Türkiye kısa bir süre önce
G20’lerin toplantısına katıldı. G20’ler arasına girmek için
geçerli ölçüt ülkenin ekonomik büyüklüğü. Türkiye’nin büyük ekonomilerin
17. sırasında yer alması doğal ki çok olumlu. Ancak hemen
belirtelim: Bugünün dünyasında ekonomik büyüklük, her şey demek olmadığı gibi
ülkenin gelişmişlik düzeyini de tanımlamıyor. Kısacası, ülkelerin gelişmişlik
düzeyini yalnızca ekonomik veriler belirlemiyor. Gayri Safi Milli Hasıla
(GSMH), Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH),
Nüfus, Kişi başına düşen milli gelir vb.
verilerin yanısıra gelir dağılımı, toplumsal veriler, siyasal istikrar, eğitim,
sağlık kurumları, ortalama yaşam süresi gibi çağımızda kabul ve itibar gören
veriler de gelişmişlik düzeyinin belirlenmesinde önemli rol oynuyor.
TÜİK
Bizde özellikle ekonomik verileri derleyip sunan kurum, Türkiye
İstatistik Kurumu’dur (TÜİK). Ülkede yayımlanan raporlar ve üretilen
yorumlar, çoğu kez TÜİK verilerine dayanıyor. Ne var ki son zamanlarda TÜİK’in
de siyasallaşma etkisiyle midir bilinmez, zaman zaman yalpaladığı görülüyor.
İlân edilen kimi sonuçların birkaç gün, hattâ birkaç saat sonra değiştirildiğine
tanık oluyoruz. Kimi verilerin siyasal-toplumsal kaygılarla farklı sunulduğu
konusunda kuşkular söz konusu.
TÜİK’in Nisan ayı içinde yayımladığı iki ilginç anket vardı. Birinci ankete
göre, deneklerin yalnızca yüzde 1’inin, aldığı parayla ay sonunu rahat çıkardığı
belirtiliyor, geri kalanının durumu ise kötüden daha kötüye doğru uzanıyordu.
İkinci ankette ise yurttaşların yaşam mutluluğu araştırılıyordu. TÜİK’in
açıkladığına göre sonuçta, yurttaşların yüzde 86’sı mutlu olduklarını
belirtmişlerdi.
Sonuçlar çok ilginçti. Ancak yüzde 1’i aldığı parayla geçinebilen, ekonomik
bunalımın hiç de teğet geçmediği, ekonomik büyümenin eksiye döndüğü, işsizliğin
tavana vurduğu, tatsız siyasal ve toplumsal gerginliklerin her gün daha çok
tırmandığı bir bunalım ortamında toplumun yüzde 86’sının mutlu olduğunu
belirlemek pek de inandırıcı görünmüyordu. Bunlar, bütün kamu kurumlarının
iktidarın kanatları altına alınmak istendiği bir dönemde TÜİK’in de giderek
bilimsellikten uzaklaştığı yolundaki belirtiler olarak algılanabilir.
Çeşitli ülkelerde bizim TÜİK benzeri istatistik kurumları bulunuyor. Bunların
saptamalarının, bulgularının, verilerinin inandırıcılığı ülkeden ülkeye,
demokrasi düzeyiyle orantılı olarak değişir. Ekonomik ve toplumsal
araştırmalar doğal olarak, yalnızca kamu kurumlarının tekelinde değil.
Uluslararası düzeyde, çok kapsamlı araştırmalar yapan özel kurumlar da var.
Burada, bunlardan çok önemli üçünün yaptığı araştırmaların verilerine dayanarak
Türkiye’nin dünya arenasındaki gerçek yerini bulmaya çalışalım.
Legatum Prosperity Index
Araştırmalardan biri 2008 yılı Legatum Prosperity Index (Legatum Refah
Endeksi). Bu endeks dünya çapında 104 ülkeyi kapsıyor ve 44 farklı göstergeye
dayanarak bir çeşit gelişmişlik sıralaması yapıyor. Endeksi hazırlayan Legatum
Institute, verileri dünyanın güvenilir pek çok kaynağından sağlıyor, metodoloji
ve analizler için de Oxford Analytica ile işbirliği kurmuş.
Değerlendirmeler iki ana grupta toplanan veriler esas alınarak yapılıyor.
Birinci grupta Ekonomik Rekabet Gücü’ne ilişkin veriler irdeleniyor; ikinci
grupta ise “Mukayeseli Yaşam Koşulları” ya da başka deyişle Yaşanabilirlik
Endeksi. Ekonomik Rekabet Gücü’nde şunlar var: Sermaye Yatırımları, İyi Yönetim,
Rekabet Edebilir Pazarlar, Eğitim, Ekonomik Saydamlık, Yenilikçilik,
Girişimcilik, İhracata Bağımlı Olmama, Yardım Bağımlısı Olmama.
Mukayeseli Yaşam Koşulları’na gelince... Bu bölümde Seçme Özgürlüğü, Fırsat
Eşitliği, İyi Yönetim, Keyifli Çevre, Ilımlı İklim, Eğlence-Dinlence Zamanı,
Yüksek Gelir, Sağlık, Düşük İşsizlik, Aile Yaşamı, Toplumsal Yaşam, Dinsel
İnanç, Dinsel Özgürlük irdeleniyor.
Türkiye, Legatum endeksine göre, Ekonomik Rekabetçilikte 63.cü sırada yer
alıyor; güçlü aile yaşamı ve dinsel inanç sayesinde Mukayeseli Yaşam
Koşulları’nda (Yaşanabilirlik Endeksi’nde) 58.ci sırada bulunuyor. Sonuçta,
genel sıralamada, Kolombiya ile 61.ci sırayı paylaşıyor.
Raporun ilgili bölümünde Türkiye şöyle tanımlanıyor: “Türkiye nüfusunun %99’u
Müslümandır ve laik bir anayasası vardır. Bu bileşim hükümetin dinle olan
ilişkileri konusunda geniş tartışmalara yol açmıştır. Ülkenin geçiş ekonomisi,
tekstil ve giyim üretimindeki gelişme ve güçlü ekonomik büyüme sayesinde,
müdahalecilik ve yolsuzluk geçmişinin üstesinden gelmeye çalışıyor. Bununla
birlikte nüfusun beşte biri yoksulluk içinde yaşıyor; kadın nüfusun okur
yazarlığı oranına göre de OECD ülkeleri içinde en alt sırada yer alıyor. Uzun
süreli hedef olan AB üyeliğinin gerçekleşmesi, ülkenin siyasal dengesizliği ve
insan hakları karnesine göre belirsizlik gösteriyor” (1).
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Raporu
Ülkelerin durumunu gösteren ve çeşitli ölçütlere göre sıralamalar yapan bir
başka güvenilir kuruluşun, her yıl İsviçre’nin Davos kentinde gerçekleştirdiği
konferanslarla tanınan Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) hazırladığı raporlar var.
Bunlardan biri, The Global Competitiveness Report 2008-2009 (Küresel Rekabet
Gücü Raporu) 8 Ekim 2008’de yayımlandı (2).
Bu rapora göre, başta ABD, İsviçre, Danimarka ve İsveç var. Türkiye,
Mauritius, Panama, Kosta Rika, Meksika ve Hırvatistan’ın ardından 63. sırada
bulunuyor. 2007’de 53. sırada iken; bir yılda 10 puan gerilemiş. Nedeni, geniş
pazarlara sahip olmasına karşılık, altyapı kalitesini (limanlar ve elektrik
üretimini) artıramaması, ilköğretim ve sağlık hizmeti yoluyla insan kaynağını
iyileştirememesi.
Ayrıca, yine WEF tarafından, “Bilgi ağı toplumuna hazır olma derecesi”ni
değerlendirmek üzere hazırlanan The Global Information Technology
Report 2008-2009 (Küresel Bilişim Teknolojisi Raporu), 134 ülkeyi
irdeliyor. 26 Mart 2009’da yayımlanan bu rapora göre Türkiye, genel
değerlendirmede 61. sırada. Bir yıl önce 55. sıradaymış; bu kez 6 sıra
gerilemiş. İlk 3 sırada Danimarka, İsveç ve ABD bulunuyor. Türkiye “Basın
özgürlüğü”nde ise Arnavutluk, Kamerun, Tanzanya ve Senegal gibi ülkelerin
gerisinde, 106. sırada yer alıyor. Rapora göre, dünyada en geniş basın özgürlüğü
Danimarka’da var. Yargı bağımsızlığı konusunda Türkiye 64. sırada kalıyor ve
Surinam, Nijerya, Kolombiya ve Libya’nın altında yer alıyor.
Rapor, iyi temellenmiş eğitimin ve teknolojik ve yenilikçi yapılanmanın,
sürmekte olan ekonomik krizin aşılmasındaki en esaslı lokomotifler olduğunu
vurguluyor. Ayrıca bilgi iletişim teknolojilerinin bu bağlamdaki önemine
odaklanıyor. (2)
UN Human Development Index (HDI)
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi, BM üyesi 192 ülkeden 179’unu
kapsıyor; bazı ülkeler veri eksiklikleri nedeniyle endekse dahil edilmemiş. 2008
yılına ilişkin kimi güncellemeler yapılmışsa da rapor temelde 2006 verilerine
dayanıyor (3).
Raporun dayandığı ölçütler şöyle: ortalama yaşam süresi, okur yazarlık,
eğitim ve yaşam standartları. Ülkeler sıralaması ise 3 grupta yapılmış: Yüksek,
Orta, Düşük. Türkiye bu raporda 2006 verilerine göre, 179 ülke arasında 76.
sırada, orta grubun başında yer alıyor.
Sonuç
Özetlersek Türkiye; 1ci rapora göre genel sıralamada 104 ülke arasında
61.sırada, 2ci araştırmaya göre 134 ülke arasında 63 ve 61.
sırada, 3cüsüne göre 179 ülke arasında 76. sırada.
Raporlar, göstergeleriyle Türkiye’nin dünyadaki konumunu açık seçik ortaya
koyuyor. Ekonomik büyüklüğü ile dünyada 17. sırada olmasına karşın, kişi başına
ulusal gelir, işsizlik oranı ve özellikle de gelir dağılımı bakımından çok
gerilerde kalıyor. Öte yandan insan hakları ve kamusal kurumlarda, makro
ekonomik dengede, sağlıkta, ilköğretimde, kadınların işgücüne katılımında durum
yürekler acısı.
Örneğin ilköğretim kalitesinde Burkina Faso, Kamerun, Nijerya, Moldova ve
Fildişi Sahili’nin gerisindeyiz. Kadınların işgücüne katılımında ise sondan
altıncıyız. Bizden sonra yalnızca Bahreyn, Fas, Umman, Mısır ve Suudi Arabistan
var.
Ne yazık ki durum böyle... Türkiye’nin dünyadaki yeri raporların gösterdiği
gibi... WEF raporlarına ilişkin daha ayrıntılı veriler arka sayfada
sunulmuştur.
Notlar:
1.www.prosperity.com 2.www.weforum.org. 3.http://hdr.undp.org/en/mediacentre/ news/title,15493,en.html
http://hdr.undp.org/en/media/HDI2008Tables.xls
|