izi fazla merakta bırakmadan hemen detaylara geçeyim. Bildiğiniz gibi Karayolları arazisi 800 milyon dolar bedelle Zorlu Gurubu'na, İETT garajının olduğu alan ise 705 milyon değerle Dubai Prensi'ne satıldı. İhale sürecine, açık artırmada tarafların verdiği uğraşa söyleyecek lafımız yok. Kamuoyunun göz önünde rekor bir fiyata bu arsalara sahip oldular. Helal olsun!
Yalnız bir gerçek var ki, bir varlığa ve özellikle bu kamuya ait bir varlıksa, ne kadar bedel öderseniz ödeyin, eğer hukuka uygun bir yapı ortaya çıkmamışsa sizin yaptığınız alım ve alım sonrası ortaya koymak istediğiniz proje, asla hayata geçemeyebilir.
Bu detaydan yola çıkarak projeleri tek tek inceleyelim.
Kantarcı istifaya zorlandı
1- İETT garaj arsası: Melih Aşık’ın pazar günü köşesinde aktardıklarından başlayalım. “Levent İETT Garajı'nın Dubai Prensi'ne ilk satışı hukuksuz ve usulsüzdü. O yüzden değer tespiti yapıldı, açık artırma usulüyle ihaleye çıkıldı. 100 milyon dolara giden aynı arazi bu defa aynı kişiye 705 milyon dolara satıldı. Peki bu defa hukuka uygun mu hareket edildi? Ne gezer. Bu defa da arazinin İETT'den Anakent Belediyesi'ne satışında usulsüzlük kokusu yükseliyor. İETT Genel Müdürü Muammer Kantarcı bu yüzden, yani İETT'nin hakkını savunduğu için istifaya zorlandı. İETT Genel Müdürü Yardımcısı Cemal Acar da yapılan usulsüzlükleri sineye çekemedi, gitti Beyoğlu Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Cemal Acar'ın suç duyurusundan birkaç maddeyi aktaralım: "İdare Encümeni araziyi 2581 sayılı yasaya dayanarak satıyor. Oysa bu yasanın konuyla hiç mi hiç ilgisi yok. 2581 sayılı yasa Deniz Ticaret Filosunun Geliştirilmesi Hakkında Kanun'dur! Encümen kararında, Levent arsasının bedelinin İdare'ye ödenmesi koşuluyla satılması öngörülüyor. Oysa 110 milyon liralık satış bedeli İETT'ye ödenmiyor. Tapu Müdürlüğü belge talep edince üzerinde "bedeli tahsil edilmiştir" ibaresi bulunan "düzmece bir belge" düzenlenip veriliyor. İETT arsasının satışının ihale ya da Maliye Bakanlığı'nın onayı ile yapılması gerekiyor. Oysa ikisi de yapılmıyor. Filmin geriye sarılıp ilk satışın usulüne uygun yapılması gerekiyor.”
Hukuk hiçe sayıldı
Aşık’ın aktardıkları sonrası detaylandırmaya çalışalım. Her şeyden önce sormamız gereken bir soru var, bu arsa nasıl İETT’nin garajı haline geldi? Bu bölgede garaj kurulması için geçmişte kamulaştırma yapıldı mı? Yapıldı ise kamu yararına yapılan bir işlem nasıl oldu da ticari bir satışa döndü? Bu arsa amacı dışında hatta idarenin devre dışı kaldığı bir yapıda nasıl satılıyor? Hukukun hiçe sayılarak kamu değerlerinin, bu kadar kolay, “para giriyor aman satalım” denerek transfer edildiği bir ülkede “hak, adalet, sosyal devlet” gibi olgulardan bahsetmek mümkün mü? Park yapılsa bütün İstanbul halkının yararlanabileceği bir alandan bu şekilde bir satış ile sadece parası olanın, üstelik şehrin görüntüsünü bozar, üstüne yük bindirir şekilde yararlanacak olması, hangi hukuki mantık içinde açıklanabilir?
Sonuç 1: Konu hakkında ortaya atılan iddialar ve özellikle İETT Genel Müdürü’nün istifa etmeye zorlanması ve yardımcısının savcılığa başvurması çok ciddi olaylardır ve devleti temsil eden kişi ve kurumlardan bir vatandaş olarak acilen cevap bekliyorum
Kamu yararı transfer edildi
2- Karayolları arazisi: Bu arazi İstanbul’un kavşak alanı olarak planlandı ve araştırmalarımıza göre zamanında kamulaştırma yoluyla bu hale getirildi. Son dönemde “bırakın kavşak alanı” olmayı İmar Planı değiştirilerek satışa çıkarıldı ve az katlı yayılmış bir yerleşime dahi izi verilmezken “gökdelenler” ile doldurulacak bir model ortaya çıktı. Daha açıkçası, arazide inşaat izni verilen yaklaşık 81 bin metrekarelik net alan üzerinde 226 bin metrekarelik inşaat yapılabilecek. Bina yüksekliği için öngörülen 1.5-2 emsale göre 28 kat ve üstü yüksekliğinde bina yapılması mümkün hale geldi.
Bu arada inşat alanının daha da artırılabileceği konuşulanlar arasında. Bu noktada soralım; zamanında kamu menfaati düşünülerek kavşak bölgesi olarak bırakılan, toplanan bu alan nasıl oldu da bir anda “üzerinde dev binaların yükseleceği ve İstanbul halkı yerine sadece parası olanların yararlanabileceği bir alana dönüştü. Hangi hukuki gerekçeler ile kamu yararı özel sektöre transfer edildi? Bu alana İstanbul halkını sosyal ihtiyaçlarını karşılayacağı bir alan, bir park, bir kültür merkezi yapılamaz mıydı?
Sonuç 2: Bana ulaşan bilgiler doğruysa ve Karayolları arazisi için zamanında kavşak alanı başlığı altında kamusal çıkarlar adına kamulaştırma yapıldıysa, kamu yararı ile ilgili gerekçe ortadan kalktığı anda arazinin satılması değil, eski sahiplerine iade edilmesi gerekir.
Son söz: İstanbul’un her yerine “petrol” parasıyla yapılmış Dubai tarzı binalar dikmeye özenenlere bir çağrım var. Burası önünde su birikintisi olan çöl değil. Burası dünyanın kalbinin attığı, dünya tarihinin kalıntılarının yattığı yer. Dünyanın neresinde “tarihte kurulmuş en büyük iki imparatorluğun” izleri var. Bu şehri bozmayın. Bu halk ve tarih sizleri affetmez.
Not: Bu gidişi durduramazsak yapacağım tek bir şey var. Ben de bir yabancı ortak bulup, satılacak yeni kamusal alanlar için ihaleye gireceğim. En azından zararı en aza indirecek şekilde inşaatları yaparım!
|