TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet
Soğancı, 18.08.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren "Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı 2012-2023"
üzerine yaptığı basın açıklamasında söz konusu Eylem Planı’nın hazırlanmasının
olumlu bir adım olduğunu, ancak söz konusu belgenin ancak "toplumsal bir
sözleşme" niteliği taşıdığında bir anlamı olacağına dikkat çekti.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı tarafından yapılan basın
açıklamasının tamamı ise şöyle:
“Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı koordinatörlüğünde
Deprem Danışma Kurulu ve bazı ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla
hazırlanan 'Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı 2012-2023' (UDSEP),
18.08.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
17 Ağustos depreminin üzerinden 12 yıl geçtikten sonra geç de olsa 'Ulusal
Deprem Stratejisi ve Eylem Planı'nın hazırlanmış olması olumlu bir adım olmakla
birlikte, planın oluşturulması sürecinde faydalanılan çalışmalar arasında,
Deprem Konseyi tarafından 2002 yılında hazırlanan ve depremin afete dönüşmemesi
için gerekli olan tüm önlem ve eylemleri çok daha detaylı bir şekilde içeren
'Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi' başlıklı çalışmaya yer verilmemiş
olması dikkat çekicidir. Dokuz yıl sonra bugün aynı şeyleri söylediğimiz göz
önüne alındığında, bu süre zarfında Deprem Konseyi'nin hazırladığı strateji
çerçevesinde hiçbir çalışmanın yapılmamış olması ayrıca sorgulanması gereken bir
noktadır.
Deprem, jeoloji ve jeofizikten şehir plancılığı, inşaat, mimarlık, elektrik,
makina mühendisliği disiplinlerine dek çok bilimli bir mühendislik, mimarlık
alanı olmasına karşın, ülkemizde bu disiplinlere gereken önem verilmediği ve
hatta geriletilmeye çalışıldığı için zincirleme birçok sorun oluşmakta ve
gereken katkılar alınamamaktadır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
ve bağlı Odaları bu duruma karşı etkin bir duruş sergilemekte; meslek ve
uzmanlık alanlarından hareketle kamuoyunu aydınlatmaya; mesleki eğitim,
belgelendirme ile mesleki teknik denetim esas ve standartlarının yerleşmesine
özel bir önem vermektedir. Ancak, ana amacı, 'Depremlerin neden olabilecekleri
fiziksel, ekonomik, sosyal, çevresel ve politik zarar ve kayıpları önlemek veya
etkilerini azaltmak ve depreme dirençli, güvenli, hazırlıklı ve sürdürülebilir
yeni yaşam çevreleri oluşturmak' olarak açıklanan 'Ulusal Deprem Stratejisi ve
Eylem Planı 2012-2023' (UDSEP) belgesinin hazırlık süreci, 'Kamu İdarelerinde
Stratejik Planlamaya İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'te de
belirtilen yönteme aykırı olarak Birliğimiz TMMOB'nin yapacağı katkıları
kapsamadığı gibi, TMMOB'nin 03.08.2011 tarihinde AFAD Başkanlığına ilettiği
görüşler de dikkate alınmadan yayımlanmış bulunmaktadır.
Türkiye'nin deprem sorunu bilinçsizce verilmiş yer seçimi kararları,
mühendislik verilerinden yoksun imar planları, düşük standartlarda ve
mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı gereklerinden uzak bir yapı üretimi,
ranta dayalı hızlı, düşük nitelikli, tasarımsız, plansız kentleşme ve
sosyo-ekonomik politikalar sonucu insani, sosyal ve ekonomik yıkımlara
dönüşmekte ve bütünsel yaklaşımlar geliştirilememektedir. Geçmişten bu yana dile
getirdiğimiz, 'deprem ve afetler gerçekleştikten sonra gündeme gelen
yara sarmacı ve zararların asgari düzeyde giderilmesi' yaklaşımının
aşılması amacıyla hazırlandığı belirtilen böylesi bir belgenin
bilimsel-mesleki-teknik otorite olan, anayasal çerçevede kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşu ve kamu tüzelkişiliği statüsündeki
TMMOB'nin katkısı alınmaksızın hazırlanmış olmasının yaratacağı sorunlar ve bazı
yaklaşım yanlışlıkları UDSEP gibi son derece gerekli bir adımı daha baştan
sorunlu kılmaktadır.
Saptadığımız bazı yanlışlıklar özetle şunlardır:
I. 'Giriş' bölümünün sonunda belirtilen ve neo liberal
serbestleştirme politikalarında önemli bir yer tutan 'Kamu-özel sektör
işbirliği' yaklaşımının deprem gibi komplike ve tamamen kamusal
düzeydeki bir sorumluluk alanına sokulması bizce oldukça sakıncalıdır. Zira
kamu-özel sektör işbirliği, gerçekte belirli bir alana/konuya yönelik
işbirliğinin ötesinde özel sektöre daha fazla alan açma ve söz konusu alanları
özel sektöre terk etmeye yönelik bir uygulamadır; kamu idari yapısı ile kamusal
hizmetleri serbestleştirip, özelleştirmenin yaygınlaşmasına hizmet etmektedir.
II. TMMOB veya ona bağlı Meslek Odalarının anılması
gerektiği halde 'ilgili kuruluş olarak' belirlenmediği kimi yerlerde, örneğin
'2.2. Eksen B: Deprem Güvenli Yerleşme ve Yapılaşma'
bölümünün 'Strateji B.1.1. Planlama, çevre ve şehircilik çalışmalarında
deprem tehlike ve risklerini esas alan yöntemlere önem ve öncelik
verilecektir' başlığı altındaki 'Eylem B.1.1.1. Kalkınma
ajansları, sorumluluk alanları içerisindeki deprem tehlike ve
risklerini dikkate alacak ve bu riskleri arttırmayacak veya azaltacak yönde
faaliyet yürüteceklerdir' cümlesi doğrultusunda kalkınma ajanslarının
ilgili kuruluş olarak belirlenmesi de yanlıştır. Zira
kalkınma ajansları 'serbestleştirme, özelleştirme, sivil toplumu
güçlendirme ve yerelleşme' yoluyla, devletin kurumsal yapısının,
değiştirilmesi eyleminin bir parçasıdır. Böylece kamu kaynakları ve kamu erkini
ayrıcalıklar yaratacak biçimde kullanan, yasama ve yargı denetimini
olabildiğince dışlayan bir yeni kamu yönetimi modeli yaratılmaktadır. Bu modelde
önemli bir yeri olan yerelleştirme politikasıyla, kamu yönetiminde karar ve
uygulama yetkisi, tek tek örgütlerde yetki devri operasyonlarıyla yukarıdan
aşağıya ve devlet genelinde merkezden taşraya doğru kaydırılmaya
çalışılmaktadır. İçinde sermaye örgütlerinin de yer aldığı Bölgesel Kalkınma
Ajansları hem bu çerçevede işlevlenmekte hem de bölgelerin uluslararası
sermayeye doğrudan açılması ile ekonomi ve devletin yeniden yapılandırılma
süreci ivmelendirilmiş olmaktadır. Mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının
kamusal fonksiyonu böylece geriletilerek, yerine sermaye güçleri ikame
edilmektedir.
III. 'Eksenler, Hedefler, Stratejiler ve Eylemler' bölümünde
yapılan 'Sorumlu Kuruluş: Eylemin gerçekleştirilmesi için
gerekli alt yapıyı ve/veya işbirliği ve koordinasyonu sağlayacak görevli
kuruluş' ve 'İlgili Kuruluş: Sorumlu kuruluşun eylemi
gerçekleştirmek üzere çalışmaya davet ettiği ve çalışmayı işbirliği ve
koordinasyon içerisinde birlikte yürüttüğü kurum ve kuruluşlar' tanımlamaları
kapsamında TMMOB'ye UDSEP Taslağının 'Eylem B.1.7.2 Meslek içi eğitim
faaliyetleri' bendinde 'Sorumlu Kuruluş' olarak yer
verilmekte iken UDSEP'nin Resmi Gazete'de yayımlanan nihai halinde TMMOB'nin
misyonu 'Sorumlu Kuruluş' olmaktan 'İlgili Kuruluş' olmaya kaydırılmış
bulunmaktadır.
IV. TMMOB yalnızca beş maddede,
Eylem B.1.7.1. Üniversitelerde daha nitelikli, kaliteli,
verimli ve uygulamaya yönelik mühendislik ve mimarlık eğitiminin verilmesi
sağlanacaktır. Eylem B.1.7.2. Meslek içi eğitim
faaliyetleri geliştirilecek ve desteklenecektir. Eylem
B.1.7.3. Yetkin veya profesyonel mühendislik uygulamasının yaşama
geçirilmesi sağlanacaktır. Eylem B.1.7.5 Mesleki
sorumluluk sigortasının yaygınlaştırılması sağlanacaktır. Eylem
C.2.2.1 Türkiye Afet Risklerinin Azaltılması Platformu ve alt
komisyonları oluşturulacaktır.
şeklindeki maddelerde 'İlgili Kuruluş' olarak belirtilmektedir. Diğer yandan
'İlgili Kuruluşlar' bahsinde anılması gereken birçok yerde TMMOB adı
belirtilmemekte; kimi yerlerde 'ilgili kuruluş' olarak 'Meslek Odaları'
belirtilmekte; kimi yerlerde 'kamu kurum ve kuruluşları', kimi yerlerde ise
'sivil toplum kuruluşları' şeklinde TMMOB ve ona bağlı kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarını içermeyen bir niteleme yapılarak görev, yetki ve
sorumluluklarda karmaşa yaratılmaktadır.
Önemle kaydedilmeli ki mühendislik
mesleğinin gerektirdiği mesleki yeterlilik, meslek içi eğitim, belgelendirme,
izlenebilirlik ve mesleki denetim; başta Anayasa'nın 135. maddesi ve bu madde
ile bütünlük arz eden 123, 124. maddeleri ile 6235 sayılı TMMOB Yasası uyarınca
TMMOB'ye bağlı Meslek Odalarının görev ve yetkileri arasındadır. Bu nedenle
B.1.7.2 Meslek İçi Eğitim Faaliyetleri eyleminin
'Sorumlu Kuruluş'u TMMOB
olması gerekirken belgenin nihai
halinde önceki Taslağın da gerisine düşülmesi; mühendislik, mimarlık, şehir
plancılığından alınması gereken katkıların geriletilmesi anlamına
gelmektedir.
V. 'Strateji
B.1.4. Mevcut deprem mühendisliği laboratuvarlarının daha etkin ve herkese açık
şekilde hizmet verebilmesi için koordineli bir sistem kurulacaktır'
maddesinin eyleme geçirilmesine ilişkin 'Eylem B.1.4.1.
Deprem
mühendisliği alanında çalışan üniversitelerin katılımıyla bir konsorsiyum
oluşturulacaktır' yaklaşımı da bizce sakıncalıdır. 'Gerek kaynak israfının
önlenmesi, gerekse ülkenin deprem mühendisliği alanındaki deneysel uzmanlık
birikiminin bir araya getirilmesi ve etkin bir biçimde kullanılabilmesi amacıyla
ortak bir Ulusal Laboratuvar Sistemi'nin kurulması önem taşımaktadır. Bu amaçla,
Türkiye'de deprem mühendisliği alanında çalışan üniversitelerin oluşturacağı bir
konsorsiyum tarafından, Ulusal Deprem Mühendisliği Laboratuvarı Sistemi'nin
kurulması, çalışma usul ve esaslarının belirlenmesiyle bu sistemin
sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir' şeklinde gerekçelendirilen konsorsiyum
kavramının birkaç anlamı bulunmaktadır. Bunlar:
İki ya da daha fazla şirket veya işletmenin belirli bir projenin uygulanması
konusunda yaptığı işbirliği, Belli bir konuda, ortak çıkarları olan ve
genellikle kredi verenlerin (bankaların) teşkil ettiği iktisadi bir
grup, Uluslararası kuruluşların ve hükümetlerin iktisadi ve mali yardımları
yürütmek için meydana getirdikleri birlikler v.b. şekilde açıklanmaktadır. Bu
nedenle üniversiteler arası işbirliğinin 'şirketler birliği' v.b. yaklaşımları
çağrıştıran 'konsorsiyum'
kavramı ile ifade edilmesinin sakınca yaratacağı
kanısındayız.
VI. En başta belirttiğimiz gerekçelerle,
UDSEP'nin '3. Uygulama ve İzleme'
bölümünde de belirtilen ve AFAD Başkanlığı bünyesinde kurulan Deprem Danışma
Kurulu'nda ve ilgili Alt Çalışma Komisyonlarında TMMOB'ye yer verilmemiş olması,
depremlere ilişkin mevzuat hazırlıklarından önlem ve uygulamalara dek bir dizi
hayati sorun yaratacaktır.
VII. Eylem
C.2.1.2'de 'Yapı Yasası ve Kentsel Dönüşüm Yasalarının çıkartılacak'
olduğuna yer verilmiştir. Anılan eylemde ilgili kuruluşlar
arasında yapı denetiminden muaf olan TOKİ'nin bulunması başka bir ifadeyle
kentsel dönüşümün TOKİ eliyle yapılacağı vurgusu, deprem riskinin ranta
dönüştürülmek istendiği kuşkusunu pekiştirmektedir.
Sonuç olarak, Deprem gerçeği Türkiye için hükümetler üstü bir konudur.
'Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı'nın AKP'nin seçim döneminde ve
sonrasında sıkça kullandığı bir slogana gönderme yaparak 'UDSEP 2023' olarak
adlandırılması konuya yaklaşım noktasındaki ciddiyet ve samimiyetten kuşku
duymamıza da neden olmaktadır.
Ülke geleceği için
son derece önem taşıyan 'Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı' gibi bir
belgenin ancak 'toplumsal bir sözleşme' niteliği taşıdığında bir anlamı
olacaktır. Bu bağlamda UDSEP'in kağıt üzerinde kalmaması ve hayatta karşılık
bulması için gerçekçi bir şekilde yeniden düzenlenmesi şarttır".
|