Haziran direnişi kentlerin yağmalanmasına yeşil alanların azalmasına, betonlaştırılmasına, sağlıklı yaşam alanlarının kuşatılmasına bir isyandı. Kamu adına denetçilik göreviyle birlikte düşündüğümüz zaman, direnişten odalar ne gibi sonuçlar çıkarttı.
Cengiz Göltaş: AKP eliyle son yıllarda çıkartılan yasaların birbirinden bağımsız olmadığı, devletin yeniden yapılandırılması süreci içinde ekonomiyi kendi siyasal anlayışları çerçevesinde inşa etmek üzere olduğunu görüyoruz. Taksim Gezi Parkı`nın AVM`ye veya Topçu Kışlası`na dönüştürülmesine yönelik tepki, bir öfke patlaması getirdi. Halkı hiçe sayan politikalara insanlar açıkçası ‘Yeter, dur` dedi. Çılgın projeler adı altında Kanal İstanbul ve 3. Boğaz Köprüsü`nün gündeme getirilmesi sermayeye yeni alanlar yaratıyor. Karadeniz başta olmak üzere ormanlarını, sularını ticarileştiren, doğal ve kültürel yaşamı yok eden projelere karşı bir toplumsal isyan gerçekleşti. Nükleer santraller tartışması benzer şekilde Mersin`de ve Sinop`ta büyük bir kesimin ayağa kalkmasına neden oldu. Gerze`de, Amasya`da, Antalya Ahmetler`de, yaşam alanlarına müdahale edilen her yerde halk ‘dur` deme sürecine girdi. Burada TMMOB`un rolü ortaya çıktı. Meseleye sadece mühendislik ve üretimci bakış açısıyla bakmadığımız için toplumsal kesimlerin yarattığı direnişlerin içerisinde ve halkımızın yanında olduk. Demokratik kimliği, kendi hukuku ve kurallarını işletiyor olması, bir yandaş kuruluş haline çevrilemiyor olması, TMMOB`ye yönelik saldırıyı bugün çok daha şiddetli hale getirdi. TMMOB yoksulluğa, yolsuzluğa karşı, ekonomik krizlere, dış borçlara, özelleştirmelere, piyasalaştırmalara karşı kamu hizmeti anlayışını, toplumsal faydayı öne çıkardı. Tarihsel, kültürel yıkımlara, doğa ve çevre felaketlerine karşı çağdaş, demokrat, insanca yaşayan bir toplumsal formun, modelin içinde bir duruş sergiledik. Bunu mühendislikle buluşturduk.
Ali Ekber Çakar: Odalarımız sermayenin aşırı kar politikalarıyla doğanın talanına, sömürü çarkının katmerleştirilmesine karşı emekçi halkımızın yanında yer aldığından dolayı iktidarlarla ve özellikle de AKP hükümetiyle karşı karşıya geliyor. İktidar 11 yıldır halkımızın direkt hayatına dokunan uygulamalar peşinde. Yaşam biçimine, kültürümüze, inançlarımıza, kentimize, suyumuza her şeye karışıyorlar. Gezi direnişiyle ranta, baskı ve zulme karşı halk ayaklanmasının içerisinde -başta İstanbul birimlerimizle birlikte- ülke genelinde halkımızın yanında yerimizi aldık. AKP iktidarının on bir yıldır kendine muhalif gördüğü tüm kesimlere karşı yürüttüğü baskı politikaları bir öfke patlamasına neden oldu ve Gezi Parkı`nda başlayan isyanın tetikleyicisi oldu. Odalarımız kentsel ranta, yolsuzluklara, talana, özelleştirmelere karşı ürettiği politikaları ve eylemlilikleri halkımızla buluşturduğu ölçüde başarılı oluyor ve çözüm önerileri hayat buluyor. Nitekim Taksim Gezi Parkı`ndaki olaylar gösterdi ki, Taksim 1 Mayıs Meydanı`nın insansızlaştırılması ve parkın ticarethaneye dönüştürülmesi engellendi.
Necip Mutlu: AKP iktidarının temel yaklaşımı, TOKİ meselesinde de görüldüğü gibi kentsel ranttan bütçe dengelemesini sağlamak. Bu anlamda en büyük alan olarak da büyük kentler başta olmak üzere, İstanbul model olarak oluşturuldu. Buradaki yatırım kararlarına bakarsanız hepsi AKP`nin sermaye oluşturmak için kurduğu mekanizmalardır. İstanbul Boğazı`nda 3. Köprü, bilimin kabul etmediği Kanal Projesi gündeme getiriliyor ve ‘asrın projesi` deniliyor. Asrın projesi denilen şeylerin hepsi aslında bir rant projesi olarak şekilleniyor. Denetleme konusuna gelince ironik bir konu. TOKİ gibi TMMOB`nin belki bin katı büyüklükteki devasa bir kuruluşu denetleyemiyorsunuz, Sayıştay denetimini engelliyorsunuz. Fakat TMMOB bütün hesaplarını, faaliyetlerini üyelerine açık olarak yapıyor. İnternet sitelerimizde, yayınlarımızda gelirlerimizi, giderlerimizi, kararlarımızı da yayınlıyoruz. Bizi denetlemelerine gerek yok bizim yayınlarımızı alsınlar oradan hepsini görürler.
|