Derken ailesi devreye girdi ve erkek kuzenine ev almaya yardım etmesi için onu ikna etti. 28 yaşında tek çocuk olan Wendy, "Kuzenim 34 yaşında ama hâlâ bir eş bulamadı. Ailem de bir ev almasına yardım edersek daha kolay evlenebileceğini düşündü" diyor.
Çin'de onlarca yıldır piyasa reformları yapılsa da kadınlar ekonomik olarak hâlâ zayıf. Cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle kadınlar üst düzey yöneticiliğe yükselemiyor. Erkeklerle kadınlar arasındaki gelir uçurumu iyice açıldı ve hükümet emlak balonunun havasını almaya çalışırken kadınlar gayrimenkul yatırımlarından iyice mahrum kaldı. Çin'de cinsiyet kaynaklı gelir eşitsizliği yalnızca bir haksızlık meselesi değil. Bu sorun çözümsüz bırakılırsa ülkenin zaten yavaşlayan ekonomisi daha da ağırlaşabilir. Nüfusu yaşlanan ve işgücü küçülen Çin'de kadınların ekonomik potansiyeli mutlaka değerlendirilmeli. Ülke uzaya ilk kadın astronotunu gönderdiği için övgü alsa bile bu yıl bitmeden iş başına gelmesi beklenen yeni kuşak liderler, sistemli cinsiyet eşitsizliğini ciddiye aldıklarına dair hiçbir işaret vermiyor.
Devletin katı tek çocuk politikasının kentli kız çocuklarına fayda getirdiği tezi Wendy'nin hikâyesine bakınca biraz karışıyor. Sözünü ettiğimiz tez, günümüzdeki Çinli genç kadınların ülke tarihindeki en eğitimli kuşak olduğu düşüncesine dayanıyor ve bunun bir nedeni de, ailenin yapacağı yatırımlarda kızların erkek kardeşlerle rekabet etmek zorunda kalmaması. Eğitim açısından haklılık payı olan bu yaklaşım, Maoculuğun cinsiyet eşitliği ilkesine dayanıyor. Fakat konut satın almak için gerekli yüksek meblağlara gelince genç kentli kadınlar hâlâ akrabaları olan erkeklerle rekabet etmeye mecbur kalıyor. Hem bir oğlu, hem de bir kızı olan aileler normalde yalnızca oğullarına ev alıyor.
Kayırmacılığın böylesi başlı başına bir sorun olsa bile bazı aileler konuyu daha da şaşırtıcı bir boyuta taşıyor ve tek kız çocuklarının ev alması için peşinat ödemeye bile yardımcı olmak istemiyorlar. Onun yerine başka bir erkek akrabanın ev alması için büyük tutarları (çoğu zaman 100 bin yuanı, yani on binlerce doları aşan bir miktarı) gözden çıkarabiliyorlar. Örneğin, yine adını değiştirdiğimiz Linda. Şanghay'da bir bilgi teknolojisi yetkilisi olan 27 yaşındaki Linda'nın ailesi, bir erkek kuzeninin ev almasına nakit yardımı yapmış. Fakat Linda kendi evi için peşinat ödemek isteyince ona küçük bir katkıda bile bulunmaya yanaşmamışlar. Peki, Linda bundan dolayı haksızlığa uğradığını düşünüyor mu? Dediğine göre hayır, çünkü erkek akrabaların ev sahibi olmaları gerektiği fikri ona daha küçüklüğünden itibaren aşılanmış. Bizzat kendisinin bana söylediği üzere, "Ben ev almak istersem ailemin bana yardım etmek gibi bir yükümlülüğü yok, ama kuzenimin yaşayacak bir yeri olmalı".
Bu anlatılanlar, Çin'de kadınların belki de tarihteki en büyük emlak birikiminden (HSBC bankasına göre 2010'da 17 trilyon dolardan daha büyük) mahrum kalmalarının yalnızca bir yönünü aydınlatıyor. Gayrimenkul alımındaki sıkı düzenlemelere rağmen Çin hâlâ dünyadaki en büyük konut piyasasına sahip; üstelik Çin Merkez Bankası'na göre ev sahipliği oranı (büyük şehirlerde daha düşük olmakla beraber) yakın dönemde yüzde 90'a ulaşmış durumda. Çinli büyük zenginlerin listesini çıkaran Hurun Report ile Gao Fu Varlık Yönetimi'nin yeni verilerine göre, Şanghay gibi şehirlerde servetin en büyük kaynağı gayrimenkul. Bu şartlarda sıradan şehir sakinlerinin ev alabilmesinin tek yolu birikimlerin bir araya getirilmesi. Ve son derece ataerkil bir toplumda bu da emlağa dayalı servetin büyük ölçüde erkeklere akıtılmasıyla sonuçlanıyor. Kadınlar hakkındaki son resmi anketlere göre erkeklerin kabaca üçte ikisi tek başına veya ortaklaşa gayrimenkul sahibiyken kadınlarda bu oran üçte bir. Fakat bu istatistikler erkeklerin tek başına sahip oldukları gayrimenkulleri açıklamaya yetmiyor. Çünkü Çin'de erkek sahipli konutların birçoğu kadınların dişinden tırnağından artırarak yaptıkları birikimlerle finanse ediliyor. Gerçi bazı kadınlar elbette sosyal zorunluluklara meydan okuyabiliyor ve en değerli servetlerini (gayrimenkulleri) erkeklere bırakmaya direnebiliyor. Ayrıca yalnızca oğullarını değil, kızlarını da ev sahibi yapmanın önemini daha çok ailenin anlayacağından umutluyum.
Fakat Wendy gibilerin öyküleri çoğunlukta. Evlenmek isteyen Wendy, daha 30'una iki yıl olmasına rağmen, sonunda bir sheng nü ("kız kurusu") olarak tek başına kalakalmaktan korkuyor. Hatta ona yapılan cazip bir terfi teklifini, sözlüsü onunla daha çok vakit geçirmek istediği için geri bile çevirmiş. Şu an ikisi ev bakıyorlar. Wendy peşinat ve taksitlerde yardım edecek olmasına rağmen sözlüsü henüz tapuya adını ekletmeyi kabul etmemiş. Bu arada erkek kuzeni henüz evlenemedi. Fakat Wendy'nin ve ailesinin verdikleri para sayesinde hiç olmazsa artık yeni bir evin sahibi.
İstihbarat / LETA HONG FINCHER
|