Dünya Bankası tarafından hazırlanan 'Büyümenin Altın
Kuralı: Avrupa Ekonomik Modeli'ne Görkeminin Yeniden Kazandırılması'
başlıklı rapor, düzenlenen bir toplantıda Ankaralı ekonomi çevrelerine sunuldu.
Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, etkinlikte, küresel
ekonominin, özellikle Avrupa'nın ciddi güçlüklerle karşı karşıya bulunduğu bir
dönemde hazırlanan raporun politika yapıcılar için önemli bir referans kaynağı
olacağını söyledi. 1950'lerden 1970'lerin
ortalarına kadar süren dönemin Avrupa'da büyümenin altın çağı olduğunu kaydeden
Çanakcı, bu dönemde Batı Avrupa ülkelerinin hızla büyüyerek ABD'ye ciddi
yakınsama gösterdiğini ifade etti. Sonraki dönemlerde Güney ve Doğu Avrupa
ülkelerinin AB'ye katılarak refah düzeylerini yükselttiğini dile getiren
Çanakcı, ''Bugün Avrupa kıtası 27 ülkeden oluşan AB vasıtasıyla büyük bir
ekonomik ortaklığa ev sahipliği yapmaktadır'' dedi. AB'nin bir bütün olarak
değerlendirildiğinde dünyanın en büyük ekonomisi konumunda bulunduğunu anlatan
Çanakcı, Birliğin ticarete açıklık bakımından dünyada ilk sırada olduğunu
belirtti. ''Avrupa'daki sorunların asıl
kaynağı yapısal'' Avrupa kıtasının
küresel ekonomi bakımından kilit bir konuma sahip olduğuna dikkati çeken
Çanakcı, ''Ancak bu büyük ekonomik yapı, yıllardır birikmiş olan ve son küresel
finansal krizle beraber belirgin bir biçimde ortaya çıkan ağır sorunlarla karşı
karşıyadır. İçinde bulunduğumuz dönemde küresel ekonomideki toparlanmayı
geciktiren ve dünya ekonomik görünümünü tehdit eden en temel problem AB'nin ve
Avrupa kıtasının içinde bulunduğu durumdur'' diye konuştu.
Türkiye için Avrupa Bölgesi'nin küresel sistem açısından taşıdığından daha
fazla bir öneme sahip olduğunu anlatan Çanakcı, Türkiye'nin mal ihracatının
yarıya yakınını, hizmet ihracatının önemli bir bölümünü Avrupa Bölgesi ile
yaptığını, doğrudan yatırım girişleri ile dış finansmanın ağırlıklı bir kısmının
da yine Avrupa Bölgesi'nden sağladığını hatırlattı.
Avrupa'da yaşanan güncel sıkıntıların kaynağı olarak kamu maliyesi ve
bankacılık sistemindeki sorunların ön plana çıkmasına karşın, bu sorunların
problemin esas kaynağı olmaktan çok söz konusu sorunların dışa yansımaları
olarak görülmesi gerektiğini belirten Çanakcı, ''Avrupa'nın karşı karşıya olduğu
sorunların asıl kaynağı çok daha köklü ve yapısal niteliktedir''
değerlendirmesinde bulundu. Güney Avrupa'da iş
gücü piyasası, kamu yönetimi ve inovasyon gibi konularda yeterli ilerlemenin
sağlanamadığına dikkati çeken Çanakcı, 2002 yılından bu yana Güney Avrupa'da iş
gücü verimliliğinin gerilediğini ifade etti. Doğu ve Güney Avrupa
ülkelerinin iş yapma kolaylığı ve inovasyon açısından rakiplerine göre geri
kaldığını dile getiren Çanakcı, nüfusun giderek yaşlanması ve geçmişe oranla
daha erken yaşta emekli olanların sayısının artması nedeniyle Avrupa'da yüksek
sosyal harcamaların sürdürülemeyecek bir noktaya geldiğini söyledi.
Avrupa'nın eski günlerine dönmesi için iş gücü piyasası, inovasyon,
verimlilik ve kamu yönetimi alanlarında yıllardır uyguladığı politikaları gözden
geçirmesi gerektiğini belirten Çanakcı, bunun için öncelikle ülkeler arasında iş
gücü hareketliliğinin artırılması, yüksek sayıda genç işsizin işgücüne
kazandırılmasının büyük önem taşıdığını söyledi.
''Türkiye'nin mali duruşu sağlam''
Raporda Avrupa'nın geneli için en sorunlu
alanlar olarak gösterilen kamu maliyesi ve sosyal güvenlik reformu alanlarında
Türkiye'nin önemli aşamalar kaydettiğine dikkati çeken Çanakcı, ''Zaten raporda
da ülkemizin kamu borcunu düşürmeye yönelik çabaları, özellikle Güneydoğu Avrupa
ülkeleri için örnek gösterilmektedir'' dedi. 2002 yılından beri uygulanan
mali disiplin ve yapısal politikaların sonucunda kamu dengelerinin sorun
olmaktan çıktığını ifade eden Çanakcı, ''Küresel ekonomide belirsizliklerin
arttığı son dönemde Türkiye sağlam mali duruşu ile birçok ülkeden olumlu yönde
ayrışmıştır'' diye konuştu. Çanakçı, 2009
yılında Gayrisafi Yurtiçin Hasıla'nın yüzde 5,5'ine kadar yükselen merkezi
yönetim bütçe açığının bir yıl içinde tekrar düşme eğilimine girerek, 2011
yılında yüzde 1,5'in altına gerilediğini dile getirdi. 2012-2014 dönemini
kapsayan orta vadeli programda bütçe açığının 2014 yılında yüzde 1 seviyesine
düşürülmesinin hedeflendiğini hatırlatan Çanakcı, AB'de kamu borcunun GSYH'ye
oranının ortalama yüzde 80 civarında iken Türkiye'de bu oranın geçen yıl sonu
itibariyle yüzde 40'ın altında olduğunu belirtti. Çanakcı, Türkiye'de kamu
borç oranının düşüş eğilimini sürdürerek, 2014 yılı sonunda kamu borç stokunun
GSYH'ye oranının yüzde 32'ye gerilemesinin öngörüldüğünü söyledi. 2023
yılında ARGE harcamalarının GSYH'nin yüzde 3'üne çıkarılması ve yine ARGE
harcamalarının 3'de 2'sinin özel sektör tarafından yapılmasının hedeflendiğini
anlatan Çanakcı, ''Böylece yüksek katma değer yaratan ve değer zincirinde üst
kademelere ilerlemeyi sağlayan bir teknoloji ve yenilikçilik yapısı tesis
edilecektir'' diye konuştu. Dünya Bankası
Türkiye Ülke Direktörü Martin Raiser de raporun özellikle
Türkiye için hazırlanmadığını belirterek, buna karşın Avrupa'da olan her
gelişmenin Türkiye'yi etkileyeceğine şüphe olmadığını söyledi. Avrupa'da
yaşanan problemlerin bir kısmının Türkiye'de de yansımasının olduğunu belirten
Raiser, Avrupa modelinde gereğinden fazla bir özgüven olduğunu
belirtti.
|