Yaşamı, Sermaye ve Teknolojinin Önüne Koyan Bir Dönüşüm Yeni Aydınlanma Olmamalı
Türkiye mimarlık politikasına doğru yapılan açıklamaları saygıyla karşılanrn. Fakat 80 yıldır mimarların bu kültürel sorumluluğa gerekli tepkiyi göstermemiş olmalarını ve şimdi dış yönlendirmelerle çalışmalar yapılmasını yadırgarım. Örneğin, kamusal mimarlık sorumluluğunun bizim bu kurumlardaki uzantılarımız meslektaşlardan sorulmamasına şaşıyorum. Bu davranış bizimle yaşayan düşüncelerin eksikliğini göstermektedir. Bu kuramsal, esnek ve sürekli gelişmeleri izleyen düşüncelerin kendi kendini yenileyen yapısı karşısında, kanun veya yönetmelikler en geç zamanla tutucu olurlar. Entelektüel yaklaşımın doğal, gerçek ve çok boyutlu, esnek sürecine karşı mevzuat yapay ve yaptırımcı bir nitelik taşımaktadır. Mevzuat zorbalığına teslim olunması, ilgilileri sorumluluktan kurtarır. Bu kurallar insan niteliğine bir şey katmadığı gibi, çok kere gülünç, yararsız, zararlı bile olurlar. Buna verilecek örnekler inanılrnayacak kadar çoktur. Sanıyorum, sorunların pek çoğu öncelikle mesleki öğretimden. yetersiz ve yanlış eğitimdendir. Birçok kurum, programlar ve öğretim üyeleriyle saygı değer bir düzeye sahiptirler. Sanıyorum ,eldeki öğrencinin yapabildiğine razı olan bir gelenek eğitime yerleşmiştir. Belki de bu yaklaşım çok insancıl, herkesi mutlu etmek isteyen bir seçimdir. Meslek Odalarının Yönetim Kurulları'nın seçimle işbaşma gelmesi, her oy sahibi ile iyi geçinmek önceliğini gündeme getirir. Yayınların da bu yaklaşırnlara uzak kaldığı söylenemez. Bir zamanlar, mimarların başarısızlığına ilgi alanlarının çokluğu neden gösterilirdi. Bunun için eğitimin, şehireilik. iç mimari, peyzaj, gibi alanlara bölünmesi yoluna gidildi. Bu parçalanmayla birlikte uzmanlıklar ve buna göre eğitim kurumları oluşturuldu. Bunun için yabancı örnekler bulunabilir. Uzmanlıklara statiği de katarak, hepsinin yapı tasarımında buluşması gerektiğini ve bunların mimariden koparılmasının her bir eğitimi zayıflattığını düşünürum. Örneğin, "şehirci" unvanlı uzmanların, dev, kapsamlı bir sorunu nasıl yüklenebileceklerini, ekip çalışmasında nasıl bir yer alacaklarını, diğer uzmanlıklarla nasıl buluşacaklarıru, onlar olmaz ise bireysel nasıl bir üretim yapacaklarını anlayamıyorum. Aslında, yapıyla ilgili her eğitim bütünden kopanlrnış parçalardır. Hepsinin ortak konusu şehrin tasarlanması ise, merkezinde mimari vardır. Demek ki temel eğitim mimari lisansı üzerine eğilimleri konusunda ilgilerine göre, statik dahil, uzmantaşmalan bunu sağlayacaktır. Staj uzmanlık eğitimiyle birlikte yapılabilir.Uzmanlık yaklaşımı seçildiği zaman, gelişmeleri değerlendirmek, çalışmada bütünlük ve kimlik sağlamak mümkün olacaktır. Bir zamanlar mimarın kontrolünde olan teknoloji, pazarla birlikte, şimdi mimarı yönlendirmektedir. Hazır kalıp, beton giydirme cepheler. merdivenler, korkuluklar. mutfak ve banyolar, şörnine ve kapılar vb., uluslararası haberleşme olanaklarıyla hazır görüntüler ve istekler karşısında mimarın entelektüel direnişi, üreticiliği önem kazanmaktadır. Değişimin sürecinde sayısalolmayan yeni bir entelektüel değer ve inançlara gereksinme olduğuna eminim. Eksiğimiz, ders programları, işvererıle mimar arasındaki ilişkiler değil, mimariye yaklaşımın gözden geçirilmesidir. Bu süreci eleştirel bir ortamda yürütmeli, herkes, her yaptığının hesabını vermelidir. Seçmek için gerekli kuramları, yine aynı ortam geliştirecektir. Diploma değil, mimarlık/başarı korunmalı, değişim bir olay değil, bir süreç olmalıdır. Çağırmzın pazarlama ekonomisinin her türlü ahlak öğelerini, erdem ve fazileti. tarihi ve kültürel birikimini yıpratan saldırganlığıyla savaşmak, insanların yaşamına anlam kazandıracaktır.
|