Dicle Üniversitesi (D.Ü) İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı
Doç. Dr. Refik Korkusuz, ''İş güvenliği müfettişi bulunmayan
yeterli önlemlerin alınmadığı kentte işçiler yaşıyorsa tesadüfendir'' dedi. Doç.
Dr. Korkusuz, iş güvenliğinin bir iş yerinde olmazsa olmaz temel şartlardan biri
olduğunu, Türkiye'nin ve Diyarbakır'ın bu konuda kötü bir karneye sahip olduğunu
söyledi. Türkiye'nin Avrupa'nın en kötü, dünyanın 3. en kötü karneye sahip
ülkesi olduğunu ve özellikle metal sektöründe iş kazalarının oranının Avrupa
Birliği (AB) ortalamasından 12 kat fazla olduğunu ifade ederek, Diyarbakır'da
ise durumun çok daha vahim olduğunu belirtti.
İş güvenliği ile ilgili önlemlerin lüks görülerek alınmayışının insan
hayatının çok da önemli olmadığının bir göstergesi olduğunu ifade eden Korkusuz,
''Diyarbakır'da iş güvenliği müfettişi yok. Bir milyon nüfuslu bu kent
Malatya'ya bağlanmış. Bir iş kazasında Bölge Çalışma Müdürülüğüne dilekçe ile
çağrı yaptığınız zaman durum Malatya Bölge Çalışma Müdürlüğüne, onlar da İş
Teftiş Grup Bölge Başkanlığı'na bildiriliyor. İş müfettişleri çalışma hukuku ve
ilişkisini ilgilendiren konularda 3 aydan önce gelemiyor. O zamana kadar bütün
deliler ortadan kalkıyor'' dedi.
İnşaatların yoğun olduğu bölgede kimi zaman kazaların iş kazası olarak
gösterilmediğini de savunan Korkusuz, iş kazasında birçok kişinin devreye
girerek hukuk dışı yollarla işçiye baskı uygulayarak bunun iş kazası olmadığı
yönünde açıklama yapmaya zorladığını ve kazanın küçük tazminatlarla
geçiştirildiğini vurguladı. Korkusuz, medyada daha çok Tuzla'da meydana gelen iş
kazalarının dikkati çektiğini, ancak Türkiye'deki meslek hastalığı ve iş
kazalarının en çok yaşandığı illerin başında Diyarbakır'ın geldiğini belirterek,
şöyle dedi:
''Tuzla daha çok medyada yer aldığı için işçi ölümleri ile gündeme geliyor.
Diyarbakır'da meydana gelen iş kazaları Tuzla'dan farklı değil. Buna rağmen
hukuk dışı yöntemler bu kazalarda işçilerin haklarının önüne geçebiliyor. Kişi
'inşaattan düşmedim evde düştüm' der ve bunu gerçek ve hukuk dışı beyanlarda
teyit ederse savcının yapabileceği çok bir şey kalmıyor.
Kişinin küçük miktarda bir para verilip ikna edilerek şikayetinden vazgeçmesi
ya da gerçek dışı beyanda bulunması sağlanabiliyor. Bunun dışında tazminat
ödemek istemeyen bazı müteahhitler firma ya da isim değiştiriyor. Mahkeme sonucu
davayı kazanan işçi kararın tazmini için ilgili şirkete gittiğinde şirketin
isiminin değiştiğini görüyor. Bu nedenle çoğunlukla bu belgeler hatıra olarak
kalıyor. Çünkü tazminatın tahsil edilme şansı bu durumda
bulunmuyor'' ''Adam öldürmeye ve yaralamaya taksirle sebep
olmak"
Korkusuz, mühendislik fakültelerinde iş güvenliği hukuk dersi verilmediği
için mühendislerin şantiye şefi olduklarında hukuki anlamda sorumluluklarının
gereklerini yeterince bilmediklerini savunarak, şöyle dedi:
''İş güvenliği ile ilgili ciddi bir eğitim yok. Bununla ilgili en çok
eğitimin mühendisler tarafından alınması lazım. Ticaret odalarının da bu konuda
duyarlılığına tanık olmadım. Müteahhit de, mühendis de bu işten şikayetçi değil.
Çalışan işçinin de sesi çıkmıyor. Eğer o akşam eve sağlam gitmişse şükrediyor.
Böyle gelmiş ama böyle gitmemelidir.
Eğitim hususları da dikkate alınmıyor. İş güvenliği müfettişi bulunmayan
yeterli önlemlerin alınmadığı kentte işçiler yaşıyorsa tesadüfendir. Bu işçiler
için Allah'a emanet bile demek mümkün değil. Keşke Allah'a emanet olsalardı.
Çünkü Allah insanların tedbir almasını, gereken önlemleri alarak sağlıklı
yaşamalarını emreder. İşçiler maalesef insanların vurdum duymazlığına emanet
oluyor.'' Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırma
raporu
18 yaşın altındaki işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmaları
halinde mutlaka rapor alınması ve bu raporun da 6 ayda bir yenilenmesi
gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Refik Korkusuz, mevcut durumun kanunun
belirttiğinin aksi yönünde işlediğini iş yerlerinin büyük kısmının böyle bir
rapor almadığını söyledi. İnsanların çalışmak zorunda olduğunda kendisi için
daha önce oluşturulmuş şartların dışına çıkma hakkı ve şansının bulunmadığını
vurgulayan Korkusuz, işçinin başka bir şansı bulunmadığı için mevcut şartlarda
çalışma zorunluluğu hissettiğini belirtti.
Korkusuz, ''İnsanlar vasıfsız olduğu için inşaatta çalışır. Yoksa bu
ağırlıkta bir işte kimse çalışmayı tercih etmez. Çoğu zaman da aile bütçesine
katkı sunmak ya da evin geçimini sağlamak için küçük yaştaki çocuklar bu
sektörde çalışıyor. 18 yaşın altında çalışanlar için ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırıldıklarına dair rapor alınması gerekir. Raporu bırakın sigortalarının
bile olmadığını görüyoruz'' diye konuştu.
|