Üsküdar’a geçtiğimiz bir yıl içinde
yerleştirilen heykellerin durumu bir hayli karışık. Görülmeyen, engel teşkil
eden, kamuya hizmet edemeyen, amblemi çağrıştıran üç boyutlu formlar
kaldırımlardaki yerini almış. İnsanlar gün boyu akıp gidiyor yanlarından.
Eski Belediye Başkanı Mehmet Çakır geçtiğimiz yıl yaz
aylarında Üsküdar’a bir takım heykeller yerleştirmeyi düşünmüş. 20.
Uluslararası Kâtibim Kültür Sanat Şenliği etkinliklerine heykel de
girsin istemiş. Planlanan bu proje için irtibata geçtiği isim ise Faruk
Alkan adında bir endüstri ürünleri tasarımcısı olmuş. İlk şaşkınlığı
sanatçı seçimi yaşatıyor. Genellikle belediyeler bu tip etkinliklerde
üniversitelerin heykel bölümü temsilcileriyle temasa geçer. Akademik çevrelerin
danışmanlığı ile yürütülen bu projelerde çok sesliliğin izleri kendisini
yapıtlarda gösterir. Basına yaptıkları açıklamalarda bu projeyi başkan Çakır ve
tasarımcı Alkan’ın kafa kafaya vererek hayata geçirdiklerini öğreniyoruz. Tek
bir elden çıkacak 26 heykel! Haydi, bir şaşkınlık daha!
Yine de bu durum normal karşılanabilir. İnsanlar birden çok alanda
yaratıcılıklarını sergilemek konusunda özgürdür neticede. Fakat kamusal alan
uygulamaları söz konusu olduğunda, sanatçı hem örneklerini vereceği disiplini
çok iyi tanımak hem de kamu yararına üretilen projelerin amaca uygunluğunu göz
önünde bulundurmak zorundadır. Kavram olarak kamusal alan; modern toplum
kuramlarında, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik
düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği, geliştirildiği ortak toplumsal
etkinlik alanına işaret eder. Projeler bu çerçevede değerlendirilir, kamu
duyarlılığına seslenebilen yapıtlara dönüştürülür.
Bunlar olması gerekenler. Şimdi de yaşadığımız gerçekliğe bakalım.
Beşiktaş’tan denizyoluyla Üsküdar’a geçtiyseniz mutlaka görmüşsünüzdür. Önce bir
‘futbol topu’ karşılar yolcuları. Paslanmaz çelikten kocaman
bir top. Eski başkan Çakır’ın heykel açılış konuşmasında ifade ettiği üzere;
eski Futbol Federasyonu başkanı Hasan Doğan anısına yaptırılmış
bu top, onun ideallerini, ümitlerini ve Türk futbolunu devleştiren bir anıt
niteliği taşıyormuş. Birkaç adım daha ilerlediğinizde dev bir ‘çalar
saat’ duruyor kaldırımın ortasında. ‘Hayatın her anı önemlidir’ mesajı
içerdiğini önündeki pirinç plakadan öğrenmek mümkün! Üstelik bu çalışan bir
saat! Adeta yoldan geçen insanlara ‘bakın saate ve koşun, acele edin, vapur
kaçıyor’ diyor.
‘1453, Fetih işte!’
1453, 1923 gibi doğrudan tarihin üç boyuta taşındığı formlar da Üsküdar
sahilini süsleyen diğer örnekler... Düşünün İstanbul’un fethini anlatan bir
heykel yan yana dizilmiş dev boyutlardaki 1,4,5,3 rakamlarından oluşuyor.
1453’ün etrafında dolaşırken yaşlı bir amcanın bankta oturmuş beni izlediğini
gördüm. Konuşmaya başladığımızda heykeli nasıl bulduğunu öğrenmek istedim.
Yanıtı “Eee, bin dört yüz elli üüüç! Fetih işte” oldu. Ne bir eksik ne fazla!
Tam da amcanınz dediği gibi ‘Yalnızca kendisini anlatan, üzerine söylenecek
başka hiçbir şey olmayan bir heykel’.
Müge Avşar / Heykeltıraş
|