Yurt Düzeyinde ‘Savunma Yılı’
Geride kalan 2008, siyasi ve ekonomik gerilimleriyle anılsa bile çevre ve kültür değerlerimizin savunulmasında önemli kazanımların yılı oldu. Doğayı ve tarihi gözden çıkaran yatırımlara karşı yurt düzeyindeki “yerel duyarlılıklar”ın hukuk direnişlerinde başarılı sonuçlar alındı.
Geride kalan 2008, siyasi ve ekonomik gerilimleriyle anılsa bile çevre ve kültür değerlerimizin savunulmasında önemli kazanımların yılı oldu. Doğayı ve tarihi gözden çıkaran yatırımlara karşı yurt düzeyindeki “yerel duyarlılıklar”ın hukuk direnişlerinde başarılı sonuçlar alındı. O kadar ki sonunda Başbakan dayanamadı ve meslek odalarının talan projelerine açtıkları davalarla “iş yapmalarının engellendiği”ni söyledi. Oysa yargının doğaya ve kültüre zararlı bulduğu uygulamalar, aynı zamanda ulusal ve toplumsal yararlara da aykırı oldukları için durduruldu. Sosyal bir hukuk devletinde, yaşam kaynaklarını korumak için “yargı denetimi”nin sağlanmasından şikâyetçi olunması, ülkenin ne denli “demokrasi kültüründen yoksun” yönetildiğini de kanıtlamış oldu. ‘Sathı Müdafaa’ gibi... Toplumun duyarlı kesimlerinin ülke değerlerini savunmak üzere yurt düzeyinde hukuksal mücadeleye girişmeleri, Kurtuluş Savaşımızın örgütlenmesindeki “Müdafaa-i Hukuk” kavramını anımsatıyor. “Hukukun savunulması”yla zafere ulaşan bağımsızlık mücadelesi için Atatürk’ün ünlü, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh tüm vatandır” sözü de yine tüm yurdu sarmalayan duyarlılıkla örtüşüyor. İşte, 2008’de doğanın ve tarihsel mirasın sömürgeci niyetlere ve uygulamalara karşı yurt düzeyinde savunulmasına kimi örnekler: SİNOP: Karadeniz’de doğal kıyı kuşağı bırakmayan ve kentlerin denizle ilişkisini yok eden “dolgu yol” inşaatının Sinop ilindeki Güzelçay bölgesi projesi, sivil kurumların açtıkları dava sonucunda Danıştay tarafından kasım ayında durduruldu. Bu karar, aynı kuşakta bundan sonraki yol tahribatlarını da önleme bakımından önemli bir kazanım. ARTVİN: Doğal ve kültürel dokusuyla ünlü Kafkasör Dağı’nda Kanadalı bir firmaya verilen bakır madeni iznine karşı Artvin Barosu ve Yeşil Artvin Derneği tarafından açılan davada Rize İdare Mahkemesi ekim ayında “maden ruhsatlarının iptali” kararını aldı; böylece yeşil yaylaları bile gözden çıkaran dışa bağımlı madencilik politikasına etkili bir hukuk dersi de verilmiş oldu. OSMANİYE: Anadolu’nun en eski uygarlık merkezlerinden antik Kastabala kentinde yapılması için hemen tüm kamu kurumlarından onay alan çimento fabrikasına karşı, arkeoloji bilgemiz Prof. Halet Çambel’in başlattığı “sivil direniş” büyük bir tarih katliamını önledi. Aynı bölgedeki Karatepe’de bulunan Hitit yerleşimini, 50 yılı aşkındır kazarak gün ışığına çıkaran Çambel’in çağrısıyla harekete geçen Osmaniye ve Adana’daki demokratik kuruluşlar, aydın ve sanatçıların da katılımıyla, “Kastabala’yı kurtarma platformu”nu kurdular. Etkinliklerin ve kamuoyunun baskısıyla fabrikaya, antik kentten uzak yeni bir yer belirlendi. BODRUM YARIMADASI: Doğayla uyumlu geleneksel dokusunu dağlara tırmanan tatil siteleri ve kıyıları kuşatan azman turistik tesislerle yitiren Bodrum Yarımadası’na bu kez de “Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Planlaması” adıyla yeni yoğunluklar öngörülmüştü. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca devreye sokulan 1/25 bin ölçekli planın turizm tesislerine 5 kat veren ve sit alanlarında golf turizmi yapılaşmasına olanak sağlayan hükümlerine Mimarlar Odası’nın açtığı dava sonucunda, Danıştay 6. Dairesi ağustos ayında yürütmeyi durdurma kararı aldı. İZMİR–ÇEŞME YARIMADASI: Yeni ve yaygın yapılaşmayla Çeşme Yarımadası’nda da çevre tahribatına yol açacağı belirlenen “Alaçatı-Paşalimanı Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı” da yine Mimarlar Odası’nın başvurusu üzerine Danıştay 6. Dairesi’nce durduruldu. Bakanlık planında, özellikle ayrıcalıklı “Port Alaçatı” girişimiyle birlikte 1. ve 2. derece doğal sit alanları, ormanlar, kıyılar, tarımsal niteliği olan alanlar yapılaşmaya açılırken bölgedeki su potansiyelinin yetersizliği de gözetilmiyordu. ANKARA: Kentlerin sadece “otomobile göre kurgulanma”sına son verilmesini öngören uluslararası sözleşmelerin rekor uygulamalarla çiğnendiği Ankara’da, şehircilik ve ulaşım ilkelerine aykırı altgeçitlere açılan davalar kazanılsa da belediye umursamıyor. Bu nedenle başkentimiz 2008’i de “uyulmayan” yargı kararlarıyla geçirirken bu kez de “hızlı tren garı” projesi “hukuka aykırı” bulundu. 16. İdare Mahkemesi, Çankaya Belediyesi’nce dava edilen proje için Büyükşehir’in imar planı değişikliklerini, yoğun yapılaşma önerileri ve kentsel ulaşım sistemini zedelediği için durdurdu. ALİAĞA: Çevreye duyarsız sanayileşmenin mağdurlarından Aliağa’da bu kez de “termik santral” yapılması çok sayıda kamu kurumundan onay aldığı halde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin olumsuz görüşüne takıldı. Metropoliten alana ait genel planlama hedeflerine aykırı bulunan santral için ÇED raporuna olumsuz görüş veren belediye, yer seçiminin tarım ve yerleşim alanlarına çok yakın olduğunu belirtti. HASANKEYF: İnsanlığın gündeminde henüz “kültürel mirasa saygılı kalkınma” sözleşmelerinin bile bulunmadığı 50’lerde tasarlanmış projeyle Ilısu Barajı’na kurban edilmek istenen uygarlık merkezi Hasankeyf, bu kez de yabancı finans kurumlarının desteklerini çekmesiyle yeniden “kurtulma umudu”na kavuştu. Tarihsel hazinemizin ilkel ve eskimiş bir projeyle yok edilmemesi için yıllardır direnen uzmanlarımıza “PKK de barajı istemiyor” diyen Başbakan’ın bu yakıştırması ise 2008’in en talihsiz beyanları arasına girdi. ...VE İSTANBUL: Haydarpaşa, Galataport gibi kentin kamusal kıyı alanlarına özel rant yapılaşması öngören “özelleştirme planları” meslek odalarının yargıya başvurularıyla durdurulmuş oldu. Sonuçlanmaları 2009’a kalanlar arasında Mimarlar Odası’nca yargıya götürülen konulardan “Seyrantepe Stadı” imar planı, kentin gelişimini ormanların bulunduğu kuzeye çekmesi; ekolojik ve topografik açıdan hassas bölgede yoğun yapılaşma getirmesi nedeniyle dava sürecinde. Sulukule’deki yıkımları ve Roman sakinlerin zorunlu göçünü öngören “Tarihi Yarımada, Fatih ilçesi, Neslişah Sultan Mahalleri (Sulukule) Yenileme Avan Projesi” de mahkemelik... Ayrıca yine İstanbul’un Ömerli su havzasını yapılaşmaya ve sanayileşmeye açan imar planları ile aynı bölgelere yeni imar olanakları sağlayan İSKİ’nin yönetmeliklerinin iptali için açılmış davalar sürüyor. Anayasa sınavı Ülke düzeyindeki çok sayıda hukuk mücadelesinden özet bir derlemeyle sunduğumuz tüm bu örnekler, anayasadaki çevrenin ve toplum çıkarlarının “herkes tarafından savunulması hakkı”nın kazanımları. Duyarlı kişi ve kurumların, kente, çevreye ve kültüre zarar veren yağma projelerine karşı yargı denetimini harekete geçirmelerinden şikâyetçi olan siyasi egemenlerin sözde “sivil” anayasa değişikliği hedefleri de bu gibi “sivil müdahalelerin önlenmesi”ne yönelik. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın 2009 için öngördüğü “yeni anayasa” gündemi, ülkemiz için “yaşamsal” önem taşıyan çevre ve kültür savaşımında en ciddi sınavlardan biri olacak. |