b>Kâzım Taşkent Sanat Galerisi, Türk resminin önde gelen isimlerinden Sabri Berkel'in Dönemler I (1930-1955) başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergide, Sabri Berkel'in kaligrafiye bağlı lekelerle düzenlemeler yapmaya başladığı 1. döneminden resimler, portreler, otoportreler, peyzaj, natürmort, figüratif çalışmaları ve istihsal resmiyle birlikte 100'e yakın eseri yer alıyor. Sanatçının 1955-1985 dönemini kapsayan eserleri ise 2007 yılında yine aynı salonda sergilenecek.
Sabri Berkel yaşamı boyunca, sanatı ile, çağdaş dünya ile hesaplaşmayı ve bu dünya karşısına koymaya çalıştığı hümanist değerleri yansıttı. Sanatı 1930'lerden 1955'lere kadar, üslup olarak Türkiye'nin ileri sanat çizgisine uyduğundan dolayı, biçimsel ve teknik üstünlük açısından ilgi gördü. Berkel'in bugün hala “popüler” bir usta olarak görülmemesi, resmindeki zorlayıcı nitelikte; resmin kişiyi çağdaş anlamlarla yüzyüze getirmesi ile ilgili. Berkel, seyirciyi resmin çıplaklığı ile karşı karşıya getiren ender Türk ressamlardan biridir. Resmi, yalnızca oyunlardan arınmış, süsleri ve görüntüleri eksik bir görüntü değildir; insanın zihnini meşgul eden soruların ve gerçeklerin, basitleştirilmeden sunuluşudur.
Üsküp'te doğan Sabri Berkel, Floransa Güzel Sanatlar Akademisi'nde tamamladıktan sonra, 1935 yılında Türkiye'ye geldi. Floransa'da edindiği mükemmeliyetçi yaklaşım sanat hayatının her döneminde kendisini gösterdi. Türk sanatında 1950'lerde yaygınlaşan soyut eğilimlerin resim alanındaki ilk temsilcilerinden biri olan Berkel, eğitmen kimliğiyle de (1939-1969 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'de öğretim üyeliği) kendisinden sonra gelen pek çok sanatçıyı etkiledi.
Sanat anlayışını, “Yeni sanat eski sanat diye bir şey yoktur. İyi ve büyük sanat, kötü ve küçük sanat vardır” diye özetleyen Berkel, 1941'deki dokuzuncu sergiden itibaren d Grubu'na katıldı, ilk kişisel sergisini ise 1945 yılında Beyoğlu'nda Flarmoni Derneği salonlarında düzenledi. 1947 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından incelemeler yapmak üzere Paris'e gönderilen sanatçı burada André Lhote atölyesindeki çalışmaları izledi, Avrupa ülkelerinde gezi ve incelemelerde bulundu. Renkli düzlemler halinde beliren biçimlere yer verdiği yeni resimlerinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da yaygınlaşmaktan olan soyut sanattan etkilendi. Pek çok kereler, Sao Paolo ve Venedik bienallerine katıldı.
|