Belediye meclisi, 2008'in 'Kars Yılı' olmasına karar verdi..." Başkan Naif Alibeyoğlu bunu söylediğinde düşündüm: " Yıl "ların kimlere adanacağını hep UNESCO belirleyecek değil ya!.. Biz de aynı yılları kendi değerlerimize adasak ne olur?
Nitekim Karslılar bunu yapmışlar; özellikle son yıllardaki, " kenti tarihi kimliğiyle yaşatma " çabalarına 2008'i armağan etmişler. Kim bilir belki UNESCO da duyar da "Kimmiş bakalım benim yetkimi kullanan" diyerek Kars'a gelir. Gördüklerine ise "Meğer dünya mirasını koruyorlarmış" diyerek kızgınlığını unutuverir.
'Gülli Dede'
Kars'ın sevdalılarından Tuncer Güvensoy'un memleketinde gerçekleştirdiği "özenli restorasyon"lardan birincisi kendi evi; ikincisi de "Kar's Otel"i. Otelin açılışını ne yazık ki göremedi, ama kentine hep "sanatsal geçmiş"ini anımsatacak hizmeti kuşaktan kuşağa anılacak.
Otelin müdürü Halit Özer'le Karslıların kültür köklerinden konuşurken, bir ara "babasının dedesi"nden söz etmesin mi? Tam "Yaşıyor mu?" diyecektim ki "Bayramda köye gidip ziyaret ettik" dedi ve ekledi: "Yaşı 116; doktor yüzü görmedi..."
25 yaşındaki Halit'in babası Zeki Bey 51; dedesi Haydar Amca 74 yaşında. Dedesinin babası ise Gülli Dede, tarihi "kafa kâğıdı"nda 1333'lü görünse bile 20 yaşındayken nüfusa yazıldığından, hesaba göre 116'yı geride bırakıyor. 25 yaşında karısını Trabzon'dan kaçırdığında, bugünkü merkeze bağlı Güdeli köyünün ilk evini yaparak aynı zamanda "kurucu"su oluyor.
Bence Naif Alibeyoğlu, ' 2008 Kars Yılı' nı Güdeli köyünde başlatarak, 19. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan bir yaşamı da kentin değerleri arasında kutsamalı.
'Çobanoğlu Gazinosu'
O gece, 20. yüzyıl halk ozanları tarihine geçen Murat Çobanoğlu' nun hâlâ bir kültür yuvası gibi yaşayan "Âşıklar Kahvehanesi"ndeydik. Eski adıyla "Çobanoğlu Gazinosu"nda.
Kars'ta artık sadece anıları kalan "Fayton Pazarı"ndaki kahvenin duvarında, çerçevesiyle birlikte solmuş bir "takdirname" asılı: "Kars Halk Ozanları Çobanoğlu Gazinosu bugüne kadar yapmış olduğu faaliyetlerle, milli tarih şuuru içerisinde, Türk âşıklık töresine saygılı sayısız genç âşıklar yetiştiren bir ocak olarak teşvik ve takdire layık görülmüştür... "
Yazının altında, 1980 öncesinde Erzurum milletvekiliyken Demirel hükümetinin Kültür Bakanı olan Rıfkı Danışman' ın imzası var. Atatürk ve Kars Kalesi resimlerinin arasındaki "derin anlam"ını ise Âşık Mahmut Karakaş ile Âşık Sabri Yokuş' tan dinledik. Kars Âşıkları Derneği'nin başkanı Karakaş, ezgisinin arasında dedi ki: "O günden bu yana hiçbir Kültür Bakanı'ndan destek görmedik. Kars âşıklık geleneğini bir halk kültürü olarak sahiplenmediler..."
Mahmut Karakaş da bu vefasızlıktan öylesinde dertli ki "ustalarına saygı" içinde sazını çalarken durup söylemeden edemedi: "Konya Âşıklar Bayramı'nda siyasetçiden geçilmiyor; âşıklığın asıl merkezi ise burası. Belediye başkanı da olmasa bizleri ne hatırlayan var, ne soran..."
Oysa Kars âşıkları, kente "hoş" gelen "Mustafa Kemal Paşa"nın ünlü türküsünü yakacak kadar da gönülden Cumhuriyete bağlılar.
Bence Naif Alibeyoğlu, 2008 Kars Yılını Güdeli köyünde Gülli Dede'nin elini öperek açarken, yanına Karslı âşıkları da almalı. Yılın en görkemli etkinliklerinden biri de "Kars Âşıklar Bayramı" olmalı.
'Altın Kaz'
Gelelim son yılların gözdelerinden "Altın Kaz Film Festivali"ne... Karslılar derler ki: "Ye kaz eti, gör lezzeti..." Bunun nedeni, kazların da dağda bayırda otlamaları... Hatta köylerdeki kaz sürülerinin "çoban"ları bile var ve "kaz otarma"yan çocuk yok gibidir.
Ne var ki o sevimli beyaz kazın, asi, inatçı ve kızdırıldığında insanı çileden çıkaran bir huyu da var. Âşık Karakaş anlattı: Köyün birine tilki dadanmış, her gece tavuklardan, " cüce "lerden ( civciv ), " beçe "lerden ( piliç ) birkaçını kaçırıyor. Sonunda yakalanınca, cezasını belirlemesi için köyün en yaşlılarından " Âşık Dede "den akıl sorulmuş. Bilge âşık ise kazın birinin tilkinin sırtına urganla bağlanarak salıverilmesini istemiş. " Çünkü " demiş Âşık Dede, " Bu kaz onun sırtındayken, yaşamını zindan eder; ölümden beterdir..."
Kimlikli gelişme
2008'in 'Kars Yılı' olmasıyla birlikte, kentteki "kimlikli gelişme" kararının da 10. yılı kutlanmış olacak. Bugünkü "kültür ve sanat kenti" tanımına neden olan gelişmelerin temelinde, Mimarlar Odası'yla belediye arasında 1998'de başlatılan ilk " işbirliği" görüşmeleri var. Amaç ise apartmanlaşmaya kurban olmaya başlayan tarihi taş yapıları kurtarmak ve kültür değerlerini yaşatmayı temel alan bir kentsel yaşamı " yeniden " Kars'a kazandırmaktı.
Çünkü Kars, 1970'lere dek sinemasından tiyatrosuna, hatta operetlerinden konserlerine kadar doğudaki sanat merkezimizdi. Ancak ekonomik ve sosyal gerilemeler kentteki yaşamı da olumsuz etkileyince, bunu durdurmak için " tarihini unutan değil, kucaklayan bir kent " olabilmek, öncelikli hedefler arasına girdi.
1998, işte bu hedef için ilk büyük toplantıların geçekleştiği yıl oldu. 2000 yılında kurulan Tarihi Kentler Birliği'nin ( TKB ) öncü üyelerinden, önderlerinden olan Kars için izleyen yıllar sanki yeni bir başlangıç gibiydi.
Kars'taki " Rus işgali " döneminden ( 1870'lerden 1910'lara...) kalma tarihi dokuyu koruma çabaları ile kültür ve sanat etkinlikleri " birlikte" gerçekleşerek, mimariden halk sanatının özgün dallarına kadar hemen her dalda toplumun ilgisini ve sahiplenmesini sağlayan çalışmalar yaygınlaştırıldı.
İşte bu çalışkanlık günümüze kadar " kesintisiz " ve hatta artarak sürdü. Kars Belediye Meclisi de aynı çalışkanlığın kazanımlarını daha da zenginleştirmek üzere 2008'i " Kars Yılı " ilan etti.
Yeni yılda yolunuz düşmese de düşürün. Kars'ta gerçekleşecek sayısız etkinliklerden hiç değilse bazılarına katılın. Bir kentin öz değerlerini yitirmeden gelişme çabasındaki tanımlanamaz heyecanını mutlaka paylaşın.
|