Aralık ayı ortasında Kopenhag’da gerçekleştirilen
“başarısız” iklim zirvesinin ardından beklentiler ekim ayında
yapılacak Meksika zirvesi üzerine yoğunlaştı. Ancak ülkelerin
karbon salınımının azaltılması konusundaki ev ödevlerini yerine getirmelerindeki
gönülsüzlük, toplumlardaki panik duygusunu hayli arttırmış durumda.
Türkiye de, önlem alınmaması halinde, içinde bulunduğumuz yüzyılın
sonunda yoğun çölleşmenin yaşanacağı riskli ülkeler arasında bulunuyor. Risk
ciddi. Hükümet cephesinde ekonomik kriz başka olmak üzere hemen her konuda
olduğu gibi küresel ısınma ve iklim değişikliği sorunsalında da “bizi teğet
geçer” anlayışı hâkim olduğu için, en azından özel sektörün bunun önemini
algılayıp harekete geçmesi umut verici. Önemli adımlardan biri dün yaşama geçti.
Dünyanın en büyük halka açık şirketlerini sera gazı salımlarını açıklamaya
davet eden Karbon Saydamlık Projesi (CDP) Türkiye’de de
çalışmalarına başladı. 2000 yılından bu yana dünya genelinde ve geçen sene
Brezilya, Çin Halk Cumhuriyeti, Kore ve Hindistan’da hayata geçirilen proje
Türkiye’de Akbank sponsorluğunda ve Sabancı
Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından yürütülecek.
Şirketlerin karbon ayak izini görülebilir kılmayı amaçlayan bu küresel proje
kapsamında, ilk yıl İMKB’de işlem gören ve ISE-50 endeksine dahil olan 50
şirket, karbon salımlarını ve iklim değişikliği ile ilgili politikalarını
açıklamaya davet edilecek. İlk yılın sonuçları 2010 yılının son çeyreğinde
açıklanacak. 55 trilyon dolar değerindeki varlığı yöneten 475 kurumsal
yatırımcının desteğiyle kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir uluslararası girişim
olan Karbon Saydamlık Projesi’nin tanıtımı önceki gün Grantham İklim Değişikliği
ve Çevre Enstitüsü Başkanı ve London School of Economics Profesörü Lord
N. Stern’in Sakıp Sabancı Müzesi’nde verdiği konferansla başladı.
Proje İMKB şirketlerinin ‘sorumlu’ yatırımcıların radarına girmesi için iyi
bir fırsat. CDP, iklim değişiklikleri risklerinin şirketler tarafından nasıl
yönetildiğini küresel çapta raporlayan tek bağımsız uluslararası kuruluş olma
özelliğini taşıyor. Örgüt, dünyada, 55 trilyon dolar değerindeki varlığı yöneten
475 kurumsal yatırımcı adına hareket ediyor. Lord Stern, “Kopenhag Bizi Nereye
Götürüyor” başlıklı konuşmasında, mevcut iş modelleri ve süreçlerinin devam
etmesi halinde dünyamızın bu yüzyılın sonunda 30 milyon yıldır gözlenmeyen
sıcaklıklar yaşayacağını ve yüz milyonlarca insanın göç ettiği, dünyanın kaosa
sürüklendiği bir felaket senaryosuna yol açacağını belirtti. Bu senaryonun önüne
geçmenin mümkün olduğunu kaydeden Stern, “Düşük karbon ekonomisine geçiş ekonomi
tarihinin en dinamik dönemlerinden birinin gerçekleşmesi için fırsatlar
sunmaktadır. Şu anda öncelikli olarak yapılması gereken siyasi irade ve
uluslararası işbirliğinin sağlanmasıdır” dedi. Gerçekten de düşük karbon
ekonomisi yerkürede yaşamın sürdürülebilirliği için yaşamsal bir öneme sahip. Bu
yüzden şirketlerin kendi üretimlerinde karbon salımı azaltmaya yönelik
çapacakları her çalışmanın bilinmesi ve tüketicilerin de bu konuda haberdar olup
bilinçlenmeleri gerekiyor.
Akenerji’den yeni taahhüt
Malum Enerji Verimliliği Haftası başladı. Ve enerji ile ilgili her şey artık
küresel ısınma bağlamında da değerlendiriliyor. Önceki gün Lord Stern’in
konferansından önce Akkök Grubu’nun Çek CEZ Grubu ile ortak iştiraki olan
Akenerji CEO’su Ahmet Ümit Danışman ile birlikteydik. Danışman, Türkiye’de
enerji ve elektrik sektörünün geleceğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yıllık yaklaşık 1 milyon ton CO2 salımını önleyecek yenilenebilir projelerini
sertifikalandırmak üzere anlaşma imzaladıklarını kaydeden Danışman, “Elektrik
ihtiyacı önümüzdeki 10 yılda daha da artacak. 2014-2015 yıllarında yeni
yatırımlar devreye girmediği takdirde kurulu kapasite talebi karşılamakta
yetersiz kalacak” diyerek enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payının
sadece yüzde 20 seviyesinde olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de sera gazı
salımlarının yüzde 75’i enerji sektöründen kaynaklandığı için yenilenebilir
enerji yatırımlarının süratle devreye girmesi gerekiyor. Ancak bu alanda atılan
adımlar hâlâ yetersiz. Hükümet 2 yıl önce onlarca rüzgâr santralı lisansı verdi,
ancak ilgili yasa hâlâ çıkamadı. Elektrik enerjisi piyasası ve arz güvenliği
strateji belgesine göre toplam enerji üretiminde doğalgazın bugün yüzde 49 olan
payının 2023 yılına kadar yüzde 30’un altına düşmesi gerekiyor.
|