ABD'nin En Yüksek Binası Basına...
Libeskind imzalı WEB kitaplık...
Libeskind'in Türkiye'deki...
İkiz Kulelerin Mimarı Daniel Libeskind’in Yeni Projesi Kartal’da
İkiz kuleler olarak bilinen Dünya Ticaret Merkezi (WTC Ground Zero) bölgesinin yeniden projelendirilmesinin baş mimarı Daniel Libeskind, Türkiye’deki mimarlık projeleri için Metsan Mimari Ofisi ile işbirliği yapacak. Libeskind, Kartal’da 80 dönüm arsa üzerinde karma kullanımlı bir proje hayata geçirecek.
İnşaat sektöründe 1961 yılından bu yana faaliyet gösteren Metsan, Kartal’da konut, ticari birim ve otelden oluşan karma bir proje hayata geçirecek. Şirket kendi arsası üzerinde inşa edeceği yeni projenin mimarisi için dünyanın en ünlü mimarları arasında yer alan Daniel Libeskind ile anlaştı. Taşınacak olan Kartal Un Fabrikası ve çevresindeki 80 bin metrekare alanda yer alacak proje Kartal Yakacık metro istasyonu çıkışında konumlanacak.
Metsan Yönetim Kurulu Üyesi Y. Mimar Cemalettin Satoğlu, yeni projelerinde kültürel fonksiyonlara yer vermek istediklerini söyledi. Kartal’ın giderek değerlenen ve ilgi çeken bir bölge olduğunu söyleyen Satoğlu, “ Böyle bir bölgede insanları buluşturacak kültürel alanlar yok. Biz projemizde bu eksikliği gidermek istiyoruz” dedi. Libeskind’in henüz proje yapılacak alanı görmediğini belirten Satoğlu, birlikte gerçekleştirecekleri gezi ve incelemeler sonrası projenin netleşeceğini ifade etti. İnşaat konusunda tecrübeli bir şirket olduklarını belirten Satoğlu, “Türkiye’de ilk bin 500 konut gibi büyük çaplı işi Metsa yaptı. Yine ülkemizdeki ilk brüt beton konutu biz hayata geçirdik” dedi. “Dünya kültür mirası İstanbul’da yaşıyor” İstanbul’u büyülü ve heyecan verici olarak tanımlayan Libeskind, “Dünya kültür mirası İstanbul’da yaşıyor. Burada yeni bir rönesans başlıyor. İstanbul heyecan verici bir dönemden geçiyor” dedi. Mimarlığı yapısal bütünlük değil, iletişim dili olarak tanımlayan Libeskind, şehirleri şehir yapanın da bina değil insanlar olduğunu düşünüyor. “Önce toprağı dinliyorum” Farklı ülkelerde hayata geçirdiği konut, müze ve ofis projelerinden örnekler sunan Libeskind, projelerin karlı, cazip ve sürdürülebilir olması gerektiğini ifade etti. Eskiden mimarların projeleri zihninde tasarladığını ve daha sonra hayata geçirdiğini belirten Libeskind, “ Ben bir proje yapacağım zaman önce o toprağı ve mahalle ruhunu dinliyorum. Böylece hiç bilmediğimiz, derinde kalan mirası öğrenebiliyoruz” dedi. Daniel Libeskind hakkında New York’ta 2001 yılında yıkılan ikiz kuleler olarak bilinen Dünya Ticaret Merkezi (WTC Ground Zero) bölgesinin yeniden projelendirilmesi için yapılan yarışmada, master plan çizimini yapmak üzere baş mimar olarak Libeskind seçildi. Libeskind tasarladığı projelerle, Hiroshima Art Prize, Royal Institute of British Architects (RIBA) gibi uluslararası öneme sahip çok sayıda mimari ödül aldı. 1946 Polonya doğumlu, Amerikalı uluslararası üne sahip bir mimar ve tasarımcı Daniel Libeskind, 1989 yılında, eşi Nina ile birlikte Studio Daniel Libeskind’i kurdu. Aynı yıl, Berlin’deki Yahudi Müzesi (Jewish Museum) mimari proje yarışmasını kazanarak uluslararası arenada ismini duyurdu. Tasarımını yaptığı önemli projeler arasında İngiltere’deki Imperial War Museum, Denver Sanat Müzesi genişletilmesi, West Side Alışveriş ve Eğlence Merkezi İsviçre, Royal Ontario Museum Toronto, Hyundai Genel Müdürlüğü Seul, Dublin Grand Canal Meydanı & Grand Canal Tiyatrosu gibi pek çok mimari değeri yüksek yapı bulunuyor. Daniel Libeskind mimarlık pratiğinin yanısıra mimarlık eğitiminde de aktif olarak yer alıyor. Yale Üniversitesi, Pennsylvania Üniversitesi, Toronto Üniversitesi gibi birçok tanınmış okulda ders veren Libeskind, 2004 yılında Amerika Birleşik Devletleri tarafından Cultureconnect Programı kapsamında mimarlık için seçilen ilk kültür elçisi oldu. Libeskind'in yapıtları şimdiye kadar uluslararası birçok dergi ve yayında yer aldı. Eylül 2004 yılında Riverhead Books yayınevi Breaking Ground adlı bir Daniel Libeskind biyografisi yayınladı. Daniel Libeskind’in mimarinin kapsamını geliştirmeye olan yönelimi, kendisinin felsefe, sanat, edebiyat ve müziğe olan derin ilgisi ve bağlılığını yansıtıyor. Libeskind’in mimari felsefesinin temel taşını, yapıların somut ve algılanabilen insan enerjisi ile ortaya çıkarıldığı ve inşa edildiği yerin kültürel bağlamında ele alınmaları gerektiği oluşturuyor.
|