Danıştay 6. Dairesi, 25 Ekim 2010 tarihli kararıyla
İstanbul 2. İdare Mahkemesi'nin Rumeli Hisarüstü Dua
Tepe'deki uygulamaları durdurma kararını onadı. Yazılı bir açıklama
yapan TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim
Kurulu, "Dua Tepesi'nde kamu adına elde edilen ve emsal teşkil edecek
olan bu olumlu karar, yerel yönetim birimlerine, kente dair uygulamalarında bir
kez daha kamu yararı ve kentimizin geleceğini esas alan kararlar ile şekillenen
yönetim anlayışı doğrultusunda, kenti yönetmenin asli görevleri olduğunu bir kez
daha hatırlatmak açısından önemli bir gelişmedir" dedi.
Oda'dan yapılan açıklama şöyle:
"Fatih Anıt Alanı olarak bilinen Sarıyer, Hisarüstü 7 pafta, 37 ada, 13
parsel sayılı alana ilişkin hazırlanan 'İstanbul, Rumelihisarı, Nafi
Baba-Şehitlik Tekkesi, Mezarlığı ile Dua Tepesi`nde Yapılacak Plan, Proje ve
Uygulamalara İlişkin Protokol'ün kabulüne dair İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisi`nin 28.11.2006 tarihli ve 2124 sayılı kararının, söz konusu alanın
düzenlemesine ilişkin kısmı ve bu işleme dayanak oluşturan İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisi`nin 05.07.1985 tarih/301 sayılı kararı – Boğaziçi İmar Yüksek
Koordinasyon Kurulu`nun 19.09.1985 tarih/854 sayılı kararı ile kabul edilen
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği`ne karşı Odamızca açılan davada
Danıştay 6. Dairesi kararını verdi. Dava konusu işlem ve ona dayanak imar
planları ile ilgili yürütmeyi durdurma kararına karşı, davalının temyize
başvurması ile başlayan süreç sonucunda Danıştay 6. Dairesi 25.10.2010 tarihli
kararı ile İstanbul 2. İdare Mahkemesi`nin 12.09.2008 tarihinde aldığı yürütmeyi
durdurma kararını onadı.
Davada, * Protokolün İmar ve Boğaziçi Kanunlarının benzer
alanlar için oluşturduğu kısıtlamalar ile plan kararlarını bilimsel yollarla
veren şehircilik bilimine, planlama esaslarına ve hukuka açıkça aykırı maddeler
içermesi,
* Boğaziçi`nin en güzel tepelerinden biri üzerinde bulunan bir alanın imar
düzenlemelerinin sebebini şehircilik ve kamu yararı ilkeleri yerine birtakım
rivayetlerin oluşturmasına zemin hazırlaması,
* Hukuka ve şehircilik ilkelerine aykırı bir biçimde gerçekleştirilen plan
değişikliğine ait açıklama raporunun, yapılan çalışmanın bilimsel dayanaktan
yoksun olduğunu kanıtlar nitelikte olması,
* Bu alanda yapılması öngörülen kültürel amaçlı tesis projelerinin
gerçekleştirilmesi halinde, kamu kaynaklarının, doğal ve tarihi sit alanı olan
Boğaziçi`nin doğal güzelliklerinin bozulması gibi telafisi güç zararların
oluşacak olması;
bu imar uygulamalarına altlık oluşturan protokole müdahale etme
mecburiyetimizin gerekçelerini oluşturmaktadır.
İstanbul Boğaziçi Alanının Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek
Kurulu`nun 14.12.1974 tarihinde 'Doğal Sit Alanı' ilan ettiği, 'Dua Tepesi'
olarak da bilinen alan, Boğaziçi Öngörünüm bölgesinde yer almakta ve Boğaziçi
Üniversitesi`nin Koruluğu ile bütünleşerek Rumelihisarı ve dolayısıyla özgün
yapısı tüm dünyada kabul gören Boğaziçi`nin arka dekorunu oluşturmaktadır.
Tarihsel önem, kamusal kullanım fonksiyonu ve İstanbul Boğazının silueti
açısından önemli ve özgün bir nitelik taşıyan bu alanın akıbetini belirleyecek
protokol çalışmasında, İmar Kanunu`nda bulunan lejant formatına ilişkin uyumsuz
ifadeler, bu açık alanda konumlanacak anıta ilişkin kısıtlayıcı, ölçülebilir ve
kontrol edilebilir olmaktan uzak belirsiz ifadeler ve alanda yer seçmesi
öngörülen anfi tiyatro, müze, kültür sanat merkezi gibi fonksiyonların ortaya
çıkarabileceği farklı büyüklükteki yapılaşmalar da diğer dava
gerekçelerimizdir.
Bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak ve vurgulamak gerekir ki; Boğaziçi gibi
dünya ölçeğinde özgün nitelik taşıyan bir bölgede bulunan Dua Tepesi`nin ve
İstanbul Boğazı`nda benzer şekilde kamu mülkiyetinde bulunan alanların
şehircilik ilke ve esasları ile ilgili kanunlara aykırı uygulamalarla, boğazın
siluetini tahrip edecek şekilde, doğal ve tarihi açıdan özgün ve çok önemli olan
bölgeye zarar verecek yapılaşmaların hayata geçirilmesine kati suretle izin
verilemez".
|