p>İsviçreli tasarımcı Nick Thomkins son otuz yıldır tasarım dünyasının öncü isimleri arasında yer alıyor. Her ne kadar o, bu sıfatla adlandırılmak istemese de yaptıkları uzun süredir kendisinden sonra gelenlere ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Bir süredir Ying Yang koltuk tasarımıyla gündemde olan Thomkins yıllar içinde pek çok büyük markayla çalıştı. Tasarım dünyasına adım atmadan önce güzel sanatlar okuyan Thomkins bunun semerisini sektörde var olan kural ve inanışları tepetaklak eden işlevselliğe öncelik veren tasarımlarıyla görmüş. Ying Yang koltuk tasarımıysa ünlü tasarımcının birikimlerinin bir araya geldiği en önemli yapıtı olarak karşımızda duruyor.
O’Design’dan Oya Oğurcu’nun konuğu olarak kısa süreliğine İstanbul’da bulunan Thomkins burada genç tasarımcılarla bir atölye çalışması gerçekleştirecek. Cumhuriyet Dergi de bu fırsatı kaçırmadı ve kendisinin tasarım, sektör, üretim gibi birbirine bağlı süreçler hakkındaki görüşlerini paylaşmasını istedi. Ancak tabii ki ilk olarak Ying Yang koltuk tasarımının ortaya çıkış hikâyesini konuşuldu.
- Ying Yang koltuk tasarımınız için size ne ilham verdi?
Çok basit. Sadece farklı bir süreç içinde tasarım yapmayı düşündüm. Bir koltuk tasarlayacağınız zaman öncelikle oturma yerini ve arka kısmını tasarlarsınız. Sonra da etrafındaki yapıyı tamamlarsınız. Ying Yang’la birlikte işler tamamen tersine döndü. Büyük bir taşı alıp yontarak iki kişi için konforlu bir koltuk haline getirme fikrim vardı. Tabii ki taşa baktığınızda her iki koltuğun da aynı yöne baktığını görebilirsiniz veya Ying Yang konsepti sayesinde ikiye ayırıp birbirinize de bakabilirsiniz. Genel fikir ortaya çıktığında biri gelip “birbirimize bakarken direkt karşıya mı bakacağız” diye sordu. Ben de bunun üzerine koltukları biraz daha birbirine döndürdüm ve bu sayede koltukta oturan iki kişi direkt birbirine bakar hale geldi. Bunun üzerine belki iki ayrı boşluk olmasının hoş olabileceğini düşündüm. Bu yüzden iki bölüm yapıp farklı renkler kullandım. Biri de görüp “bu Ying Yang’a benzemiş” dedi. Öte yandan taşı oyup konforlu hale getirmekle ilgili ana fikirse plajda gördüğüm yüz yıllardır suyun altında kalmış kayalardan geldi. Bu kayaların üstüne bir küvet gibi oturabiliyordunuz. Ben de bunun bir mobilya için hoş bir tasarım yaklaşımı olacağını düşündüm.
- Üretim kısmının da bir hayli ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Koltuğu yaparken kullandığınız fiber yaklaşık 4 bin metre uzunluğundaymış.
Geometrik bir şekil olmadığı için, içinde birbirini takip eden hiçbir açı yoktu. Bu yüzden bir seri üretim maddesine dönüştürülmesi de fazlasıyla zor olacaktı. Daha önce yapılmamış bir şeydi. Şeklin temel yapısını ortaya çıkarmak için öncelikle kalıbını inşa edip üzerine fiberi sardık. Kalıp bir küvet gibi ortaya çıktığında fiber için bir gidiş yönü belirlemeliydik ki sürekli bir şekilde kalıbı fiberle kaplayabilelim. Bu yöntemle sırf bütün kalıbı kaplamayı başarmakla kalmadık. Aynı zamanda ortaya çıkan yapıya bir yön de vermiş olduk. Böylece bu da var olmuş en ilginç tasarım projelerinden biri oldu.
|