"Kavrayıcı ve Kapsayıcı Olma...
İnşaat Mühendisleri Sandık Başındaydı
Tarihi Yarımadanın Şekli Bozuldu
"Su Havzalarımız Kent İçi...
İstanbul Şantiyeye Döndü!
İnşaat Mühendislerinden Erteleme...
Kıyı ve Deniz Mühendisliği Çalıştayı
"Denizi Doldurmaya Devam Ediyorlar"
Kara, Denize Taştı!
Beylikdüzü’nde Denize Dolgu İsyanı!
Denize Dolgu Havadan İşte...
Denizi Doldurup Miting Alanı Yapacaklar!
Denizi Dolduracaklar, ‘Venedik’...
İstanbul'da Rant Denize Taştı!
Datça'da Marina için Deniz Dolduruluyor
"Deniz Kendine Yapılanı Yanına Koymaz!”
"İstanbul'u Yok Etme Sürecindeyiz"
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, akademisyenlerin de katılımı ile "kıyı ve deniz mühendisliği çalıştayı" düzenledi. Çalıştayda denize dolgu projeler ve etkileri masaya yatırıldı.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, düzenledikleri Kıyı ve Deniz mühendisliği çalıştayında, kıyı ve deniz alanlarına yapılan inşaatları ve etkilerini, akademisyenlerin de katılımı ile masaya yatırdı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden Prof. Dr. Yalçın Arısoy’un yönettiği çalıştayın 2. oturumunda; kıyısal alanlardaki fiziki değişimlerin deniz canlılarına etkisi, büyük projelerin kent ve kıyı ilişkisine etkileri, planlamaya müdahaleci yaklaşımlar ve sonuçları tartışıldı. "Ne varsa denize gönderiyorlar" 2. oturumun ilk panelinde İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Bayram Öztürk, kıyısal alanlardaki fiziki değişimlerin deniz canlılarına etkisini anlattı. Kıyının sağlığını korumak ile insan sağlığını korumanın birbiri ile bağlantılı olduğunu söyleyen Öztürk, kıyıya yapılan dolgu projelerden örnekler vererek sunumuna devam etti. Denize dolgu alanların deniz ekosistemini tehdit ettiğini ifade eden Öztürk, 3. köprü inşaatı çalışmalarını değerlendirdi. “Ne varsa denize gönderiyorlar” diyen Öztürk, ihale şartnamesinde bunu önleyici bir kuralın konulması gerektiğini söyledi. Fiziksel ortamdaki tahribatın sadece deniz ekosistemini değil, denizden geçinen insanların yaşam alanlarını, geleceklerini de etkilediğini ifade eden Öztürk, bu durumun adaletsizlik yarattığına vurgu yaptı. "Karadeniz sahilindeki ekosistem tahribatı kabul edilemez" Denize yapılan dolgular ile denizin ve karanın akciğerleri olan deniz çayırlarının endemik tehlike altında olduğunun altını çizen Öztürk, bu alanların diğer deniz canlıları için de üreme ve beslenme alanları olduğunu belirtti. Öztürk, Karadeniz sahilindeki ekosistem tahribatının kabul edilemez olduğunu kaydederek, kıyıların kullanımının ortak bir hareket ile, bütünsel bir planlama anlayışı ile değişik disiplinlerle çalışılarak düzenlenmesi gerektiğini anlattı. 2. oturumun 2 panelinde ise dönüşen ve dönüştürücü boyutu ile büyük projelerin kent kıyı ilişkisine etkileri masaya yatırıldı. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ercan Koç, şehri planlamanın önemine değinerek konuşmasına başladı. "Planlama bir ya da birkaç kişinin inisiyatifinde değildir" Koç, planlamanın kente ilişkin operasyon süreci olduğunu söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Plancı kentin doktorlarıdır. Keşke, planlama kararlarını plancılar verebilse. Politikacılar İstanbul ile ilgili önemli kararları etkileyebiliyor. Planlama bir ya da birkaç kişinin inisiyatifinde olamaz. Hiçbir plancı isteyerek, kamu yararına ya da kamu yaşam alanlarına kısıtlılık getirecek bir karar imza atmaz” "Herşeyi paraya dönüştürmeye yönelik bakış açısı" Koç, İstanbul’un coğrafyasının tek ve yeniden üretilemez olduğunu hatırlatarak, “İstanbul’u iyi planlamazsanız, İstanbul nüfus yoğunluğunu kaldıramaz” dedi. İstanbul’da kamu yararı ile ranta dönük yapılaşmanın her zaman bir çatışma halinde bulunduğunu ifade eden Koç, her şeyi paraya dönüştürmeye yönelik bakış açısının hakim olduğunu vurguladı. "İstanbul var olan kaynaklarını tükettiği zaman toplu ölümler yaşanacak" Koç, “İş kuleleri, AVM gibi yapıları her yere yapabilirsiniz. Bu tür yapıları yapmak için kamusal alana saldırılıyor. Bu yapılar özel mülkiyet üzerinde neden olmuyor? İstanbul’un hiçbir büyük projesi, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni imar planında yer almıyor. Bu plansızlığın en büyük kanıtı. İstanbul bir açmaza gidiyor. Şu an bile kaynaklarını tüketmiş kent kimliği var. Fazla zorlamamak lazım. Nüfusu 20-25 milyonu geçince, bu durum tehlike yaratmaya başlayacak. İstanbul var olan kaynaklarını da tükettiği zaman toplu ölümler yaşanacak” şeklinde konuştu. Koç, deniz kıyılarının rant amaçlı işgal edilmek istendiğinin altını çizerek, “kamu yararı asla para ile ölçülmez” dedi. "Marmara ölü deniz oldu" Yenikapı’da denizin doldurularak yapılan miting alanına da değinen Koç, “Marmara artık ölü bir deniz oldu. Doğa hepsini geri alacak. Kamusal alanları yok edip, yok ettiğin donatıları denizi doldurarak yaratmaya çalışıyorsun. Deniz ve oradaki yaşam yok oluyor, hiçe sayılıyor. Kıyı tarafı deniz ve kara olarak bir bütündür” dedi. "Yok etme sürecindeyiz" İstanbul’un kuzeyine yapılan yatırımları doğru bulmadığını kaydeden Koç, “Burada su havzaları, ormanlar var. İçinde farklı canlı çeşitleri, bitki türleri var. Onları yok etme sürecindeyiz” dedi. Zekai Görgülü "Kentte yaşayanın kentine sahip çıktığı bir süreç" Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Prof. Dr. Zekai Görgülü, tarihten günümüze şehir planlamasına müdahaleci yaklaşımları ve sonuçları ile ilgili konuşma yaptı. Görgülü, günümüzde şehir planlamasının katılımcı bir anlayıştan uzak olduğuna vurgu yaparak, Taksim’de bulunan Gezi Parkı’nda kentte yaşayanın, kentine sahip çıktığı bir süreç yaşandığını söyledi. Hiçbir yapılaşmanın biçiminin İstanbul’daki nüfus artışını özendirmemesi gerektiğini belirten Görgülü, “İstanbul küresel bir kent olamadı. Ortak bir akıl, ortal bir irade ile yönetilmesi gerekir” şeklinde konuştu. |