b>Tem Sanat Galerisi, açılışından bu yana birlikte çalıştığı, Türkiye'de olduğu kadar yaşadığı Paris'te ve diğer Avrupa ülkelerinde de tanınan ve dünyanın dört bir köşesindeki koleksiyonlara giren Ömer Kaleşi'nin sergisini açıyor.
Ömer Kaleşi'nin çocukluğu 2. Dünya Savaşı yıllarına rastlar. Yaşamı boyunca yaptığı seri resimlerde Balkanlarda yaşanan olaylardan etkilenmelerinin izleri görülür. Kaleşi'nin Akademi'de Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi'nde "bir renk ve usta seçip onlar üzerinde derinleşme" çalışmasında, savaş yıllarının etkisinin dışavurumu ile kırmızının 280 tonunu bulması hala hatırlardadır.
Ömer Kaleşi için en önemli tema, insan, ve özellikle insan başlarıdır. 1973 yılına kadar yalnız koyu renklerin derinliğinde, zaman zaman boşlukta veya tuvali ikiye bölen incecik bir çizgide yorumladığı başlar Ömer Kaleşi resminin ana elemanları olarak bir izlek oluşturmuştur.Sanatçı sonraları bu başları giydirmeye başlamıştır. Anadolu'nun çoban kepeneği ve derviş (semazen) giysileriyle bir bütünlük kazanan resimsel anlatımında, baş yine insanın en önemli kısmı, yüz ise en anlamlı yanıdır. Bu yüzler hüzünlü ve düşüncelidirler; ama, içlerinde hiç ağlayanı yoktur. Sanatçıya göre, bazı başlar direnirler; o zaman, tuvalin üzerinde meyvelerden oluşan natürmortlar veya satıcı kadın ve çocuklarla elmaları oluşur.
Sanatçı, uzun yıllardır sürdürdüğü sanat serüveninde, insanın ortak duygularını, yalnızlığı, yaşamın acımasızlığı ile yaşam karşısındaki savaşımını geleneğin biçimselliğine karşın soyut bir dil ve renk yoluyla aktarmayı seçmiştir. Portrelerinde soyut bir doku içinde sergilediği figüratif öğeler bir müddet sonra figüratif olmaktan sıyrılır. Tuval yüzeyinde, mekan olgusunu hesaba katmadan gerçekleştirdiği bu lekeler, esrarlılık ve renklerin insanı büyüleyen çarpıcılığı ile ortaya konur. Kaleşi'nin " baş"ları insanın varoluş anatomisi ve mantığı açısından yerelden evrensele açılan içsel bir boyut getirir.
|