YEM Yayın, "Osmanlı'da Günlük Yaşam Nesneleri"ni Sunar
M. Şinasi Acar’ın, Osmanlı döneminde günlük yaşamda kullanılan ve bugün artık her biri bir sanat eseri niteliğindeki nesnelerden örnekleri içeren “Osmanlı’da Günlük Yaşam Nesneleri” adlı kitabı YEM Yayın tarafından okurların beğenisine sunuldu
Osmanlı’nın “günlük yaşamı”, bugün her biri “sanat eseri” olan nesneler, M. Şinasi Acar’ın yeni kitabıyla hayat buluyor... Yapı dünyasının bilgi merkezi Yapı-Endüstri Merkezi’nin (YEM) yayıncılık faaliyetlerini yürüten YEM Yayın, M. Şinasi Acar’ın, Osmanlı döneminde günlük yaşamda kullanılan ve bugün artık her biri bir sanat eseri niteliğindeki nesnelerden örnekleri içeren “Osmanlı’da Günlük Yaşam Nesneleri” adlı kitabını okurların beğenisine sundu. “Osmanlı’da Günlük Yaşam Nesneleri”; Osmanlı’nın çeşitli dönemlerinde kullanılmış takvimlerden koyun saatlerine, terazilerden rubu tahtalarına, buhurdan ve gülâbdanlardan körüklü fenerlere, kemer tokalarından dikiş nakış araçlarına, mühürlerden kamış kalem ve kalemtıraşlara, hokka ve divitlerden elyazması kitaplara, sancak Kurânları’ndan rahle ve çekmecelere, ferman ve beratlardan kale anahtarlarına kadar çok sayıda nesneyi bir arada sunuyor. Bir mühendis yaklaşımıyla uzun soluklu araştırma ve titiz bir çalışmanın sonucunda, bazıları ilk kez böylesi bir çalışmada yer alarak gün ışığına çıkan nesnelerin yapım teknikleri, kullanım yer ve yöntemlerinin yanı sıra sanatkârları hakkındaki bilgilere de yer vererek aktaran M. Şinasi Acar, kitabı ile ilgili olarak; “Kültür tarihimizdeki değerleri tanımak, duyurmak ve koruyup gözetmek hepimiz için yerine getirilmesi gereken bir görev ve insanlık adına ödenmesi gereken bir borçtur. Osmanlı’da Günlük Yaşam Nesneleri, bu borcun çok küçük bir bölümünü ödeyebilmek amacıyla yazıldı” diyor. Geçmiş zaman penceresinden gülümseyip bizi selamlayan, birbirinden ilginç sanat eserlerimiz olduğunu belirten Acar, kitabına konu olan nesneler, eşyalar ve eserlere yaklaşımını da şöyle anlatıyor: “Ata yadigârı bu eserlerin pek çoğunun bugün hiç ustası kalmamıştır.
Günümüzde müzelerde ve antikacılarda rastlanabilen ve eski zaman kokan bedenleri
bana hep yalnızlık hissi veren örneklerin pek çoğu, geçmiş tarihimizin –artık
yeniden yapılması olanaksız ve her biri bir başka incelik ve güzellik taşıyan–
emanetleridir. Tarihsel olduğu kadar sanatsal değer de taşıyan bu eserler, uzun
ve büyük bir saltanatın belâgatli ve gururlu tanıklarıdır. Böyle eski
değerlerimizi saklamak, korumak, tanıtmak ve gelecek kuşaklara aktarmak bizim
insanlık görevimizdir. Bir ülkenin bireyleri, kendi ulusunun insanlık tarihine
ve insanlığın kültür mirasına yaptığı katkıların bilincinde değilse, o ülkenin
öteki uluslar nezdinde saygın bir yeri olması çok
güçtür.” YEM Yayın
|