onut ve yaşama alanları, mimarlık ve planlamanın en temel ilgi alanı ve
bütün tasarım ölçeklerinin ortak paydası. Belki, tam da bu nedenle konutun
sorgulanması hiç bitmiyor ve konut çoğu kez bir ‘sorun’ olarak tanımlanıyor;
yapay çevre ile ilgili her sorun gibi planlama, tasarım ve uygulama üçlüsü ile
ilişkilendirilerek tartışılıyor. Plancılar, mimarlar, tasarımcıların yanı sıra
diğer meslek gruplarının, hukukçular, uygulamacılar ve politikacıların,
planlama, mimarlık ve tasarım dışında farklı bilgi alanlarının (ekoloji,
sosyoloji, psikoloji vb.) ve tüm bu alanlarda çalışan araştırmacıların yolu hep
‘konut’la kesişiyor.
Konutun tarihi kentle, kentinki konutla ilişkili; bu nedenle kentleri ve
hatta ülkeleri yarattıkları konut sorunsalı üzerinden okumak ve anlatmak mümkün.
Günümüz global dünyasında giderek artan bireysel hareketliliği saymazsak eğer,
doğal, toplumsal ya da politik faktörlerin tetiklediği toplu göçler ve yer
değiştirmeler, beraberinde hep bir konut sorunu getirmiş, sonucunda, mevcut kent
dokuları yok olmuş, yıpranmış ya da kentler plansız konut yerleşmeleriyle
çevrelenmiş. Buna karşın çoğu kez, doğru konut politikaları üretilememiş,
üretilmişse de uygulanamamış ve konut, hep ‘sorun’ olmaya devam etmiş. Tek tek
konutların sorunlarının onların toplu olarak üretilmesiyle çözüleceği
düşünülmüşse de, tıpkı kentler gibi bu çevrelerin de bir sürdürülebilme sorunu
olduğu dikkate alınmamış. Bunun için konutu sosyal boyutunun yanında, ekolojik
ve toplumsal çevre, teknolojik ve ekonomik erişebilirlik konularından bağımsız
ele almak olanaksız.
Öte yandan, genel geçer konut politikalarının temel iki seçenek olarak
sunduğu, ya yüksek gelirli ya da dar gelirli hane halklarına yönelik stok
geliştirme hedefleri geçerliliklerini artık yitirmiş. Bugün maliyet
kategorilerini aşan başka boyutlar, işçiler, yaşlılar, yalnız yaşayanlar, tek
ebeveynler, göçmenler ve diğer marjinal toplum kesimlerinin yaşam koşullarının
iyileştirilmesini ve toplumun diğer kesimiyle bütünleşmesini sağlamayı amaçlayan
projeler, herkes için konut stoğunun üretilmesinde önemli yer tutuyor.
Tek tek, ya da toplu, hep yeniden üretim, hep yeninin üretimi, ilk çağdan
beri kendisi bir üretim yeri olan konutu ‘tüketim’ malzemesi olmak durumuna
getirmiş. Artık bu gün en temel beşeri gereksinme olan konut bir imaj olarak
alınıp satılıyor. ‘Kuleler’, ‘rezidanslar’, ‘konaklar’ ama hep ‘villa’ tipi
yapıları içeren toplu konut projeleri ve uygulamaları, alt orta grubun bile
hayallerini süsler hale geldi. Ne tür bir kullanıcı profili amaçlandığı, yani
hane halkı kavramının nasıl yorumlandığı, bunun çeşitliliği ve bu çeşitliliğin
mekansal gereksiniminin ne olduğu çoğu kez bu imaj bombardımanı tarafından
örtülüyor ve önemsenmiyor. Bir anlamda özenti-beğeni esaslı değer yargısı,
gerçek gereksinim ve anlamın önüne geçiyor; bu arada kültürel miras, yıllarca
içinde yaşanmış mevcut geleneksel-yöresel konutlar gözden düşürüyor.
Böylece konut tasarımı, kullanıcı değer yargılarını süsleyen bu imajların
yani klişe konut tipleri ve tipolojilerinin, bağlamına uysun uymasın kaygısızca
üretilmesine indirgeniyor; hele bilgisayar ortamının bu sürece sağladığı
kolaylıkla kopyala/kes/yapıştır komutlarının yönlendirdiği tasarımlar, üç
boyutlu animasyon teknikleriyle süslenerek daha da kışkırtıcı boyutlarda
kullanıcıya sunuluyor. Sonunda: ‘Kalite’ bu sürecin neresinde? Uygulamada ve
kullanım süreçlerinde kalite nasıl sağlanıyor ve sürdürülüyor? gibi konular,
kimse tarafından sorgulanmaz duruma geliyor. Yapılan tasarımların
değerlendirilmesi ve bu yolla yeni tasarımlara bir geri besleme olabilmesi
tamamen göz ardı ediliyor.
Bu çok boyutlu konut sorunsalı, bugün Kuzey Kıbrıs’ta da benzer görünümlerde
ortaya çıkıyor, bağlı olarak gözleniyor, araştırılıyor ve tartışılıyor.
Kıbrıs’ın içinde bulunduğu özel coğrafi ve politik yapı dolayısıyla ortaya çıkan
sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapı, özellikle Kıbrıs’ın kuzeyinde, konut
sorunsalını daha karmaşık ve içinde çıkılmaz bir boyuta getiriyor; konut ve kent
bütünleşikliği içinde kullanıcılar ne yazık ki mimari ve kentsel kalitesi çok
düşük yaşam alanlarında yaşamaya mahkum oluyor.
Tüm bu görüşler ışığında, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ), Mimarlık
Fakültesi, Konut Eğitim Araştırma Danışmanlık Merkezi (HERA-C) ve Kıbrıs Türk
Mühendis-Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) ve Mimarlar Odası’nın işbirliği içinde
düzenledikleri III. Konut Kurultayı, Kıbrıs’ta Konut: Planlama, Tasarım ve
Uygulama başlığı altında araştırmacılara geniş bir açılım sunarak, konut
sorunsalını aşağıdaki anahtar sözcükler çerçevesinde ve bilimsel verilere
dayanarak tartışmaya davet ederken, diğer ülkelerdeki uygulamalarla
karşılaştırmalı bir bakış açısı sunan araştırmaların da Kurultay kapsamında yer
almasını teşvik ediyor.
Bu bağlamda, DAÜ Mimarlık Fakültesi, Konut Eğitim Araştırma Danışmanlık
Merkezi (HERA-C) ve KTMMOB Mimarlar Odası, aşağıda belirtilen alanlarda, ancak
bunlarla sınırlı kalmayacak araştırma temelli konut çalışmalarını, 9-10 Mart
2012 tarihlerinde düzenlenen kurultay oturumlarında sunulmak ve sonrasında
hazırlanacak olan kurultay kitabında yer almak üzere davet ediyor.
Kurultay Açılımları
- Kentleşme, Göç, Mobilite ve Konut Politikaları
- Konut Alanları Planlaması: Değişim, Dönüşüm ve
Sürdürülebilirlik
- Konut Mimarisi ve Tasarımı: Kullanıcı /
İmaj-anlam-beğeni / Estetikleştirme / Tasarımda geri besleme / Bilgisayar
kullanımı
- Konut ve Toplumsal Çevre
- Konut ve Ekolojik Çevre
- Konut ve Teknolojik / Ekonomik Erişebilirlik
- Değişen Hane Halkı Yapısı ve Konut Piyasası
- Konut Stoğu: üretim ve pazarlama / kır-kent / planlı-plansız / tek-toplu
konut / tip konut-konut tipolojileri / geleneksel, yöresel- modern konut /
yeni- yenilenmiş konut / geçici konut - ikinci konut / herkes için
konut...
Özetler 350-500 kelimeyi aşmayacak şekilde Türkçe, Times New Roman, 12
punto, bir satır aralığı verilecek şekilde düzenlenmelidir. Bildiri başlığından
sonra üç satır aralığı ile bildiri yazarı/yazarların adları, adresleri ve
e-posta adresleri yer almalıdır. Bildiri özeti çalışmanın amaç, yöntem ve
hedeflerini içerecek şekilde hazırlanmalıdır.
Detaylı bilgi için tıklayınız.
|