İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi, Çukurova Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Zemin Mekaniği Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesince Adana'da düzenlenen ve 7 Aralık'a kadar devam edecek olan 5. Geoteknik Sempozyumu'nda, 16 oturumda, 97 bildiri sunulacak.
5 Ocak Gazetesi'nin (Adana) haberine göre; Sempozyumda; İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, geoteknik mühendisliğinin, inşaat mühendisliğinin mutlak ve ayrılmaz parçası olduğunu söyledi. Bakır, “Her zeminde, her şart altında güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı üretiminin gerçekleştirilmesinin yolu, üst yapı uzmanı ile geoteknik uzmanın birlikte yapı tasarımı yapmasından ve İnşaat mühendisliği uygulamalarının bir takım çalışması içinde sürdürülmesinden geçer” dedi.
Temel sorun; deprem Bakır, 1998 Adana-Ceyhan, 1999 Körfez depremiyle başlayan süreçte, inşaat mühendisliği mesleğinin daha çok depremle ilintili konularda gündeme geldiğini, ne yazık ki mesleki bilgi birikiminin öneminin doğal afet dönemlerinde daha çok hatırlandığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Medeniyet mühendisliği olarak kabul edilen mesleki alanımızın can ve mal güvenliği açısından bakıldığında, temel sorununun deprem olduğu görülecektir. Depremler medeniyetlere zarar vermekte, medeniyetlerin izlerini ortadan kaldırmaktadır. Biz mühendisler; insan için, uygarlığın geleceği için, güvenli ve huzurlu bir yaşam için medeniyet oluşturmaya ve medeniyetlerin izlerini taşıyan köprüleri, yolları, binaları geleceğe taşımaya çalışmaktayız. Türkiye bir deprem ülkesidir. Asırlardan bu yana Anadolu coğrafyasında çok sayıda değişik büyüklükte deprem yaşanmış, binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Aynı zamanda bu depremler telafisi mümkün olmayan ekonomik sonuçlara yol açmıştır. Bir doğa hareketi olan depremin, doğal afete dönüşmesine yol açan bir başka gerçeklik daha bulunmaktadır. Bu gerçeklik aynı zamanda, geoteknik üzerine tartışılmasını ve önemle durulmasını zorunlu kılmaktadır. Aynı depremde, bir yapının ayakta kalması ile aynı yerde bir başkasının yerle bir olmasının nedeni aynı soruna işaret etmektedir. Bu gerçeklik, ekonomik ve güvenli yapılaşmanın temeli olarak gördüğümüz geoteknik deprem mühendisliği üzerine tartışılmasını ve önemle durulmasını zorunlu kılmaktadır."
Deprem ülkesiyiz ve geotekniğin önemini kavramak zorundayız İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şükrü Erdem, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu, Anadolu'da 1903 yılından günümüze 26 büyük deprem yaşandığını ve yaklaşık 100 bin insanın hayatını kaybettiğini ifade ederek şöyle konuştu: “Depremler bir Türkiye gerçeğidir ve bu gerçek biz inşaat mühendislerini başka konularda düşünmeye, tartışmaya sevk etmektedir. Özellikle zemin-yapı ilişkisi son dönemde üzerinde hassasiyet ve önemle durulan bir konu olarak mesleki alanımıza dahil olmuş, zemin, tasarım ve uygulama bütünlüğünün sağlanması ile yapı denetim sisteminin eksiksiz işlemesi sorunun çözüm yolu olarak görülmüş ve bu doğrultudaki girişimler hız kazanmıştır. Değişik derecelerde depremselliğe sahip bu topraklarda yapı üretmeye, yaşamaya, barınmaya devam edeceksek, geotekniğin önemini kavramak, geotekniğin esaslarına sadık kalarak tasarlamak ve uygulamak durumundayız. Bilim her zeminde inşaat yapabilmenin olanağını sağlamaktadır. Bu olanağı yaratan gerçeklik ise bize geotekniği işaret etmektedir. Aynı depremde, bir yapı ayakta kalmakta, bir başka yapı yerle yeksan olmakta, bırakalım aynı kentti, aynı sokakta farklı sonuçlar doğuran yapılarla karşılaşılmaktadır. Güvenli yapılaşma, sağlıklı kentleşme için zemin-yapı diyalektiği sağlanmalı ve bütün yapı üretim süreci denetlenmelidir."
Geoteknik, inşaat mühendisliği disiplini anabilim dallarından biridir Zemin etüdünden başlayarak inşa sürecinin bitimine kadar tüm aşamalarda inşaat mühendislerinin birinci derecede sorumluluğu olduğuna dikkat çeken Erdem sözlerini şu şekilde sürdürdü: "İnşaat mühendisleri zemin koşullarına uygun temel sisteminin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine, zemin-üst yapı arasındaki uyumun sağlanıp sağlanmadığına ve uygulamanın projeye uygun olup olmadığına dikkat etmekle yükümlüdür. Depremin yani yer hareketinin değil, binanın öldürdüğü gerçeği, bu dikkatin bir başka ifadesi olarak kabul edilmelidir. İnşaat mühendisliğinin bir alt disiplini, tamamlayıcı öğesi olarak geoteknik bu noktada önem kazanmakta, farklı meslek disiplinlerinin kesişme noktasında bulunması yapı üretim sürecindeki önemini görünür kılmaktadır. Geotekniğin bilim dalı olarak özgünlüğü, meslek disiplinleri arasında değer hiyerarşisi olup olmadığına dair tartışmaları alevlendirmekte, mesleki alanlar arasında kavram kargaşasına yol açmaktadır. Geotekniğin inşaat mühendisliğinin bir alt uzmanlık alanı olduğu gerçeği evrensel ölçeğe sahiptir ve bu alanda jeoloji ve jeofizikçilerin uzmanlaşmış inşaat mühendislerinin yerine geçecek şekilde istihdam edilmesine dair düzenlemelerin gerek güvenli yapı üretimi gerekse ülke ve kamu çıkarları açısından sorunlu sonuçlara yol açacağı açıktır. Çünkü geoteknik, tıpkı yapı, hidrolik, ulaştırma anabilim dalları gibi inşaat mühendisliği disiplini anabilim dallarından biridir ve dünya ölçeğinde üniversiteler, mesleki kuruluşlar, bilimsel ve uygulama birimleri tarafından kabul edilmiş bir olgudur. Avrupa Birliği normlarında geoteknik mühendisi geoteknik alanında özel ihtisasa sahip inşaat mühendisi olarak kabul edilmektedir. Avrupa Birliği normları zemin etüdü ve geoteknik hizmetlerin geoteknik mühendisinin sorumluluğunda yapılmasını hükmetmektedir. Bu hükmün dayanağı, hizmet verilen yapıların inşaat mühendisliğinin ilgi alanında olmasından kaynaklanmaktadır."
Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz da Türkiye gündeminde kentsel dönüşümün yer aldığına dikkat çekerek, bu konutların yapımında depreme dayanıklılığın esas alınması gerektiğini söyledi.
|