerin de gözden geçirilmesi gerekebilir. Biz bu anlamda İngiltere’deki tecrübemizi ve bilgimizi Türkiye’ye taşımaya hazırız. İngiltere’de yürüttüğümüz projeler, büyük ölçekli ve mevcut dokunun dönüştürülmesini ele alan projeler. Burada başarılı örnekler ve aynı zamanda da öğrenilmiş dersler var. Bunları paylaşmak istiyoruz. Bu anlamda da olumlu geri dönüşler aldık”.
|