Yok Olan Cemaatin Hikayesi
Kent tarihine dair pek çok izi hala taşıyan Yahudi Mahallesi, günümüzde yıkık dökük evleri ve sadece özel günlerde açılan sinagoguyla dahil olabiliyor kentlinin yaşamına. Beş asırlık geçmişine rağmen hala kullanımda olan Şengül Hamamı da mahallenin geçmişine dair pek çok sır veriyor. 1940'ların Yahudi Mahallesi'ni ve yok olan bir cemaatin
Kent tarihine dair pek çok izi hala taşıyan Yahudi Mahallesi, günümüzde yıkık dökük evleri ve sadece özel günlerde açılan sinagoguyla dahil olabiliyor kentlinin yaşamına. Beş asırlık geçmişine rağmen hala kullanımda olan Şengül Hamamı da mahallenin geçmişine dair pek çok sır veriyor. 1940’ların Yahudi Mahallesi’ni ve yok olan bir cemaatin hikayesini, mahallenin o dönemki sakinlerinden dinledik. Geçmişte Ankara’nın kent tarihine dair pek çok kültürel renge ev sahipliği yapan Yahudi Mahallesi, günümüzde yıkık dökük evleri ve sadece özel günlerde açılan sinagoguyla dahil olabiliyor kentlinin yaşamına. Anafartalar Caddesi üzerinde, Çocuk Esirgeme Kurumu binasının yanındaki merdivenlerden inilen Yahudi Mahallesi’nde önce Tarihi Şengül Hamamı karşılıyor sizi. 500 yıllık bir geçmişi olan bu hamamda, yakın zamana kadar Yahudi kadınların dinlerine uygun bir şekilde yıkanmalarına imkan sağlayan Tevila bölümü de bulunuyordu. Bu bölüm, yakın zamanda yıkıldı. Hamam, beş asır önce İshak Paşa tarafından yaptırıldı. Yapılışından sonra da çok sayıda Yahudi geleneği burada gerçekleştirilmiş. Beki Bahar, Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri adlı kitabında şöyle anlatıyor hamam geleneğini: "Yahudi Mahallesi’nin bir ucundaki Şengül Hamamı, özellikle Yahudi hanımlar için olmazsa olmaz bir hamamdı. Gelinlerin düğün gününden bir gün önce yıkanma töreninden geçmeden evlenmelerine izin verilmezdi. Gelin bir havuz içine sokulur, 40 tas su dökülür, dualarla dileklerle Yahudi geleneğine uygun bir tören yapılırdı. Hamamın mermer kurnaları, oymalı bakır muslukları dile gelse de, geleneksel törenleri, mutlu gelinleri, bebek özlemi çekip de sıcaktan medet uman hanımları, daha nice hikayeleri anlatabilse." Bugün hala kullanılıyor Şengül Hamamı, fakat tam karşısındaki Yahudi evleri artık yok. Ankara’nın başkent olmasıyla istimlak edilen evlerin yerine Anafartalar Lisesi yapılmış. Ankara cemaat için şaşırtıcı Murat Hüdavendigar 1356 yılında kenti ele geçirdiği zaman, Ankara’da yerleşik bir Yahudi cemaati olduğunu ifade eden Bahar, "Yahudilerin 1492’de İberik Yarımadası’ndan göçmesinden tam 136 yıl önce Anadolu’nun orta yerinde bir Yahudi cemaati... Ankara, Yahudi cemaati için oldukça şaşırtıcı bir kent" diyor ve ekliyor: "Yahudiler hiçbir zaman büyük bir mahallede, büyük bir kalabalık teşkil etmediler ama her zaman, toplumla kaynaşmış bir şekilde bulundular. Ankara’nın yapısı da buna uygundu. Osmanlı’daki Ahilik sisteminden gelen bir kardeşlik ortamı vardı. Her zaman bir toplum, sinagog hatta Yahudilerin inançlarına uygun yapılmış bir hamam bulunmuş bu çevrede. Anlaşılan, Yahudi Mahallesi Bizans’tan beri aynı yerde kurulu kalmış." Çeşitli kaynaklarda 1522 yılında kentte 30 Yahudi evi, 1555’te ise 200 Yahudi olduğu ifade ediliyor. Kaynaklar, Yahudi nüfusunun genellikle bin kişiyi aşmadığı ve sadece 1935-1955 yılları arasında 3 bine çıktığı fikrinde birleşiyor. Ankara’daki Yahudi nüfusuna dair bilgilerden biri de, şehir nüfusunu 30 bin olarak tahmin eden Evliya Çelebi’nin şu cümleleri: "Kentin Yahudisi gayet çoktur. Sade Yahudileri 12 mahalledir." Ayrımcılık yaşamadık Ankara Yahudileri, mahallede bulundukları dönemde geleneklerini de özgürce yaşamışlardı. Atatürk Bulvarı’nda oturduklarını ve apartmanın değil, neredeyse semtin tek Yahudi ailesi olduklarını söyleyen Bahar, o dönemi şöyle anlatıyor: "İnançlarımızı her zaman özgürce yaşadık. İstediğimiz zaman sinagoga gider, orucumuzu tutar, dini esaslara göre yenmesi yasaklanmamış olan kaşer et keserdik. Ankara’da bazı kasaplara kaşer tavuk gelirdi. Müslüman arkadaşlarımız da zaman zaman bu tavuktan alırdı. Çünkü o et kontrollü ve sağlıklı bir şekilde kesilirdi. Büyük çaplı bir ayrımcılık hiçbir zaman yaşamadık. Halkın dayanışması çok güzeldi. Evlerde şarap, sucuk yapılırdı. Tatlı bir sohbet ortamı vardı. Ankara’nın dokusu küçük şehirlere hastı. Okuldaki tek Yahudi öğrenciydim. İyi bir öğrenci olduğum için diğer öğrenciler bana saygı gösterdi ve herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadım." Çocukluğumuz güzeldi Ankara’da 1955 yılına kadar yaşayan yazar Yakup Almelek ise şöyle anlatıyor o günleri: "Savaş yıllarının bazı sıkıntılarını çektik ama genel anlamda çok iyi bir çocukluğumuz oldu. Küçük olaylar dışında önemli bir sıkıntı yaşamadık. Sinagog mahalledeydi. Bayramlarda rahatça sinagoga giderdik. İnsanlar inançlarımıza saygı duyardı. Müslüman Yahudi evlilikleri zaman zaman yaşanıyordu. O dönemde cemiyet buna tepki gösteriyordu ama bu çok büyük bir tepki değildi. Böyle bir evlilik istenmezdi ama olduğunda da kabul görürdü. Yahudi halk çoğunlukla ticaret alanında çalışırdı." |
-
Acı değişimler çok tatlı anlatılmış, değişim işte hayatımızda değişmeyen tek şey. Bizler de yarınlarda bu günlerimizi belki böyle tatlı anlatacağız. Şimdi yaptığımız gibi domates ve biberin dolapta büyümediğini hormonu bilmediğimiz sadece tek ayakkabılarımızın olduğu günleri. YANITLA