Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nde İki Atama
VitrA Müşterileri 11Sight...
VitrA ve Artema’nın En Yenileri...
VitrA’ya İki iF Ödülü Birden
Good Design’dan VitrA’ya Ödül
VitrA ile Temiz Fikirler
VitrA, evin dışındaki yeni normale uyumlanmamızı sağlayacak temiz fikirleri gündeme taşıyor.
Pandemi sürecinde yeni normal arayışları devam ederken, VitrA YouTube hesabından bir sohbet dizisi yayınlamaya başladı. Yekta Kopan’ın sunduğu VitrA ile Temiz Fikirler adlı program, “Sağlıklı ve güvende kalmak için temiz fikirlere ihtiyacımız var” diyerek, herkesin ortak kullandığı alanlarda temizliği kolaylaştırmak ve daha yüksek seviyelerde hijyen sağlamak için yapılması gerekenleri ele alıyor. Yekta Kopan’ın sunduğu VitrA ile Temiz Fikirler’in ilk programına Türk Tabipler Birliği (TBB) Covid İzleme Grubu Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, İzmir Ekonomi Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burkay Pasin ve VitrA İnovasyon Direktörü Boğaç Şimşir konuk oldu. Covid-19 hastalığının etkeni olan SARS-CoV-2 virüsünün damlacık ve temasla bulaştığını söyleyen Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, “Bu virüs, grip hastalığında olduğu gibi, hastanın vücudundan 5 mikrondan büyük parçacıklar içinde çıkıyor. Bu parçacıklar 1 metreden uzağa gidemiyor ve yere ya da yüzeylere düşüyor. Bu yüzden en az 1 metre mesafeyi korumak çok önemli” dedi. Prof. Dr. Kurt Azap sözlerine şöyle devam etti: “Dünyada her yıl 3 ila 4 yeni hastalık ortaya çıkıyor. Bunların %75’i hayvan kaynaklı. Bu hastalıklar insandan insana bulaşmaya başladığı zaman, şu anda yaşadığımız sıkıntılar ortaya çıkıyor. Halk sağlığını korumaya yönelik önlemler yaygın olarak uygulanırsa, hangi hastalık ortaya çıkarsa çıksın, bulaşı azaltmak ve halk sağlığını korumak mümkün. Biz bu süreçte hep hastanelere odaklandık ama asıl çare toplumdaki bulaşın durdurulmasıdır. Salgın, hastanedeki yoğun bakım yataklarıyla ve ilaçlarla durdurabilecek bir şey değil. Başladıktan sonra salgının önünü almak zor. Bu yüzden hem bireysel, hem toplumsal, hem de teknolojik olarak hazırlık yapılması gerekiyor” dedi. Pandemi geçtikten sonra eski alışkanlıklarımıza dönebileceğimizi, bu yüzden kalıcı davranış değişikliklerine yol açacak ürünlere ihtiyaç olduğunu belirten Boğaç Şimşir, “Sağlık çalışanları görevini yaptı, sıra bizde! İnşallah Özlem Hoca’yı tatile göndereceğiz. Bundan sonra sorumluluk bizim. Biz VitrA olarak, banyo ve tuvaletlerden sorumluyuz. Her şirket kendi alanındaki problemleri çözmeli. Bunu da yeni, akıllı teknolojilerle yapabiliriz” dedi. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaklaşık 2,5 yıl önce yayınladığı raporda, 2025’te Asya’da başlayacak ve 2030’da Avrupa’ya yayılacak büyük bir salgını öngördüğünü söyleyen Şimşir, VitrA olarak çalışmaya erken başladıklarını ve hazırlıksız yakalanmadıklarını anlatarak şöyle dedi: “En yüksek sağlık faydasını en az eforla sağlayabilecek ürünler geliştiriyoruz. Kamusal alanlarda, hiçbir şeye dokunmayacağımız akıllı banyolar olacak. Klozet kapağı bizi algılayarak açılacak. Taharet musluğu sensörle çalışacak. Akıllı klozet kalktığımızı anlayacak, önce partiküllerin yayılmaması için kapağı kapatacak, ardından sifonu devreye alacak. Hiçbir yere dokunmadan sabunu alacağız, armatürü açacağız ve kağıt havluya ulaşacağız. Bakteri barındırmayan yüzeyler sayesinde kontaminasyon da olmayacak. Böylece ortak kullanılan tuvaletlerdeki bulaş riski ortadan kalkacak.” “Sosyal diyoruz ama aslında bu fiziksel bir mesafe. 1-1,5 metrelik bir fiziksel mesafeyle de sosyal olabiliriz” diyen Doç. Dr. Burkay Pasin, mesafeyi korumak için New York’ta ve İzmir’de yeşil alanlara çizilen çemberlerin içine değil dışına oturan insanlardan bahsederek “Kamusal yaşam içinde insanların davranış örüntülerini çok iyi analiz edip mekanları buna göre konumlandırmamız gerekiyor. Kentlerimiz yapı olarak çok yoğun. 18 yaş altına ilk defa dışarıya çıkma izni verildiği zaman, kimse ne yapacağını bilemedi. Bütün mekanlar kapalıydı ve herkes kendine bir yeşil alan aramaya çalıştı fakat bunun ne kadar az olduğunu gördük. Azlığından öte, açık kamusal alanların kent içinde popülasyona oranla dengeli dağılmadığını gördük. Esas problem bu aslında. Bundan sonraki kent planlamalarımızda açık alana çok önem vermemiz gerekiyor” dedi. Banyo yapmanın insanlık tarihinin başından itibaren hayatımızda önemli bir olgu olduğunu söyleyen Doç. Dr. Pasin, “İnşa edilmiş bir banyonun ilk örneklerini Antik Yunan dönemi hamamlarında görüyoruz. Luteryon adı verilen ve bugünkü küvetlerle lavabolar arasında taştan oyulmuş ve yan yana dizilmiş çanaklarda yıkanma işleminin genellikle toplu olarak yapıldığını görüyoruz. Roma ve Osmanlı hamamlarında farklı ritüellerin gerçekleştirildiğini, sosyalleşme ve arınma mekanları olarak kullanıldıklarını biliyoruz. Modern banyolarda ise ıslak mekan gerektiren birçok faaliyeti 3-4 metrekarelik küçük mekanlara sığdırıyoruz. Burada tesisatların bir arada olmasından kaynaklı sorunlar olabiliyor. Aslında geleneksel Türk konutlarında çamaşır yıkanan, banyo yapılan, traş olunan mekanlar farklı. Modern banyolarımızı da buna göre revize edebiliriz” dedi. |