Üç Sivil Toplum Kuruluşundan Tek Ses: Harekete Geçme Zamanı!
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Doğa Derneği ve Kuş Araştırmaları Derneği, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde yaptığı uyarının, başta Devlet Su İşleri olmak üzere diğer yatırımcı kurumlar ve tüm yetkili taraflarca duyulmasını bekliyor. Tarafları acilen harekete geçmeye davet eden üç sivil toplum kuruluşu, Mart ayında Türkiye’nin ev
Sağladığı yasamsal işlevlerle yağmur ormanlarından sonra yeryüzünün en üretken ekosistemleri olan sulak alanlar ciddi sorunlarla karşı karşıya. Başta tarımsal sulama ve sanayideki verimsiz su kullanımı olmak üzere, sürdürülebilir olmayan su yönetimi uygulamaları ve yanlış altyapı yatırımları sulak alanları tehdit ediyor. Tüm bu sorunlara, son yıllarda yaşanan kuraklık karşısında getirilen kısa vadeli çözümler de çare olamıyor. Türkiye’nin su ve kuraklığa dair sorunlarını daha çok su altı yapı inşaatı kapsamında görmek, kontrolsüz yer altı suyu kullanımı, havzalar arası su transferi gibi yüksek maliyetli en son çarelerin öncelikle devreye sokulması sulak alanların varlığını tehdit ediyor. Oysa, beklenmedik kuraklık ve sellerle küresel iklim değişikliğinin etkilerini yoğun biçimde hissettiğimiz bu dönemde; varlığıyla yağış rejimini düzenleyen, taşkınları kontrol eden, yer altı sularını besleyen ve içmesuyu, tarımsal sulama, balıkçılık gibi yaşamsal ve ekonomik hizmetler sunan sulak alanlarımıza her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Geleceğimizin sigortası olan sulak alanlarımız iyi yönetilmek, korunmak ve gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılmak zorunda. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Doğa Derneği ve Kuş Araştırmaları Derneği, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde yaptığı uyarının, başta Devlet Su İşleri olmak üzere diğer yatırımcı kurumlar ve tüm yetkili taraflarca duyulmasını bekliyor. Tarafları acilen harekete geçmeye davet eden üç sivil toplum kuruluşu, Mart ayında Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek olan Beşinci Dünya Su Forumu’nun önemini de vurgulayarak, su kaynakları yönetimi konusunda yenilikçi, katılımcı ve bütüncül bir yaklaşıma geçilmesiyle Forum sürecinin Türkiye için bir dönüm noktası olabileceğinin altını çiziyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Doğa Derneği Genel Müdürü Bahtiyar Kurt, “Coğrafyamızdan birer ikişer silinen göllerden gelen çatlamış toprak görüntüleri ve kuruyarak ölen flamingo yavruları bu ülkenin kaderi değildir. Bu manzaraların nedeni iddia edildiği gibi küresel ısınma değil, DSİ’nin politikasıdır. Türkiye’nin sulak alanlarının yaşamasını sağlamak için Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin harfiyen uygulanması gerekmektedir” dedi. Kuş Araştırmaları Genel Koordinatörü Osman Erdem de, “Son 50 yılda izlenen yanlış su politikaları nedeniyle Orta Anadolu’da etrafına hayat veren göllerin yerinde tuz çölleri yarattık. Su kaynakları kuruyor ve Anadolu hızla çölleşiyor. Su; yaşamın ve bireylerin en temel gereksinimi.Orta Anadolu'yu ilk terk edenler kuşlar oldu. Yakında sıra insanlara gelecek. Dünya Sulak alanlar Günü vesilesiyle yetkililere bir kez daha sesleniyoruz. İnsanlar terk etmeye başlamadan, bu yanlışa dur diyelim. Çünkü, insanlar terk etmeye başladığında artık yapılacak bir şey kalmamış olacak. Yeryüzündeki diğer çöller gibi” şeklinde konuştu. WWF-Türkiye Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak ise “Dünyada, küresel iklim değişikliği ile mücadelede sulak alanların oynadığı kilit rol kabul edilmiş ve bu alanların korunması için etkin yönetim çalışmalarına hız verilmiştir. Türkiye’de de sulak alanların korunması, tahribin önlenmesi, ekolojik yapısı bozulmuş olanlar için restorasyon programlarının oluşturulması ve korunan alanların artırılması gerekmektedir. Bu kapsamda, su politikalarımızda köklü değişimler olması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için ekosistemlerin korunması, bir “arka plan” konusu değil başlı başlına bir hedef ve öncelik olarak ele alınmalı ve bu alandaki bütün yatırımlar “ekosistem ihtiyaçları” göz önüne alınarak planlanmalıdır. 21. yüzyıl Türkiye’sinde suyu kullanan ve yöneten tüm tarafların bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmesi elzemdir. WWF-Türkiye olarak ilgili taraflarla birlikte çalışmaya ve destek vermeye hazırız” dedi. Bilgi için: Doğa Derneği Yücel Sönmez, Kurumsal İletişim Koordinatörü yucel.sonmez@dogadernegi.org Bilgi için: Kuş Araştırmaları Derneği Osman Erdem, Kuş Araştırmaları Derneği Genel Koordinatörü osmanerdem@kad.org.tr Bilgi için: WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Sezen Gülşen, İletişim Sorumlusu sgulsen@wwf.org.tr
Doğa Derneği, Kuş Araştırmaları Derneği ve WWF-Türkiye, geçmiş politika ve uygulamalardan öğrenerek atılması gereken öncelikli adımları şöyle özetliyor: * Su yönetimi konusunda yetki ve sorumluluğa sahip bütün kurumların vizyonu, uygulamaları ve etkinliği gözden geçirilmeli ve Ulusal Su Yasası kapsamında yeni bir kurumsal yapılanma gerçekleştirilmelidir. * Geçmiş yıllarda planlanan su altyapı yatırımları; günün koşulları ve ekosistem ihtiyaçları dikkate alınarak gözden geçirilmeli; gerekli revizyonlar yapılmalıdır. Planlanan bütün projeler için; küresel iklim değişikliği etkilerini de dikkate alan; gerçekçi fayda-maliyet analizleri ve çevresel etki değerlendirmeleri yapılmalıdır. * Su kaynaklarıyla ilgili her türlü müdahalede gelecek kuşakların yaşam hakkını da dikkate alan üstün kamu yararı gözetilmelidir. * Su kaynaklarının yönetiminde “havza” ölçeğinin ve “talep yönetiminin” esas alındığı “Entegre Havza Yönetimi” yaklaşımı benimsenmeli, ülkemizdeki 25 akarsu havzasının su bütçeleri hesaplanmalı, havza komisyonları kurulmalı ve bu komisyonlar aracılığıyla havza yönetim planları hazırlanmalıdır. * Tarım politikaları ve uygulamalarında köklü değişimler gerçekleşmeli, tarım-su-çevre politikaları birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı nitelikte olmalıdır. |