BR>Kriz Ortamında İstanbul’un
Yönetimi
Moderatör: Doç. Dr. Fatma Ünsal- Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi unsal.fatma@gmail.com 19-20 Ekim 2009 tarihlerinde İTÜ’de
düzenlenecek olan, “İstanbul ve Kriz” temalı İstanbul Buluşmaları’nın IV.
Oturumunda, “Kriz Ortamında İstanbul’un Yönetimi” konusu
tartışılacaktır. Küresel ölçekte yaşanan ve kapitalist işleyişin olağan bir
kesiti olarak kabul edilmekle birlikte, kentsel yapıyı şiddetle sarsan ekonomik
kriz, ulusal ekonominin başkenti olan İstanbul’da derin etkiler yaratarak
varlığını sürdürmektedir. Barınma, çalışma ve kentsel hizmetlerden yararlanma
gibi en temel kentsel hakların paylaşımında mevcut bulunan eşitsizlikler daha da
derinleşmektedir. Kamu yönetiminin her kademesinde, rekabetçi liberal
ekonomik yapının gerekleri ile sosyal devlet olabilmenin koşulları
çatışmaktadır. İstanbul’da, krizin, kentin işlevsel yapısının değişimi ile eş
zamanlı olarak yaşanması sorunu daha da karmaşıklaştırmakta ve tartışmaya değer
kılmaktadır. Ekonomik kriz, bankacılık ve borsalardan başlayarak reel sektöre
doğru yayılırken, sanayiden hizmet sektörüne yönelen İstanbul’da, bir yandan üst
düzey hizmet sektöründe hedeflerin gerisine düşülürken, diğer yandan terk
edilmekte olan üretici sektörlerde toplumsal sorunlar hızla
büyümektedir. Sanayi alanların desantralizasyonu ve yeni alt merkez
oluşumları olarak kentsel mekana yansıyan bu işlevsel değişiklik, kamu yönetimi
alanına yeni sorunlar taşımaktadır. Yeni gelişen sektörlerin gereksinim duyduğu
nitelikte olmayan büyük nüfus grupları, kapasitelerini arttırmalarına yönelik
sosyal destek politikalarının eksikliği nedeni ile, işgücü piyasasında dışa
itilmektedirler. Ayrıca, eski sanayi odaklarını çevreleyen ve kiracılık oranının
yüksek olduğu yaşam alanlarında, sadece mülk sahiplerini hak sahibi olarak gören
kentsel dönüşüm projeleri kapsamında kiracıların barınma hakları baskı altına
alınmaktadır. Kamu kesimi tarafından konut üretiminde kurumlar arası eşgüdüm
yetersiz kalmakta, arz fazlalığına rağmen konut sorunu varlığını
sürdürmektedir. Kamu yönetimi alanında yaşanan bütçe açıkları, kentsel
hizmetlerin özelleştirilmesine ve vatandaşı müşteri olarak gören bir anlayışla
hizmet üretilmesine neden olarak yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bu
hizmetlere erişimi sınırlandırmaktadır. Özelleştirme eğilimleri hizmet üretimi
ile sınırlı kalmayıp, kamuya ait arazi stokları da elden çıkarılmaktadır. Kamu
yönetimi anlayışından işletme yönetimi anlayışına doğru kayan kent yönetimleri,
kentsel rant olarak elde edilen haksız kazanımların yeniden topluma dönmesi için
gerekli çabayı göstermek yerine, kendileri de rant geliri elde etmenin peşine
düşmüşlerdir. Rant ekonomisinin çekiciliği karar çevrelerini baskı altına
almakta ve demokratik, katılımcı karar süreçlerine işlerlik kazandırmak
zorlaşmaktadır. Ortaya konan bu karamsar tablo karşısında, kamu yönetiminin
her kademesine önemli roller düşmektedir. Kuşkusuz, kriz dönemlerinin geri
dönüşlü olması ve yeniden yapılanmayı tetiklemesi umut vaat etmektedir. Sınırlı
kaynakların akılcı kullanımını önemle gerektiren kriz döneminde, tüm yönetim
kademelerinde, kentsel kaynakların eşitlikçi paylaşımına yönelik mekansal
organizasyon için yönetim ilkeleri tartışmaya açılmalıdır. Bu bağlamda,
tartışmaların aşağıda ifade edilen sorular çerçevesinde yapılması
hedeflenmektedir. 1- Sosyal adaletin sağlanmasını içtenlikle savunan yönetim
yapılarının demokratikleşme deneyimi önemlidir. Gerçek katılımcı karar süreçleri
uygulanabilmekte midir? Nasıl daha etkin demokratik karar süreçleri
geliştirilebilir? 2- Üst ölçek plan kararları ile yerel dinamikler arasında
uyum sağlaması gereken plan tadilatlarını, plan bütünlüğünü bozan, kentsel rant
elde etmenin aracına dönüştüren yozlaşma sürecinin nasıl önüne geçilebilir?
Kentsel rantın yeniden topluma dönmesine yönelik yaratıcı uygulamalar
nelerdir? 3- Krizden en çok etkilenen alt gelir grupları için, işgücünün
kapasitesini arttırmasına, konut edinmesine veya kamu mülkiyetinde konut
kiralamasına olanak yaratmak gibi, ne tür uygulamalar vardır ve olmalıdır? 4-
Kentsel krizin olumsuz etkilerini en aza indirgemek ve mevcut sınırlı
kaynaklardan akılcı yararlanmak adına, yönetim kademeleri arasında, yatay ve
dikey eşgüdüm sağlanabilmekte midir? Nasıl sağlanabilir?
|