essam Gülseren Kayalı, Ayvalık'taki ilk sergisini Karagöz Sanat Evi'nde açıyor. Yüzyıllık, yıkık bir Rum Marangozhanesi'nin mimari dokusu korunarak restore edilmesi ile günümüze kazandırılan bu tarihi mekanda, Kayalı, resme ilk başladığı dönemden bugüne kadar ürettiği çalışmalardan seçilmiş eserleriyle çıkıyor sanatseverlerin karşısına.
Gülseren Kayalı, sanat hayatını şu şekilde ifade ediyor:
"İlkokulda ilk boyadığım soyut guvaj çalışmalar…içimden geldiği gibi..resim yaptığımda yaşadığımı hissettiğim anlar…bana suluboya öğreten babam.....cam üstü resimlerim.. İlk-orta-lise…sonra hocalarım.. Hayrettin Eratilla, İbrahim Ersaraç, Şükran Hanım…Güzel Sanatlar Akademisi ve UESYO, Neşet Günal, Ali Çelebi, Özdemir Altan, Devrim Erbil, Sabri Berkel, Fethi Kayaalp, Kani Kaya, Ozanay Onur, Barbara Schmidt… Desenler, boyalar, kağıtlar..denemeler…pentürler (boya resimler), kolajlar..gravürlerim…ayna resimlerim.. sergiler..birkaç ödül..1977-2006 eğitmenlik, Studio Peinture Resim Atölyesi ve Galerisi..öğrencilerim…
Soyutla başlayan,sonra anlaşılırı yapmaya çalışan ben…sonra gine soyut işler…aslında hepsi aynı..ve hepsi ben... benden içeri benler… hep çalışmak.. çizmek defterlere.. Geleni yakalamak…hızla çalışmak gerek.. kaçırmamak.. fotoğraf çekmek.. yaşamak geleni... çizmek.. boyamak… sonra hiç çalışmamışçasına yeniden renkler ile girmek boyaya…Siyah bir kayanın üstünde siyah bir karıncayı düşleyip..onu nasıl gösterebilirim diye kurmak…
Teknik sorunları çözmek..malzemeyi tanımak..nerede, neyi, nasıl, neyle birlikte kullanmayı bulmak… ve bazen bir çözülmez olduğunda sevinmek..yeni bir savaşı kazanmak ve bir "fatihe" olmayı yaşamak.. Duygular, düşünceler, kitaplar..düşünmek.. ve "hayat sana nasıl muamele ediyor" u yaşamak, "kendini bir otopsi masasında aniden bulmuşsun da yukardan bakıyorsun" gibimsi bir şok ile…kendi kendinle dansetmek. sen,ben ve resim…
Yüzlerce objeyi toplamak..taşlar,kabuklar, doğadaki gözün iliştiği her şey...arada bir görmeden yorulmak. Gözlerimi kapasam da, uykuda, her yerde, her an, birilerinin yanında onlarla konuşup gülerken bile.. "görme"nin takibinde olmayı yaşamak… ve bu acaip tezatı doğal olarak nefes alır gibi-gibisi fazla- yapışık ve dolu dolu yaşamak.. ve resim yapmak..
Bazen yapmamayı seçmek, kıvranmak, "kıvranışı uzatmak zalimliğini" sunmak kendine… Sonra gülmek en acı anda… ve yalnız olmadığını anlamak evrende, bir gün bir ressamın yada heykeltıraşın eserini gördüğünde.. o da geçmiş buralardan ve hepimiz geçiyoruz bu kapıdan demek.. ve suyu akışına bırakıp.. suyla gelenden önüme düşenleri resmetmek…
Ve 2004…İstanbul'dan Ayvalık yollarına..zeytin,çam ve deniz kokularının ülkesine geldim… ışık uzun burada.. kokular derin.. saat yok.. günün doğuşu ve batışı arasında nefeslenmek... bir yıkanmışlık var.. yeniden doğmak gibi… eski bir dostla konuşmadan, sessiz karşılıklı çaylamak gibi…
Sergideki resimler 1976-2006 arasındaki büyük pastadan sadece küçük bir seçmece dilim. Afiyetler olsun… Gökten üç elma düştü.. biri resmi yapana, biri bakana, biri de alana…"
|