p>BirGün Gazetesi'nden Burcu Bingöl, 17 ağustos 1999 depreminin 12. yılında, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe ile hükümetin Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı, Türkiye'deki binaların depreme ne kadar hazırlıklı olduğu ve 1999 depreminden bugüne nelerin değiştiği üzerine bir söyleşi gerçekleştirmiş. Yaraları hala kapanmayan 1999 depreminden ne hükümetin ne de yurttaşların ders çıkarmadığını belirten Gökçe, depremin unutturulmasından şikayetçi.
Şimdiye kadar yapılan araştırmaların bir çoğunda Türkiye'deki konutların yüzde 80'inin depreme dayanıksız olduğu söyleniyor. Bu rakam içinde okul, hastane gibi kamu binalarının da büyük yer kapladığı bilgisini ele aldığımzda sizce nasıl bir tablo bizi bekliyor?
Yaklaşık yüz yıllık dönem içerisinde ülkemizde beş üzeri büyüklükte 150'den fazla deprem olmuş. Can ve mal kaybına neden olmuşlar. Dolayısıyla 100 yıllık dönem içinde ne yazıkki 110 bin insanımızı toprağa gömmüşüz. Yaklaşık 700 bin yapı yerle bir olmuş. 1999'a kadar deprem ülkesi olmamıza rağmen yapılarımızın yüzde 70’den fazlası herhangi bir mühendislik hizmeti almadan üretilmişlerdir. Önemli bir kısmı kaçak olarak üretilmiştir. Kaçak yapı üretilmesinde İstanbul baş tacıdır. Dolayısıyla mühendislik hizmeti görmeden üretilmiş olan yapılar da normalde yıkıcı hasar yaratmayacak bir depremle karşılaştıklarında bile yıkılıyor, can ve mal kaybı ortaya çıkıyor.
Kamu binalarının büyük kısmı hala riskli
1999 depremi bu söylediğinizi korkunç bilançosuyla desteklediğini biliyoruz. Peki sonrasında ne oldu? Aradan geçen 12 yıl içinde riskli binalar sağlamlaştırıldı mı? Depremden sonra yapılan binalar güvenli mi?
Maalesef. Elbette teorik düzeyde bir dizi çalışmalar yapıldı. Bugün depreme yönelik bilgilerimiz 1999 şartlarından çok daha fazladır. Meslek odaları zaten depreme yönelik birçok çalışma yapıyordu. 1999 sonrası üniversiteler, bayındırlık bakanlığı, belediyeler de güvenli yapı üretilmesine yönelik bir dizi çalışmalar yaptılar. Ama bunlar ne yazık ki hayata geçirilmemiştir. Halen okullarımızın, kamu yapılarımızın, iş merkezlerimizin büyük kısmında deprem güvensizliği sürüyor. 1999 depreminde konutlarımızın durumu ne ise bugün de konutlarımızın durumu odur. 12 yıl geçmiş olmasına rağmen yapılarımızın yüzde 1’i bile güçlendirilmedi.
'Hükümet bizden sadece görüş alıyor'
Hükümetin, Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı diye bir projesi var. Bu proje kapsamında veya öncesinde odalarla hükümetlerin bir işbirliği söz konusu mu?
Bu projeden önce Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı afet işleri genel müdürlüğü bu çalışmaları yapıyordu. 2 yıl önce başbakanlık acil durum başkanlığı diye yeni bir kuruluş kuruldu. Afet işleri genel müdürlüğü başta olmak üzere illerdeki sivil savunma örgütleri de ortadan kaldırıldı. Sivil savunma birimleri kapatıldıktan sonra kaymakamlıklar ve belediyeler ne yapacaklarını bilmiyorlar. Belediyelere il özel idaresi tarafından verilen konteynerler var. İstanbul'un muhtelif yerlerinde güvensiz bir şekilde duruyorlar. Herhangi bir afette nasıl kullanılacağı, içlerinde ne olduğu kaymakamlık tarafından da belediye tarafından da bilinmiyor.
Bu projeden de haberdarız. Bizden de görüş istediler, görüşümüzü ilettik. İMO olarak görüşümüzün alınmış olması başka bir şeydir, bunların hayata geçirilmesi başka bir şeydir. Ne yazık ki bugüne kadar gelmiş olduğumuz nokta ortaya konmuş olan bilimsel belgelerin, görüşlerin, düşüncelerin bugüne kadar uygulanmadığı yönündedir. Bu projede de görüşlerimizin ne kadar yer alacağını göreceğiz. Depremin kendisi bir afet değildir. Eğer depremden sonra can ve mal kayıpları ortaya çıkmışsa işte o afettir. Afet bir olayın kendisi değil ortaya çıkarmış olduğu sonuçlardır.
|