Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU
İLİŞKİLİ HABERLER

Fener-Balat-Ayvansaray için...

Konut Edindirme Miti

‘Medeni’ TOKİ bloklarında çağdaş yaşamlar olarak sunulan dönüşüm projeleri, alt ve orta-alt gelir gruplarını mülksüzleştiren, yoksunlaştıran ve yoksullaştıran konut hakkı ihlalleridir. Araştırma sonuçlarıyla istatistiklere dayanarak kentsel dönüşümün konut edindirme söylemini ‘şehir efsanesi’ sayabiliriz. Mahalleleri yıkarak, kentleri

Radikal İki
Konut Edindirme Miti

Kentsel dönüşüm projeleriyle dönüşüm bölgeleri sakinlerinin ‘medeni’ konutlara ve yaşamlara kavuşturulduğu, kentin de ‘çöküntü’ bölgelerinden temizlenerek ‘sağlıklaştığı/sağlamlaştığı’ öne sürülüyor. 1 Aralık’taki Seyrantepe yıkımları ertesinde, enkaz bedeliyle Hamidiye’deki sosyal konutlardan hak sahipliği müjdesi gibi, Fatih Belediye Başkanı da, “Mülk sahipleri yeniden mülk sahibi, kiracılar hiç yoktan ev sahibi oldular” diyerek (Jale Özgentürk, 3.12.2011, Radikal), Sulukule’deki yenileme projesinin konut ve mülkiyet haklarını koruduğunu açıkladı. İddiaların aksine, neoliberal politikalarla şekillenen dönüşüm projelerinin gerçek amacı arazileri değer kazanan alt gelir gruplarının mahallelerine el koyarak, marka kent yolundaki İstanbul’un amiral projelerine yer açmaktır. Dolayısıyla, yetkililerin ifadelerinin aksine, konut hakkını ihlal ediyorlar.

Bir gecekondu bölgesinde kentsel dönüşüm ilanıyla bölge boşaltılır. Anlaşmalar standarttır. İşgalci (ruhsatsız/tapusuz) hak sahibi sayılmışsa (belirli bir süre ikametini belgeleyebilen), gecekondusuna enkaz bedeli (10 bin-15 bin) biçilir. Bedel peşinata sayılır, 15-20 yıl vadeli aylık taksitlerle borçlandırılarak TOKİ’nin dönüşüm konutlarından hak sahibi yapılır. Bankaların insafına terk edilen gecekondu nüfusları, mahallelerindeki olanaklardan (bahçelerinden meyve, sebze, kümes hayvanları, bakkaldan veresiye vb.) yoksun kaldıkları gibi, katlanan masraflar (site aidatı, ulaşım giderleri, yakıt vb.) yüzünden kıtlaşan gelirleriyle kredilerini ödeyemez, icralık olur.

Ağaoğlu’nun lüks projesiyle konuşlandığı Ayazma’dan Bezirganbahçe’ye yerleştirilenleri (2007) 1,5 yıl sonraki ziyaretimizde, emlakçıların çoğunda ‘borcu ile satılık’ ev ilanlarıyla karşılaştık. Hepsi icra kaygısıyla satışa çıkarılan evlerdi. Konut kredilerini düzenli ödeyen yok gibiydi. Beş ay art arda taksitlerini ödemeyenlere icra geldiğinden, geçmiş borçlarının birkaç ayını kapatıp yeniden borç altına giriyorlardı. Blokların girişlerinde aidatlarını ödeyemeyenlerin uzun listeleri vardı. Biriken banka ve aidat borçlarına faiz işliyordu. Proje ortağı, Küçükçekmece Belediyesi’nin 2008 anketine göre, taksitlerini ödeyemediklerinden taşınmayı düşünenlerin oranı yüzde 43’tü. Satanların çoğu Silivri ve Çerkezköy taraflarına yerleşiyor, yoksulluk katmerleşerek çeperlere taşınıyordu.

Ayazma-Bezirganbahçe sürecinin paralelini Sulukule-Taşoluk izledi. Fatih Belediye Başkanı’nın iftiharla belirttiği “hiç yoktan ev sahibi” eylenen 300 küsur Sulukuleli kiracı aileden, Taşoluk’ta neredeyse kimse kalmadı. Ankara Karacaören dönüşümü benzer sonuçlar verdi. Gecekondularının enkaz bedelleri 15 bin lira sayılan Seyrantepeliler, Kâğıthane Hamidiye’deki 140 bin liralık dairelere yerleştirileceklermiş. Gelecekte Hamidiye’de kaç kişi kalacağını öngörebilmek için müneccim olmaya gerek yok.

Hangi uzlaşma?

Neoliberal politikaların diğer bir etkisi, tarihi alanlarda görülüyor. Barınma/konut hakkı ötesinde mülkiyet hakkı ihlallerini de tetikleyen projeleri, Fener-Balat-Ayvansaray Derneği’nin internet sitesindeki yazısından okuyalım: “Tapusu bize ait evlerimiz bizim haberimiz olmadan, yenileme alanı kapsamına alındı. Özel bir firmaya ihale edildi ve projesi çizildi. Bu bizim barınma ve mülkiyet haklarımızın ihlalidir.” Gayrimenkulün menkulleştirilmesi uygulamasına göre, her gayrimenkulün bir değeri bulunur ve mal sahibinin projeden alabileceği metrekare belirlenir. Mal sahibi, mevcut konutundakinden daha az alan alır çünkü bu daha az metrekare, değer olarak mevcut metrekareden daha fazladır: “100 metrekarelik yere karşılık 50-60 metrekare alıyorsanız, 100 metrekareniz bugün 100 lira ediyorsa aldığınız 50-60 metrekare 250 lira edecek” ((Nilgün Kıvırcık, GAP İnşaat Proje Direktörü; http://www.www.yapi.com.tr, 2009).

Avantajlı gözüken durum, yerinden edilmelere yol açar. Kent yoksulları, aradaki farkı ödeyerek maliyetli projelere katılamadıklarından ve yasalardaki kamulaştırma baskısından, konutlarını çok düşük değerlere satmak zorunda kalırlar, Sulukule’deki gibi. İlgili yasalardaki ‘anlaşma’ /‘uzlaşma’, dayatılan proje üzerinde anlaşma/uzlaşmadır, alternatifsizdir. Projeler mahallelilerle tartışılarak yaşayanların arzularına göre şekillendirilmediği gibi, reddetme veya değiştirme haklarını da tanımaz. Katılımcılık boyutu yoktur, şeffaflık da. Anlaşma yapsanız bile aynı yerden konut verileceği garanti değildir, en ücra köşe çıkabilir.

Şehir efsanesi

Ayvansaray Tokludede Mahallesi’nin bir sakini, bu haksızlıklara dayanamayarak intiharı denedi. Yasanın kamulaştırma gerekçeleri arasında saydığı turistik ve konut amaçlı işlevlerin kamu yararıyla ilgisi olmadığı gibi, bu işlevlerin projelerde adlandırılmaları sahiplerinin elinden alınacak mülklerin 3. şahıslara satılacağının açık ilanıdır. Projelerin uygulama alanlarının (askeri bölgelerle elçilik/konsolosluklar hariç) tüm Türkiye olduğunu not düşelim. Gelecekte hiç kimse yenileme/ dönüşüm projelerinden azade olamayacaktır! Sulukule’ye gelirsek, “Mülk sahipleri yeniden mülk sahibi oldu” diyen Demir’in, Romanların yüzde kaçının projede kaldığına dair bilimsel veri bulunmadığını söylemesi, bir belediye başkanının bölgesiyle ilgili bilgisizliğini gösteriyor. İç hukuku tüketmemesine rağmen AİHM’e kabul edilen Sulukule davasının sonucu umarız Başkan’ın cehaletini de tutarsız bakış açısını da giderecektir.

Toparlarsak, ‘medeni’ TOKİ bloklarında çağdaş yaşamlar olarak sunulan dönüşüm projeleri, alt ve orta-alt gelir gruplarını mülksüzleştiren, yoksunlaştıran ve yoksullaştıran konut hakkı ihlalleridir. Araştırma sonuçlarıyla istatistiklere dayanarak kentsel dönüşümün konut edindirme söylemini ‘şehir efsanesi’ sayabiliriz. Mahalleleri yıkarak, kentleri ayrıştırdıkları ve devamlı hareket halinde nüfuslar yarattıkları için emniyetsiz kentler inşa ediyorlar. Kısıtlı, yeşil fakiri kamusal alanları, yok ettiği dayanışma ağları ve komşuluk ilişkileri ve silodan hallice konutlarıyla TOKİ’ler, mahalleye alternatif olamaz. Gerçek bir dönüşüm ve depremle mücadele, mahalle iyileştirme politikalarının benimsenerek kredi desteği ve teknik yardımın yanı sıra yoksulluk ve kaynak yokluğunun alt gelir grubu mahallelerinin kalıcı öğeleri olmaları nedeniyle, yaşayanlara yönelik gelir artıcı ve istihdam yaratıcı bütüncül bir politikaya öncelik verilmesi ile başarılır (BM-Habitat AGFE İstanbul Raporu 2009). Devletler, vatandaşlarının barınakları ile mahallelerini korumak ve iyileştirmekle yükümlüdürler (Habitat II- İstanbul 1996), yıkmakla değil.

Cihan Uzunçarşılı Baysal

http://www.yapi.com.tr/haberler/konut-edindirme-miti_90122.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!