Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın ikinci
gününde, izleyicilerin Kurultay’a gösterdikleri ilgi azalmadı. İkinci
günün en çok öne çıkan konusu eğitimin sorunları oldu.
“Mimarlık Lisans ve Lisansüstü Eğitimi-I” başlıklı dördüncü
oturumda, üniversitelerin özerkliğini ortadan kaldıran YÖK’ün (Yüksek
Öğretim Kurumu) kuruluşundan bu yana mimarlık eğitiminde yaşanan
süreçler aktarıldı. Çetin Türkçü’nün başkanlığını yaptığı
oturumun konuşmacıları Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin
Yeşildere ile Arzu Erdem idi.
Mimarlık eğitiminde hukuksal sorunlar üzerine konuşan Arzu
Erdem, üniversitelere araştırma görevlilerinin İngilizce bilgisi, ALES
ve KPDS ile alındığını hatırlatarak, “Araştırma görevlisi adayının, kendi alanı
ile ilgili donanımı ölçülmeden, matematik ve Türkçe bilgisi ile
değerlendiriliyor. Araştırma görevlisi seçimlerinde hocaların etkileri sıfır”
diye konuştu.
“Öğretim üyeleri üniversitelere sahip çıkmalı”
Yeşildere, sadece YÖK’ün yanı sıra öğretim üyelerinin kendilerini de
eleştirmesi gerektiğini ifade ederek akademik yayın yapmayan, saadece maaşını
alan ve özel sektör için çalışan öğretim üyelerinin olduğunu vurguladı.
Özellikle öğretim görevlilerinin üniversitelere sahip çıkması gerektiğini dile
getiren Yeşildere şöyle konuştu:
“Öğretim Üyeleri Derneği olarak her hükümet değiştiğinde önerilerimizi
bildiriyoruz. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e dahi, önerdiğimiz üniversite rektör
kriterlerini içeren bir yazı yazdık. Rektörleri bu kriterlere göre atamalarını
istedik. Fakat bu kriterlere hiç uymayan atamalar yapıldı. Yani biz ne önerirsek
önerelim, dinlemiyorlar. YÖK de AKP doğrultusunda hareket ediyor.
Üniversitelerin durumu çok kötü. Biz her zaman üniversitelerin dönüşümünün
bileşenleriyle birlikte yapılması gerektiğini savunuyoruz. Fakat bunun için
bileşenlerin de çaba harcaması gerekiyor. Bu yüzden öğretim üyeleri
üniversitelere sahip çıkmalı.”
Salondan gelen, araştırma görevlisi seçiminden hocaların hiç etkisi yokken,
doçentlik sınavlarında sadece hocaların karar vermesinin yarattığı sıkıntılara
dair bir soruya Tahsin Yeşildere şöyle cevap verdi:
“Akdemik yükseltme konusu çok önemli bir konu ve bu konuda sıkıntılar
yaşanabiliyor. Örneğin Kemal Gürüz döneminde doçentlik için yurt dışı yayın
yapma ve yabancı dil kriterleri uygulamaya koyulduğunda, jürilere giren hoca
profesör sayısı bu kriterlere uymadıkları için yüzde otuz oranında azalmıştır.
Kriterlere uyanların da işyükleri arttığı için doçentlik tezlerini sağlıklı
değerlendiremeyebilmişlerdir.”
Akreditasyon’u tartışmak bile zor! Mimarlık ve
Eğitim Kurultayı çalışmalarından doğan “Mimarlık Akreditasyon Kurumu”
çalışmalarının anlatıldığı “Mimarlık Eğitiminde Akreditasyon”
başlıklı oturuma, Zafer Ertürk’ün eleştirileri damgasını vurdu.
MİAK Çalışmalarını anlatan Selahattin Önür’den sonra
değerlendirme yapmak üzere sözü Ertürk Adı. Ertürk’ün MİAK çalışmalarına yaptığı
eleştirilerin, kendi deyimiyle en büyüğü “özgünlük” ile ilgili olanıydı. Ertürk
şunları söyledi:
“Değerlendirme ve akreditasyonun temel felsefesi her yerde aynı olabilir,
fakat önerilen model özgün olmalı, NAAB’ın önerdiği kriterlerin doğrudan
çevirisi olmamalıdır.”
Ertürk’ün sözlerine tepki gösteren Oturum Başkanı ve MİAK kurucusu
Orhan Hacıhasanoğlu ise Ertürk’ün bu eleştirileri toplantılarda
dile getirmediğini ilk defa burada söylediğini dile getirdi. Oturumun sonunda
Ertürk’ün “Değerlendir, dediniz; değerlendirdik” sözleri salonda kahkahaya neden
oldu.
İkinci günden akılda kalanlar:
* Kurultay’ın ikinci günkü oturumlarına dinleyicilerin soru yoluyla katılımı
yüksekti.
* Birinci günün eleştiri konularından biri olan, organizasyonun öğle yemeği
olarak dağıttığı sandviçlerin yerine, ikinci gün daha iyi sandviçlerin gelmesi
katılımcılar tarafından sevinçle karşılandı.
* “Mimarlık Lisans ve Lisansüstü Eğitimi-II” başlıklı oturumun yöneticisi
Prof. Dr. Emre Aysu, birinci günün “Kalite” başlıklı üçüncü oturumunun sadece
sorunları ortaya koyması, çözüm sunmaması konusunda salondan gelen eleştirilere
atıf yaparak, “Bu sunumların amaçı bir çalışmanın sonuçlarını paylaşmak değil,
üzerinde çalışılan konuyu tartışmaya açmatır. Dolayısıyla bu sunumların çözüm
getirmesini beklemeyelim, çözümü hep birlikte tartışacağız zaten” dedi.
* “Mimarlık Eğitiminde Akreditasyon” başlıklı oturumun sonuda Mimarlar Odası
İstanbul Büyükşubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı öğrencilerin
özgür ve demokratik üniversite isteğinin okuldan atılmalarla karşılık bulduğu,
“ideolojik halay çekme” diye bir suçun olduğu üniversitelerde öğrencileri
değerlendirmenin nasıl mümkün olacağını sordu.
* “Mimarlık Eğitiminde Staj” başlıklı oturumun başkanlığını yürüten Cengiz
Bektaş’ın, kendinden önceki oturumun uzaması nedeniyle ettiği “27 dakikamı
yediniz. Benden başka sanmıyorum tek başına çalışan biri daha olsun burada, ben
yanlızım. Kimse düşünmüyor bu adamın işi vardır, diye* şeklindeki sözleri salonu
gülümsetti.
* Mimarlık eğitiminde ilk 2 yıllık mimarlık eğitiminin sonunda 3 aylık staj
öneren Cengiz Bektaş şunları söyledi: “ Ben stajyer almak istemiyorum, çünkü
yirmi beş günde ben ne öğretebilirim ki? Ben yazı yazmasını öğretiyorum onlara
ancak, o yirmi beş günde. Perspektif çizemiyorlar. Perspektifi kesitten, kesiti
plandan ayıramıyorlar. Ama staj süresi 3 ay olsa, o zaman bir şeyler
öğretilebilir.”
|