|
Yatırım" denince sadece "emlak pazarı"nın anlaşıldığı yağma düzeninde, "Vestel" adeta "yüz akı"mız bir çağdaş "üretim"i simgeliyor... Her yeri binalarla dolduran pazarlamacı "iş" dünyamızda, bize ait bir "teknoloji markamız" yüreğimize su serpiyor...
Bu nedenle aynı grubun İstanbul'da Karayolları'ndan satın aldığı arazideki "imar hırsı"nı da biraz "hayret"le izliyoruz... Sıradan yap-satçıların "imar rantı oyunları"nı eşsiz Boğaziçi sırtlarına reva görmek, zarif Vestel'lerle de gelişen çağdaşlığımıza yakışmıyor...
Nitekim arsanın ihalesini Suudiler yerine Zorlu kazandığında, kamuoyundaki "sevinç"in nedeni de aynı "yerli imaj" değil miydi? O kadar ki, meslek odalarının "Bu imar kurallarıyla İstanbul'a karşı suç işlenecek" demelerine bile aldıran olmadı...
Hatta İETT arazisini alan Suudiler, "imarı davalı" diyerek ihale bedelini ödemezken, Zorlu'nun "aynı durumda"ki mahkemelik arsa için parayı "peşin" ödemesi adeta kutsandı...
Hele Kadir Topbaş'ın kendi deyişiyle bu "keş" parayı görünce "Zorlu devlete güveniyor" demesi ne kadar hazindi!.. Türkiye'nin krallık değil, "hukuk devleti" olduğunu; "satış bedelini belirleyen imar koşullarını yargılayan mahkeme"nin saygınlığını anımsatan bile olmadı...
Ağa Han'ın Mimarı
İşte böylesi bir süreçte davalık olan imar kurallarıyla şimdi de "mimarlık yarışması" açılıyor... Mimarlar Odası ve diğer "davacı" odalarımızın "kente karşı suç" saydıkları yapılaşmayla "dünya mimarları"ndan proje teklifleri isteniyor.
Adına "Zorlu Center" denen rant tesislerine ait "Mimarlık ve Kentsel Tasarım Yarışması Yeterlilik Çağrısı"nda, başvuruların mimar Sûha Özkan'a yapılması isteniyor... (Gazeteler-17 Haziran 2007)
Tıpkı Zorlu'nun sanayide Vestel'le kazandığı saygınlık gibi, Özkan da mimarlıktaki "tanınmış kimliği"ni ünlü Ağa Han Ödülleri'nin genel sekreterliğinde edindi. Ödüllerin amacı, özellikle İslam ülkelerindeki günümüz mimarlığının, tarihsel ve kültürel derinliklere saygılı bir çağdaşlıkla gelişmesini özendirmek. Bu nedenle Özkan'ın adı da yıllarca "kente ve çevreye saygılı" projelerle birlikte anıldı...
Ne var ki şimdi aynı mimarımız, İstanbul için "kenti ve çevreyi yadsıyan" sonuçlar yaratmaya aday bir mimarlık yarışmasını yönetiyor. Hem de yine Ağa Han birikimleri nedeniyle kendisini 2005'teki Dünya Mimarlık Kongresi'ne "başkan" yapan Mimarlar Odası 'nın engellemek istediği bir imar cinayetine "önderlik" ederek...
Suçlar Zinciri
Peki Zorlu'nun peşin "800 milyon dolar" verdiği ve şimdi dünya mimarlarına da "yarışın" denen mahkemelik imar koşulları neler? Meslek odalarının dava dilekçesinden özetleyelim:
1- Arsa "Boğaziçi sit alanı"nda kalmasına rağmen, ihaleye esas imar planı değişikliğinde "Koruma Kurulu onayı" yok...
2- Plan değişikliğinin, Boğaziçi'nin bütünü gözetilmeden parsel ölçeğinde yapılması ve Büyükşehir Belediye Meclisi'nden "karar alınmadan" onaylanması yasalara aykırı.
3- Sadece "ticaret ve kültür" amacıyla yapılaşmaya açılan arsada "rezidans" tanımıyla "satılık daire"ler öngörmek, üst planlarla çelişiyor.
4- Boğaziçi etkilenme bölgesinde yasa "en çok 15 m." yüksekliğe (5 kat) izin verirken, Zorlu'ya 85m 'lik (28 kat) olanak sağlanıyor...
5- Bu koşullarla tasarlanacak her yapı, Boğaziçi peyzajını yasalara aykırı olarak tahrip edeceği gibi, bölgenin zaten "yetersiz" olan "altyapı"sına da çözümü olanaksız yükler getirecektir...
İşte bütün bunlara yargının ne diyeceği beklenmeden ilan edilen mimarlık yarışmasına ise kimler katılabilecek biliyor musunuz? İlana göre "benzer" konularda "uluslararası ödül" almış mimarlar; bu ödülleri veren jürilerde üye olanlar...
Böylesine devasa suç projeleriyle "küreselleşen" mimarımız var mı; anımsayamadık... İlanda "tanımlanan" yabancılara Türkiye'de yargı kararlarının esas olduğunu bildirmek ise Uluslararası Mimarlar Birliği'ne (UIA) düşüyor.
Nitekim Özkan'ın da katıldığı UIA'nın 2005 İstanbul bildirgesinde; "Kentler, hukuka aykırı projelerin tehdidinden kurtarılmalıdır..." denmemiş miydi?
|
