fişler, insanı içine çeker çoğunlukla.
Çoğunlukla, bir reklam panosundadırlar, onları geçmekte fayda var.
Bir diğer kısmı ise, üst üste, duvarlara, elektrik trafolarına, otobüs duraklarına yapıştırılmıştır. İşte bunlar!
İşte bunların dertleri vardır. Dertlerini anlatmak isterler.
Söz ise söz, çizimse çizim.
Çoğu kez sanattan bile sayılmaz afiş. Çoğu kez, değildir de zaten.
Ama.. Afişin bazısı vardır, bir bakışta insanı karıştırıverir.
Yossi Lemel, bu bazı afişlerden pek çok yapmıştır.
Afişleri, nanik yaparken yaşama, genellikle çok basit bir fikre dayanıyor. Aslında bu basit fikir, gerçeğe bu kadar yakın olduğu için basit. Bu kadar yakın olduğu için, çarpıcı.
Gerçeği, bir afişe yerleştiriyor Lemel. Fazlalıklarından arınmış bir halde. "Fazlılık" olmaz gerçekte ama, diyelim konuyu ense kökünden tutuyor. Kediler, ne kadar huysuz da olsalar, enselerinden tutunca kıpırdamazlar. Anneleri de oradan kavrar yavru kedileri, çiftleşecekleri diğer kediler de oradan ısırır.
Yossi Lemel, gerçeğin zayıf noktasından tutuyor.
Afişe bakan, artık dünyaya bakıyor. Bakmaya başlıyor.
Bütün bu sadeliğe rağmen, afişlerin kocaman boyutları, afişleri daha da sarmalayıcı hale getiriyor. Dahası, çoğunlukla, ayrıntı düzeyinde çekilmiş fotoğrafların oluşturduğu etki iyiden iyiye beklenmedik.
Fotoğrafı çekilen nesnenin, gündelik hayatta yakalanmayan ayrıntıları ile göze çarpması gibi “dünya işleri”ne de benzer bir yakınlıktan bakmalı. Bakmalısınız, diyor Lemel.
Lemel’in oldukça organik ve sert bir tarzı var. İsrail ve Filistin merkezde olmak üzere, savaş karşıtlığı temel izleğini oluşturuyor.
İsrail ve Filistin’i birbirine dikiş atılmış iki et parçası şeklinde gösteren afişi, biraz iç kaldırıcı olmanın yanı sıra zihin açıcı da. Açıktaki iki et parçası, birbirleri ile aynı durumdalar. Açıkta olmak yerine, vücudun içinde olmaları gerekiyor. Dikiş atılmış olmak yerine, birbirlerine doğal yoldan bağlı olmaları gerektiği gibi. İkisi de açık birer yara. Gibisi yok!
Varolmaya devam edemeyecekleri bir varoluş biçimindeler ve ikisi de öyle. İki "halk" arasındaki çatışmanın, aslında halklar düzeyinde neye denk düştüğünü gösteren ve akıldan çıkması zor bir görüntü.
İsrail Filistin 2002 afişinde ise, içi kanla dolu olmanın yanı sıra oldukça steril bir ortamda bir küvet var. Sadece küvet ve kan var, intihar etmiş olması gereken insan yok. Ayak izi yok, bıçak yok. Yalnızca intiharın kurgusu var. Aslında orada kan değil, su olması gerekir. Musluktan kan değil, su; nehirlerden de kan yerine yine su gibi... Akması gerekir. Akmıyor ama hiç bir şey!
Bu iç burkan afiş, diğer yandan da, savaş ile intiharın yakınlığına da bir gönderme sayılmalı. Birini öldürmek, kendini öldürmek değil midir biraz da? İsrail ve Filistinliler için, öyledir diyor Lemel.
Lemel’in meşhur bir başka afişi, bir cam kavanozda, fosil olarak saklanan, ölü bir güvercin resmi. Resim, ölü kuşun ayrıntı ile betimlenmesi yoluyla, barış sembolünün kavanoza alınarak yalnızca bir sergi nesnesi, yalnızca laf-ı güzaf bir hale indirgenmiş olmasının sonuçlarına da değiniyor. Bir anlamda, İsrail Filistin Barış Süreci’nin “göstermelik" boyutunu da eleştiriyor.
Oldukça politik bir başka afiş, “United Colors of Beton”. Bir yandan Benetton’u ırksal farklıları bir reklam malzemesi olarak kullanmasından dolayı eleştirirken, diğer yandan bu göstermelik tavrın daha genel olarak da aslında Gazze duvarı kadar gri ve aşılmaz bir çerçeve içindeki sahte bir renklilik olduğunu hissettiriyor. Devasa duvarın yanında yürüyen kadın ise, duvarın ve İsrail Filistin çatışmalarının insan hayatı üzerindeki ezici etkisini imliyor.
Bir F-16’nın, zehirli kimi hayvanlarla zoolojik bir sergi nesnesi halinde yerleştirilmesi ile de hep bir takım “bahaneler” ile alınan ya da üretilen silahların aslında hangi amaca hizmet ettiğini teşhir ediyor.
“Coexistence” başlıklı çalışma ise, iç içe geçmiş iki siyah iki beyaz el vasıtasıyla, ırkçılığa karşı oldukça etkili bir karşı duruş yaratıyor. Ayrı olmak değil, birbirini bütünlemek anlamına geliyor farklı ten renklerine sahip olmak.
Esprili bir başka afiş ise, “UNable”. Birleşmiş Milletler’in göstermelik hareket tarzına yönelik ironik bir tavrı sergiliyor.
Serginin, sert ve toplumsal tarzı oldukça etkili. Kimi noktalarda, Lemel’in tavrı, siyasal olmaktan çok hümanist kalsa da, İsrail Filistin meselesi başta olmak üzere bir çok başlıkta, uyanık bir bellek oluşturuyor.
İçinden geçtiğimiz çağda olan biteni es geçme olasılığımıza karşı, Lemel'in afişleri belleğimizi uyanık tutuyor. Uyanık tutun, diyor Lemel!
|